Translation of "Gelogen" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Gelogen" in a sentence and their turkish translations:

- Sogar Tom hat gelogen.
- Selbst Tom hat gelogen.

Tom bile yalan söyledi.

Das ist gelogen!

Bu bir yalan!

Niemand hat gelogen.

Hiç kimse yalan söylemedi.

Sie haben gelogen.

Onlar yalan söyledi.

Das wäre gelogen.

Bu yalan olur.

Haben sie gelogen?

Onlar yalan söylüyor muydu?

Ich habe gelogen.

Yalan söyledim.

- Glaubst du, sie hat gelogen?
- Glaubt ihr, sie hat gelogen?
- Glauben Sie, sie hat gelogen?

Onun yalan söylediğini düşünüyor musun?

Er hat weiter gelogen.

O, yalanlar söylemeye devam etti.

Er hat möglicherweise gelogen.

O bir yalan söylemiş olabilir.

Tom hat offensichtlich gelogen.

Tom açıkça yalan söyledi.

Tom muss gelogen haben.

Tom yalan söylüyor olmalı.

Warum hast du gelogen?

Neden yalan söyledin?

Tom hätte nicht gelogen.

Tom yalan söylemezdi.

Ich habe vorhin gelogen.

Daha önce yalan söylüyordum.

Ich habe nicht gelogen.

Yalan söylemedim.

Warum hat Tom gelogen?

Tom neden yalan söyledi?

Gut, ich habe gelogen.

Tamam, ben yalan söyledim.

Tom hat nie gelogen.

Tom hiç yalan söylemedi.

Tom hat nicht gelogen.

Tom yalan söylemiyordu.

Du hast doch gelogen!

Yalan söyledin.

Sie hat wohl gelogen.

O bir yalan söylemiş olmalı.

Tom hat eindeutig gelogen.

Tom açık biçimde yalan söyledi.

- Du hast mir ins Gesicht gelogen.
- Sie haben mir ins Gesicht gelogen.
- Ihr habt mir ins Gesicht gelogen.

Yüzüme yalan söyledin.

- Ich wusste, dass du gelogen hast.
- Ich wusste, dass Sie gelogen haben.

Yalan söylediğini biliyordum.

- Nicht ich habe gelogen, sondern du.
- Nicht ich habe gelogen, sondern du!

Ben yalan söylemedim. Sen söyledin.

- Er hat noch nie gelogen.
- Er log nie.
- Er hat nie gelogen.

O hiç yalan söylemedi.

Sie kann nicht gelogen haben.

O yalan söylemiş olamaz.

Er hat noch nie gelogen.

O hiç yalan söylemedi.

- Tom hat gelogen.
- Tom log.

Tom yalan söyledi.

Wir haben wohl beide gelogen.

Sanırım her ikimiz de yalan söylüyorduk.

Es scheint, sie hat gelogen.

O yalan söylüyordu gibi görünüyor.

- Ich habe gelogen.
- Ich log.

Yalan söyledim.

Anders ausgedrückt, hat Tom gelogen.

Başka bir deyişle, Tom yalan söyledi.

- Es ist klar, dass er gelogen hat.
- Es ist offensichtlich, dass er gelogen hat.

Onun yalan söylediği açık.

Ich habe gelogen. Bitte verzeih mir!

Yalan söyledim. Lütfen affet.

Das war noch nicht einmal gelogen.

O bir yalan bile değildi.

Tom hat die ganze Zeit gelogen.

Tom başından beri yalan söylüyor.

Ich weiß, dass Tom gelogen hat.

Tom'un yalan söylediğini biliyorum.

Tom hatte bei seinem Alter gelogen.

Tom yaşı hakkında yalan söyledi.

- Ich habe gelegen.
- Ich habe gelogen.

Yalan söylüyordum.

Schäm dich, dass du gelogen hast!

Yalan söylediğin için yazıklar olsun.

Ich habe gelogen. Bitte vergib mir.

Yalan söyledim. Lütfen beni affet.

Tom dachte, dass Mary gelogen hat.

Tom Mary'nin yalan söylediğinden şüphelendi.

Tom weiß, dass Maria gelogen hat.

Tom, Mary'nin yalan söylediğini biliyor.

- Sie hat von vorn bis hinten gelogen.
- Sie hat vom Anfang bis zum Ende gelogen.

O baştan sona yalan söyledi.

- Hast du je erlebt, dass Tom gelogen hat?
- Habt ihr je erlebt, dass Tom gelogen hat?
- Haben Sie je erlebt, dass Tom gelogen hat?

- Tom'un yalan söylediğini hiç biliyor muydun?
- Tom'un yalan söylediğini hiç biliyor muydunuz?

In welchen Punkten hast du noch gelogen?

Başka ne hakkında yalan söyledin?

Bitte verzeih mir, dass ich gelogen habe.

Yalan söylediğim için beni affet lütfen.

