Translation of "Paix" in Turkish

0.040 sec.

Examples of using "Paix" in a sentence and their turkish translations:

- La paix !
- La paix.

- Selametle.
- Hadi selametle.

- Ils veulent la paix.
- Elles veulent la paix.

Onlar barış istiyor.

Amour et Paix.

Sevgi ve Barış.

Repose en paix.

- Huzur içinde yat.
- Huzur içinde yatsın.

Allez en paix.

Güle güle git.

Repose en paix !

Huzur içinde yatsın!

Paix à vous.

Selam.

- Il a parlé de paix.
- Il parla de paix.

Barış hakkında konuştu.

- Ils s'inquiètent pour la paix.
- Elles s'inquiètent pour la paix.

- Onlar barış için endişeliler.
- Onlar barış için endişe duyuyorlar.

- Fichez-moi simplement la paix !
- Fiche-moi simplement la paix !

Sadece beni yalnız bırak.

- Nous souhaitions tous la paix.
- Nous souhaitions toutes la paix.

Hepimiz barış diledik.

- La paix soit avec toi !
- Que la paix soit avec vous !
- Que la paix soit avec toi !

Barış seninle olsun.

Fiche-moi la paix.

- Fazla üstüme gelme.
- Fazla yüklenme bana.
- Üstüme varma.

Donnez-nous la paix !

Bize huzur ver!

Nous vivons en paix.

- Biz barış içinde yaşarız.
- Huzur içinde yaşıyoruz.

Ils vivent en paix.

Onlar barış içinde yaşarlar.

Accordez-nous la paix !

Bize huzur ver!

Allons, faisons la paix.

Hadi, barışalım.

J'ai fait la paix.

Ben barıştım.

Nous venons en paix.

Biz barış içinde geliriz.

Je viens en paix.

Barış içinde gelirim.

- Fiche-nous la paix !
- Fichez-nous la paix !
- Laisse-nous tranquilles !

Bizi yalnız bırak.

- La paix soit avec toi.
- Que la paix soit avec toi !

Barış seninle olsun.

- La colombe symbolise la paix.
- La colombe est un symbole de paix.

- Güvercin, barışın sembolüdür.
- Güvercin bir barış sembolüdür.

- Toute la nation veut la paix.
- La nation entière veut la paix.

Bütün ulus barış istiyor.

- Puisse ton âme reposer en paix.
- Puisse votre âme reposer en paix.

Ruhun huzur içinde yatsın.

Cette paix venant de l'intérieur.

tadını çıkarabilirsiniz.

Nous travaillons pour la paix.

Biz barış yararına çalışıyoruz.

Laisse-moi travailler en paix.

İşimi barış içinde yapmama izin verin.

Nous aspirons à la paix.

- Biz barış için can atıyoruz.
- Barış burnumuzda tütüyor.

Laisse-moi manger en paix !

Huzur içinde yiyeyim.

Laisse-moi mourir en paix.

Huzur içinde ölmeme izin ver.

- Lâche-moi !
- Fous-moi la paix.
- Fichez-moi la paix.
- Lâche-moi !
- Lâchez-moi !

Bana bir mola verin.

- Tout le monde veut une paix durable.
- Tout le monde voudrait une paix durable.

Herkes kalıcı barış istiyor.

Cultiver cet esprit en paix stable

nasıl aktif olarak besleyebiliriz?

Le monde entier désire la paix.

Barışı tüm dünya arzuluyor.

Une branche d'olivier symbolise la paix.

Bir zeytin dalı barışı simgeler.

Il a essayé d'apporter la paix.

O, barış getirmek için çalıştı.

Que son âme repose en paix.

Huzur içinde yatsın.

Nous pourrions vivre en paix, ici.

Burada barış içinde yaşayabiliriz.

Que Dieu leur apporte la paix !

Allah onlara huzur versin!

"Pas de justice, pas de paix!"

"Adalet yoksa barış yok!"

Je ne veux que la paix.

Ben sadece huzur istiyorum.

Ils signèrent le traité de paix.

