Translation of "Rythme" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Rythme" in a sentence and their turkish translations:

Son rythme s'accélérait.

Onun yürüyüşü hızlandı.

Mon rythme cardiaque est lent.

Benim nabzım yavaş.

- Je ne peux pas suivre ton rythme.
- Je n'arrive pas à suivre votre rythme.

Ben sana ayak uyduramam.

Il tape un rythme pour l'aguicher.

Dişiyi havaya sokmak için ritim tutuyor.

Je dois trouver mon propre rythme.

Ben kendi ritmimi bulmam gerekiyor.

J'aime le rythme lent de cette chanson.

Ben bu şarkının yavaş ritminden hoşlanıyorum.

Il marche au rythme d'un autre tambour.

Farklı bir trompetçinin ritmine göre yürür.

La forêt amazonienne brûle à un rythme record.

Amazon yağmur ormanları rekor seviyede yanıyor.

La circulation se traînait à un rythme d'escargot.

- Trafik gıdım gıdım ilerledi.
- Trafik adım adım ilerledi.

Je fais les choses à mon propre rythme.

Ben işleri kendi tempomda yaparım.

À ce rythme, nous allons devoir changer l'horaire.

Bu gidişle programı değiştirmek zorunda kalacağız.

- Il marchait à un rythme rapide.
- Il marchait vite.

O büyük bir hızla yürüdü.

Elle développera un lien profond avec le rythme de l'océan

...okyanusun ritmiyle derinden bir bağ kuracak.

Au rythme où nous allons, nous n'atteindrons pas ce chiffre.

Bu oranda devam edersek, bu sayıya ulaşamayacağız.

Son salaire n'arrive pas à suivre le rythme de l'inflation.

Onun aylığı enflasyona ayak uyduramıyor.

La pollution lumineuse et sonore change le rythme de la vie,

Işık ve gürültü kirliliği hayatın ritmini değiştiriyor.

J'ai dû travailler dur pour suivre le rythme des autres élèves.

Diğer öğrencilere yetişmem için çok çalışmam gerekiyordu.

Il est certain de réussir l'examen s'il étudie à ce rythme.

O, bu şartlarda çalışırsa, sınavı geçeceğinden emin.

Je suis ébahi par le rythme auquel les industries se développent.

Sanayinin büyüme hızına şaşırdım.

Où la lune et les marées déterminent le rythme de la vie.

Ay ile gelgitlerin hayatın ritmini belirlediği bir dünya.

J'ai découvert que je ne pouvais ni les suivre ni leur imposer de rythme.

onların hızına ayak uyduramayacağımı da anladım.

Le cycle lunaire détermine le rythme des nombreux conflits dans la mer, la nuit.

Ay döngüsü, geceleyin denizde yaşanan pek çok dramın ritmini belirler.

J'aime bien cette chanson; elle a un bon rythme et on peut danser dessus.

Bu şarkıyı seviyorum. Güzel bir ritmi var ve dans edilebilir.

Après quelques jours mouvementés au travail, Tom attend avec impatience un changement de rythme.

İşte yoğun geçen birkaç günden sonra, Tom bir değişikliği iple çekiyor.

Elle bouge comme une reine et démontre qu’elle a le rythme dans le sang.

O bir kraliçe gibi hareket eder ve kanında ritmi olduğunu gösterir.

Nous sommes désolés que le rythme de construction ne soit pas suffisant pour répondre à la grande demande en appartements.

Biz inşaat hızının büyük daireler talebini karşılamaya yeterli olmadığı için üzgünüz.