Translation of "Große" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Große" in a sentence and their turkish translations:

Große Macht birgt große Verantwortung.

Büyük güç, büyük sorumluluk getirir.

„große Stadt“ Konstantinopel.

'büyük şehir' Konstantinopolis'e saldırmaya cesaret ettiler .

- Tokio ist eine große Stadt.
- Tokyo ist eine große Stadt.
- Tōkyō ist eine große Stadt.

Tokyo büyük bir şehir.

- Das ist deine große Chance.
- Das ist eure große Chance.
- Das ist Ihre große Chance.

- Bu senin büyük şansın.
- Bu senin için büyük bir şans.

- Sie waren eine große Hilfe.
- Ihr wart eine große Hilfe.
- Du warst eine große Hilfe.

Siz gerçekten yardımcıydınız.

- Du warst mir eine große Hilfe.
- Ihr wart mir eine große Hilfe.
- Sie waren mir eine große Hilfe.
- Du warst uns eine große Hilfe.
- Ihr wart uns eine große Hilfe.
- Sie waren uns eine große Hilfe.

Muhteşem bir yardımcısın.

Alle hatten große Angst.

Herkes gerçekten çok korkmuştu.

Eine große Schlange. Schau.

Büyük bir yılan, baksanıza.

Es gibt große Strafen

çok büyük cezalar veriyor

Große Liebe zum Detail

Ayrıntıya büyük miktarda dikkat edilmiş

Er erlitt große Verluste.

O büyük kayıplara tahammül etti.

Alle mögen große Pizzas.

Herkes büyük pizzaları seviyor.

Mary hat große Augen.

Mary'nin büyük gözleri var.

Ich hatte große Angst.

Ben çok korktum.

Er hat große Probleme.

Onun büyük sorunları var.

Sie hat große Probleme.

Onun büyük sorunları var.

Er bekam große Augen.

Gözleri büyüdü.

Eulen haben große Augen.

Baykuşların büyük gözleri var.

Tom hat große Probleme.

Tom'un büyük sorunları var.

Kaninchen haben große Ohren.

Tavşanların büyük kulakları vardır.

Er hat große Hände.

Onun büyük elleri var.

Ich habe große Hände.

Büyük ellerim var.

Er hat große Füße.

Onun büyük ayakları var.

Sie hat große Brüste.

Onun geniş göğüsleri vardır.

Das ist der große.

Bu büyük olanı.

Tom hat große Augen.

Tom'un büyük gözleri var.

Kleine Ursache, große Wirkung.

Küçük neden büyük etki.

Tom hat große Füße.

Tom'un büyük ayakları var.

Ich hatte große Schwierigkeiten.

Birçok zorluklarla karşılaştım.

Tom hat große Ohren.

Tom'un büyük kulakları var.

Zwei große Whisky, bitte.

İki büyük viski lütfen.

Tom hat große Hände.

Tom'un büyük elleri var.

Große Mädchen weinen nicht.

Büyük kızlar ağlamaz.

Tom hat große Lippen.

Tom'un büyük dudakları var.

Ich bekam große Augen.

Gözlerim genişledi.

Ich habe große Füße.

Benim büyük ayaklarım var.

Ich habe große Angst.

Çok korkuyorum.

Er hat große Angst.

O, çok korkuyor.

- Eine große Portion Pommes frites bitte!
- Eine große Portion Pommes bitte!

Büyük patates kızartması, lütfen.

- Sie wurde eine große Künstlerin.
- Aus ihr wurde eine große Künstlerin.

O büyük bir sanatçı oldu.

- Möchtest du kleine oder große Scheine?
- Möchtet ihr kleine oder große Scheine?
- Möchten Sie kleine oder große Scheine?

Bozuk mu istersiniz bütün mü?

- Ich schulde dir eine große Entschuldigung.
- Ich schulde euch eine große Entschuldigung.
- Ich schulde Ihnen eine große Entschuldigung.

Sana büyük bir özür borçluyum.

- Der Schauspieler hat eine große Jacht.
- Der Schauspieler besitzt eine große Yacht.

Aktörün büyük bir yatı vardır.

- Er landete eine große Forelle.
- Er zog eine große Forelle an Land.

