Examples of using "Gewöhnt" in a sentence and their turkish translations:
Buna alışkınım.
- Sıcağa alışkınım.
- Sıcağa alışığım.
- Sıcağa alışkındım.
- Ben sıcağa alışkındım.
O, dağ tırmanıcılığına alışkındır.
O buna alışkın değil.
Soğuk havaya alışkınım.
Ben gürültüye alışkınım.
Ben zor işe alışkındım.
Mary Tom'un karamsarlığına alışkın.
Bob sıkı çalışmaya alıştı.
Ben şu ana kadar buna alıştım.
- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- Uzun mesafeleri yürümeye alışkındır.
Onlar zor işe alışkındır.
Ben iklime alışığım.
Tom işe alışkındır.
O, uzun mesafeleri yürümeye alışkındır.
Ona biraz alıştım.
Ben daha çok uyumaya alışkınım.
Fazla mesai yapmaya alıştım.
Buna çabuk alıştım.
Ona biraz alıştım.
Bu ısıya alışık değilim.
Sıcağa alışkındım.
Tom zor işe alışkındır.
Tom Mary'nin sızlanmasına alışkındır.
Ben zor işe alışkınım.
Tom uzun uçuşlara alışkındır.
Yeğenim geç saatlere kadar oturmaya alışkındı.
O, çok çalışmaya alışkındır.
Biz ayakkabı giymeye alışkınız.
Tom çok çalışmaya alışkın.
Alıştığımız şey bu.
O, geç saatlere kadar yatmamaya alışkındır.
Bu tür soğuğa alışkın değilim.
Tom işe alıştı.
Bu soğuk havaya alışkınım.
O bira içmeye alıştı.
O, işe alıştı.
Onlar yazın nemli iklimine alışkın.
Ben zaten yaz sıcağına alışkınım.
Gülünmeye alışkınım.
Tom o tür duruma alışkın.
Sonunda kent yaşamına alıştım.
O, bu makineyi kullanmaya alışıktır.
- Ben soğuk havaya alışkınım.
- Ben soğuk havaya alışığım.
Bu tür sıcaklığa alışkın değilim.
O yeni bir hayata alıştı.
Ben buna alışkınım.
O, yavaş yavaş yeni duruma alışıyor.
Bu tür şeyin olmasına alışkınım.
Ben havaya biraz alıştım.
Baharatlı yiyeceğe alışkın değilim.
Tom dışarıda çalışmaya alışıktır.
Bu kadar sıkı çalışmaya alışık değilim.
Yurtta yaşamaya alıştın mı?
Yeni akıllı telefonuma hala alışık değilim!
Küçük çocuk yetişkinlerle konuşmaya alışkın.
Yeni duruma hızlıca uyum sağladı.
Erken yatmaya alışkınım.
Japon yemeği yemeye alıştın mı?
Yeni sınıfa alıştın mı?
Yakında kırsal yaşama alışacaksın.
Kısa sürede yeni okula alıştı.
Tom Mary ile çalışmaya alışkındı.
Tom gürültüyü görmezden gelmeye alıştı.
Ben böyle davranılmaya alışkın değilim.
Buna alışkın değilim.
- Yakında buradaki iklime alışırsın.
- Yakında buradaki iklime alışacaksın.
- Sen yakında buradaki iklime alışacaksın.
Ben zaten tatami üstünde oturmaya alışkınım.
Bob, çok çalışmaya alışkın.
Tom şehir hayatına hala alışamadı.
Hâlâ Avustralya’da yaşamaya alışık değilim.
Mary alay edilmeye alışkın değildir.
Bu balıklar yüksek basınç ve ışık varlığında yaşamaya alışkındırlar.
Erkek kardeşim kısa sürede Tokyo'da yalnız yaşamaya alıştı.
Son zamanlarda onun konuşma tarzına alıştım.
O ses, ilk başta beni rahatsız etti ama şimdi ona alıştım.
Yıllar içinde bu yaşam biçimine alıştım.
Bob zor işe alıştı.
O kadar alışmışız ki Google'a,Google'a Google yazan bir milletiz
Tom yeni klavyesine alışana kadar epey imla hatası yapıyordu.
Ben bütün gece çalışmaya alışkınım.
Hiç kimsenin beni sevmemesine alışkınım.
Gürültülere yakında alışacaksın.
Tom'un gözleri henüz karanlığa alışmamıştı, bu yüzden o bir şey göremedi.
Anlamıyorum ve anlamamaya alışkın değilim. Lütfen onu bir kez daha açıkla.
Tom bir kamyonet sürmeye alışık ama o gerçekten büyük kamyonlardan birini asla kullanmadı.
Johnny sadece birkaç ay önce İspanya'ya taşındı, o henüz İspanyolca konuşmaya alışkın değil.
Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
"Sen zaten Japon mutfağına alışık değil misin?" – "Alışmak zorunda kalmadım. O bana ilk görüşte aşık oldu!"
Sen buna alışacaksın.