Translation of "Hoch" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Hoch" in a sentence and their turkish translations:

Kopf hoch!

Neşelen!

Hände hoch!

Ellerini kaldır!

Bein hoch!

Bacağını kaldır.

- Zieh mich hoch!
- Ziehen Sie mich hoch!

Beni yukarı çek.

6 Meter hoch

yüksekliği ise 6 metre

Tom kommt hoch.

Tom üst kata geliyor.

- Wie hoch können Sie springen?
- Wie hoch kannst du springen?

- Ne kadar yükseğe sıçrayabilirsin?
- Siz ne kadar yükseğe sıçrayabilirsiniz?

Die Verluste waren hoch.

Kayıplar ağırdı

Die Preise sind hoch.

Fiyatlar yüksek.

Tabak wird hoch besteuert.

Tütünde ağır bir vergi vardır.

Die Arbeitslosigkeit ist hoch.

İşsizlik yüksektir.

Die Wellen sind hoch.

Dalgalar yüksek.

Geh die Treppe hoch.

Üst kata çık.

Sie kann hoch springen.

O yüksek sıçrayabilir.

Eine Bombe geht hoch.

Bir bomba patladı.

Heb deine Arme hoch.

Kollarınızı yukarı kaldırın.

- Der Baum wuchs sehr hoch.
- Der Baum war sehr hoch gewachsen.

Ağaç çok uzadı.

- Spring so hoch, wie du kannst.
- Spring so hoch du kannst.

Yapabildiğin kadar yükseğe sıçra.

- Die zwei Berge sind gleich hoch.
- Die beiden Berge sind gleich hoch.

İki dağ eşit yüksekliktedir.

Ganz schön hoch, um hinaufzuklettern.

Bu halat tırmanmak için oldukça uzun.

Krempele deinen rechten Ärmel hoch!

Sağ elbise kolunu yukarı çek.

Der Ball sprang hoch hinauf.

Top yükseğe fırladı.

Wie hoch ist der Berg?

Dağın yüksekliği nedir?

Die Miete ist sehr hoch.

Kira çok yüksek.

Wie hoch ist der Stundenlohn?

Saatlik ücretin ne kadar?

Tom krempelte die Ärmel hoch.

- Tom kollarını sıvadı.
- Tom kolları sıvadı.

Die Wellen sind heute hoch.

Dalgalar bugün yüksek.

Wie hoch ist dieser Berg?

- Bu dağ ne kadar yüksekliktedir?
- Bu dağ ne kadar yüksek?

Tom rollte seinen Ärmel hoch.

Tom kolunu sıvadı.

Tom schaute zur Turmuhr hoch.

Tom saate baktı.

Tom rannte die Stufen hoch.

Tom merdivenlerden yukarı koştu.

Sie schaute zur Decke hoch.

Yukarıya tavana baktı.

Tom sah zu mir hoch.

Tom bana baktı.

Er ging die Treppe hoch.

O merdivenlerden çıktı.

Sie blickte zu ihm hoch.

O ona baktı.

Er krempelte seine Ärmel hoch.

O, kollarını sıvadı.

Tom rollte seine Hemdsärmel hoch.

Gömleğinin kollarını sıvadı.

Er krempelte seine Hemdsärmel hoch.

O gömlek kollarını sıvadı.

Ihr Einkommen ist sehr hoch.

Onun maaşı çok yüksek.

Sollte ich mal da hoch?

Oraya gitmem gerektiğini mi düşünüyorsun?

Wie hoch ist die Bearbeitungsgebühr?

- İşlem ücreti ne kadar?
- Taşıma ücreti ne kadar.

Wie hoch ist der Eiffelturm?

Eyfel kulesi ne kadar yüksekliktedir?

Die Preise sind zu hoch.

Fiyatlar fazla yüksek.

Ich lege die Beine hoch.

Bacaklarımı dinlendiriyorum.

Die Steuern sind zu hoch.

Vergiler çok yüksek.

Tom ging die Treppe hoch.

Tom merdivenlere tırmandı.

Tom hob seine Arme hoch.

Tom kollarını kaldırdı.

Tom hielt die Hände hoch.

Tom ellerini havaya kaldırdı.

Wie hoch ist die Rechnung?

Fatura ne tutar?

Wie hoch ist die Versäumnisgebühr?

Gecikme ücreti ne kadar?

Drei hoch drei macht siebenundzwanzig.

- 3'ün küpü 27'dir.
- Üçün kübü yirmi yedi yapar.
- 3 üzeri 3 27 yapar.

Wie hoch dieser Baum ist!