Es ist offensichtlich, dass sie gelogen hat.

Bu, onun yalan söylediğinin kanıtıdır.

Er hat in Bezug auf sich gelogen.

Kendi hakkında yalanlar söylüyor.

Er gab zu, dass er gelogen hatte.

O, yalan söylediğini itiraf etti.

Die Wahrheit ist, dass ich gelogen habe.

- Aslına bakarsan, yalan söyledim.
- Gerçek bir yalan söylemiş olmamdır.

Es war offensichtlich, dass sie gelogen hatten.

Onların yalan söylediği belliydi.

Es ist klar, dass er gelogen hat.

Tabii ki yalan söyledi.

Es ist offensichtlich, dass du gelogen hast.

Yalan söylediğin belli.

Warum hat sie bezüglich ihres Alters gelogen?

Neden yaşı hakkında yalan söyledi?

Es ist offensichtlich, dass Tom gelogen hat.

Tom'un yalan söylediği belli.

Wir wissen jetzt, dass das gelogen war.

Onun bir yalan olduğunu şimdi biliyoruz.

Tom bereute es, dass er gelogen hatte.

Tom yalan söylediğine pişman oldu.

Ich bereue es jetzt, gelogen zu haben.

Şimdi yalan söylemekten pişman oluyorum.

Er wurde bestraft, weil er gelogen hatte.

O, yalan söylediği için cezalandırıldı.

Sie sagte, sie sei krank, was gelogen war.

O, hasta olduğunu söyledi, o bir yalandı.

Ich glaube, dass sie noch nie gelogen hat.

Onun asla yalan söylemediğine inanıyorum.

Du gibst also zu, dass du gelogen hast?

Yani yalan söylediğini kabul ediyorsun, öyle mi?

Mary bestrafte ihre Tochter, weil sie gelogen hatte.

Yalan söylediği için Mary kızını cezalandırdı.

Ich fühle mich schuldig, weil ich gelogen habe.

Yalan söyleme hakkında suçlu hissediyorum.

Es tut mir leid, dass ich gelogen habe.

Yalan söylediğim için üzgünüm.

Du gibst also zu, dass du gelogen hast, was?

Yalan söylediğini kabul ediyorsun öyle mi?

Sie geben also zu, dass Sie gelogen haben, was?

Yalan söylediğinizi kabul ediyorsunuz öyle mi?

Selbst Tom ist überrascht davon, dass Maria gelogen hat.

Mary'nin yalan söylemesine Tom bile şaşırdı.

Sie kamen zu dem Schluss, dass er gelogen hatte.

Onlar onun yalan söylediği sonucuna vardılar.

Tom hat gelogen, weil er etwas zu verbergen hat.

Tom bir şey sakladığı için yalan söyledi.

Er hat nicht gelogen, er sagte sogar die volle Wahrheit.

O yalan söylemedi. Aslında bütün gerçeği söyledi.

Ich denke dass es schade ist, dass er gelogen hat.

Sanırım maalesef o yalan söyledi.

Das ist nicht das erste Mal, dass Tom gelogen hat.

Bu, Tom'un ilk yalan söyleyişi değil.

So ein ehrlicher Mensch wie Johann kann nicht gelogen haben.

John gibi böylesine dürüst bir insan yalan söylemiş olamaz.

Alles, was ich über Tom zu wissen glaubte, war gelogen.

Tom hakkında bildiğimi düşündüğüm her şey bir yalandı.

Alles, was ich über Maria zu wissen vermeinte, war gelogen.

Mary hakkında bildiğimi düşündüğüm her şey bir yalandı.

- Er log über sein Alter.
- Er hatte bei seinem Alter gelogen.

Onun yaşı hakkında yalan söyledi.

Ich möchte nur, dass du mir sagst warum du gelogen hast.

Sadece neden yalan söylediğini bana söylemeni istiyorum.

- Er log mir ins Gesicht.
- Er hat mir ins Gesicht gelogen.

O benim yüzüme yalan söyledi.

- Tom weiß, dass Mary gelogen hat.
- Dass Mary log, weiß Tom.

- Tom Mary'nin yalan söylediğini biliyor.
- Tom, Mary'nin yalan söylediğini bilir.

- Du weißt, dass das gelogen ist.
- Sie wissen, dass das gelogen ist.
- Ihr wisst, dass das gelogen ist.
- Du weißt, dass das eine Lüge ist.
- Sie wissen, dass das eine Lüge ist.
- Ihr wisst, dass das eine Lüge ist.

Onun bir yalan olduğunu biliyorsun.

Als ich sagte, dass ich euch alle mag, war das nicht gelogen.

Hepinizi seviyorum dediğimde bu yalan değildi.

Jack sagte, er hätte noch nie gelogen, doch das war eine Lüge.

Jack asla yalan söylemediğini söyledi fakat yalan söylüyordu.