O büyük bir alabalık yakaladı.

- Er macht große Fortschritte in Englisch.
- Er macht in Englisch große Fortschritte.

- İngilizcede büyük ilerleme yapıyor.
- İngilizcede büyük ilerleme kaydediyor.

- Ihr wart beide eine große Hilfe!
- Sie waren beide eine große Hilfe!

İkiniz de çok yararlıydınız.

- Ihr wart mir eine große Hilfe.
- Sie waren mir eine große Hilfe.

Siz bana çok yardım ettiniz.

- Hier ist eine große Deutschlandkarte.
- Hier ist eine große Karte von Deutschland.

İşte Almanya'nın büyük bir haritası.

Dieses Verständnis hat große Vorteile.

Bu kavramsallaştırmanın harika faydaları var.

Das ist meine große Hoffnung.

Umudum bu yönde.

Das ist das große Ganze

işte büyük tablo bu

Einige Arten haben große Flügel

bazı türlerin kanatları da büyüktür

Ist Okayama eine große Stadt?

Okayama büyük bir şehir mi?

Englisch lernen erfordert große Mühe.

İngilizce öğrenmek zor bir iştir.

Molly hat eine große Uhr.

Molly'nin büyük bir saati var.

Kraniche sind große, schöne Vögel.

Turnalar büyük güzel hayvanlardır.

Der Kriegsgefangene zeigte große Würde.

Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.

Tōkyō ist eine große Stadt.

Tokyo büyük bir şehir.

Ich mag große Hunde nicht.

Ben büyük köpekleri sevmiyorum.

Er hat eine große Klappe.

Onun büyük bir ağzı var.

Er hat große, blaue Augen.

Onun büyük mavi gözleri var.

Ich habe eine große Briefmarkensammlung.

Büyük bir pul koleksiyonum var.

Japan importiert große Mengen Rohöl.

Japonya büyük miktarda petrol ithal eder.

Das war eine große Überraschung.

O büyük bir sürprizdi.

Du hast eine große Nase.

Büyük bir burnun var.

Hast du eine große Familie?

Büyük bir ailen var mı?

Was ist das große Geheimnis?

Büyük sır nedir?

Tom landete eine große Forelle.

Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.

Es ist keine große Sache.

Bu büyük bir şey değil.

Tom hat eine große Nase.

Tom'un büyük bir burnu var.

Alles war eine große Lüge.

- O tamamen büyük bir yalandı.
- Bu tamamen büyük bir yalandı.
- Hepsi koca bir yalandı.

Wann ist der große Tag?

Büyük gün ne zaman?

Das ist meine große Pause.

Bu benim büyük fırsatım.

Hat sie eine große Nase?

Onun büyük burnu mu var?

Es gab eine große Explosion.

Büyük bir patlama vardı.

Tom war eine große Hilfe.

Tom son derece yararlıydı.

Tom hat echt große Füße.

Tom'un ayakları gerçekten büyük.

Ich spüre eine große Feindseligkeit.

Çok düşmanlık hissediyorum.

Du bist echt große Klasse!

Sen gerçekten harikasın.

Sie ist eine große Berühmtheit.

O bir süperstar.

Das sind wirklich große Äpfel.

Onlar gerçekten büyük elmalar.

Bitte eine große Portion Reis!

- Tepeleme pilav alabilir miyim lüten?
- Bana büyük porsiyon pilav getirin lütfen.

Hat er eine große Familie?

Onun büyük bir ailesi var mı?

Hat er eine große Nase?

Onun büyük bir burnu var mı?

Sie hat große blaue Augen.

Onun büyük mavi gözleri var.

Heute ist der große Tag.

Bugün büyük gün.

Hat Tom eine große Familie?

Tom'un büyük bir ailesi mi var?

Tom gibt sich große Mühe.

Tom çok çalışır.

Tom war eine große Stütze.

Tom çok destekleyiciydi.

Maria war eine große Stütze.

Mary çok destekleyiciydi.

Ich habe eine große Familie.

Benim büyük bir ailem var.

Er hat eine große Familie.

Onun büyük bir ailesi vardır.

Meine große Schwester ist Englischlehrerin.

Ablam İngilizce öğretmenidir.