Bu ağacın boyu ne kadardır!

Wie hoch ist dieser Turm?

O kulenin yüksekliği nedir?

Dieser Schornstein ist sehr hoch.

O baca çok yüksek.

Das Känguru springt sehr hoch.

Kangurular çok yükseğe sıçrarlar.

Er sah hoch zur Decke.

O, tavana baktı.

Ich eilte die Treppe hoch.

Ben üst kata koşturdum.

Die Mieten sind hier hoch.

- Burada kiralar pahalı.
- Burada kiralar pahalıdır.

Tom schaute zur Decke hoch.

Tom tavana baktı.

Tom zog eine Augenbraue hoch.

Tom tek kaşını kaldırdı.

Wie hoch ist jener Berg?

O dağın yüksekliği nedir?

Wie hoch können Vögel fliegen?

Kuşlar ne kadar yükseğe kadar uçabilir?

Er hielt die Hände hoch.

O, ellerini kaldırdı.

Wie hoch kannst du springen?

Ne kadar yükseğe sıçrayabilirsin?

Fünf hoch vier ist sechshundertfünfundzwanzig.

- 5 üzeri 4, 625'tir.
- Beşin dördüncü dereceden kuvveti altı yüz yirmi beştir.
- Beş üssü dört, altı yüz yirmi beştir.

- Die dritte Potenz von 3 ist 27.
- Drei hoch drei macht siebenundzwanzig.
- 3 hoch 3 ist 27.
- Drei hoch drei ist siebenundzwanzig.

- 3'ün küpü 27'dir.
- Üç'ün üçüncü dereceden kuvveti 27'dir.

- Wissen Sie, wie hoch der Fernsehturm ist?
- Weißt du, wie hoch der Fernsehturm ist?

Televizyon kulesinin ne kadar yüksek olduğunu biliyor musunuz?

- Das Honorar des Anwalts war sehr hoch.
- Die Gebühr des Rechtsanwalts war sehr hoch.

Avukatın ücreti çok yüksekti.

- Die Lebenshaltungskosten sind sehr hoch in Tokio.
- Die Lebenshaltungskosten in Tokyo sind sehr hoch.

Tokyo'da yaşamanın maliyeti çok yüksek.

Wie hoch er seine Mauer baute

nasıl bu yüksek duvarı inşa ettiğini

Wirbelt Nährstoffe aus der Tiefe hoch.

dipteki zengin besinleri kaldırarak burayı dünyanın

Und wenn dein Widerstand hoch ist

ve sizin direnciniz yüksekse

Wie hoch ist die monatliche Gebühr?

Aylık oran ne kadardır?

Künstler werden in Frankreich hoch geschätzt.

Fransa'da sanatçlara hayli saygı gösterilir.

Der Turm ist 220 Meter hoch.

Kule, 220 metre kadar yüksek.

Der Turm ist 321 Meter hoch.

Kule 321 metre yüksekliğindedir.

Das Gebäude ist sieben Stockwerke hoch.

Bina yedi kat yükseklikte.

Einige Vögel fliegen hoch am Himmel.

Bazı kuşlar gökyüzünde yüksek uçuyorlar.

- Kannst du aufstehen?
- Kommst du hoch?

Kalkabilir misin?

Wie hoch ist der Berg Fuji?

Fuji Dağı'nın yüksekliği nedir?

Hände hoch! Dies ist ein Überfall.

Eller yukarı! Bu bir soygundur.

Ich lade gerade unsere Silvesterbilder hoch.

Yılbaşı gecesi fotoğraflarını yüklüyorum.

Die Vögel fliegen hoch am Himmel.

Kuşlar gökyüzünde yüksek uçarlar.

Tom ging hoch auf den Dachboden.

Tom üst kata tavan arasına gitti.

- Es lebe Frankreich!
- Hoch lebe Frankreich!

Yaşasın Fransa!

- Kopf hoch, Freunde!
- Nur Mut, Freunde!

Cesaret, dostlarım!

Der Turm ist fünfzehn Meter hoch.

Kule on beş metre yüksekliğinde.

- Hände hoch!
- Heben Sie Ihre Hände!

Ellerini kaldır!

Ihr neuer Roman wurde hoch gelobt.

Onun yeni romanı hayli övüldü.

Wie hoch ist Ihre monatliche Gasrechnung?

Aylık gaz faturan ne kadar?

Die Taxipreise in Schanghai sind hoch.

Şangay'da taksi ücretleri pahalıdır.

Diese Aufgabe ist mir zu hoch.

Bu sorun beni aşar.