Onlar barış antlaşması imzaladı.

Nous voulons simplement vivre en paix.

Biz sadece barış içinde yaşamak istiyoruz.

Repose en paix, mon cher père !

Nur inçinde yat, canım babam!

- Il ne va pas nous foutre la paix.
- Il ne va pas nous ficher la paix.

O bizi yalnız bırakmayacak.

Retrouvez les sensations de paix, de joie,

Barış, neşe, sevgi, şefkat, empati

Une source de paix et de bonheur

bir huzur ve mutluluk kaynağı yaratıp

Pour un état d'esprit positif en paix.

huzurlu pozitif bir zihin durumu için.

Et en travaillant ensemble pour la paix,

ve barış için birlikte çalışarak

Nous désirons la paix dans le monde.

Dünya barışının özlemini çekiyoruz.

Nous maintiendrons la paix à tout prix.

Barışı pahası ne olursa olsun koruyacağız.

Il insista sur l'importance de la paix.

Barışın önemini vurguladı.

Le monde entier aspire à la paix.

Tüm Dünya barışa açlık duyuyor.

Notre pays ne désire que la paix.

Bizim ülkemiz barıştan başka bir şey istemiyor.

Une colombe est un symbole de paix.

Güvercin bir barış sembolüdür.

Les deux pays sont maintenant en paix.

Her iki ülke şimdi barış içindeler.

Après ceci, je peux dormir en paix.

Artık huzurla uyuyabilirim.

- Laissez-moi tranquille !
- Fous-moi la paix !

- Beni yalnız bırak.
- Beni rahat bırak.

Nous souhaitons tous une paix mondiale permanente.

Hepimiz kalıcı dünya barışı istiyoruz.

Que la paix dans le monde soit.

Dünyada barış olsun.

Il refuse de me laisser en paix.

O beni yalnız bırakmayacak.

Seule la paix peut sauver le monde.

Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.

Il travailla dur à promouvoir la paix.

O, barışı desteklemek için çok çalıştı.

Rien n'est aussi important que la paix.

Hiçbir şey barış kadar önemli değildir.

Terreur en temps de guerre… ornement en paix…

Savaşta terör… barış içinde süsleme…

La colombe est un symbole de paix célèbre.

Güvercin ünlü bir barış sembolüdür.

Ils veulent vivre en paix par-dessus tout.

Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor.

Le Japon est en paix avec ses voisins.

Japonya komşularıyla barış içindedir.

Si tu veux la paix, prépare la guerre.

- Barış istiyorsan savaşa hazır ol.
- Barış istiyorsanız savaşa hazır olun.

Le président désire la paix, n'est-ce pas ?

Başkan barış istiyor, değil mi?

J'aimerais juste prendre mon petit déjeuner en paix.

Sadece barış içinde kahvaltımı yemek istiyorum.

Il a dédié sa vie à la paix.

O, hayatını barışa adadı.

La colombe est le symbole de la paix.

Güvercin barışı simgeler.

Fous-moi juste la paix ! Tu es pathétique !

Sadece beni yalnız bırak. Sen acıklısın.

J'ai trouvé la paix dans ce petit village.

Bu küçük köyde huzur buldum.

Il s'agit de l'ébauche du traité de paix.

Bu, barış anlaşmasının kaba taslağıdır.

Les pourparlers de paix commenceront la semaine prochaine.

Barış görüşmeleri gelecek hafta başlayacak.

Y aura-t-il jamais une paix mondiale ?

Hiç dünya barışı olacak mı?

Qui est une nature profonde de la paix intérieure.

ki bu iç huzurunuzun doğasında vardır.

Soyez déterminé à apporter cette paix intérieure avec vous

içinizdeki bu huzuru gün içerisinde

Et avec ça, j'ai pu retrouver une paix intérieure.

Huzuru böyle bulabildim.

Pendant quelques années, la paix régna en Europe centrale:

Orta Avrupa'da birkaç yıl barış vardı:

La paix est revenue après trois années de guerre.

Üç yıllık savaşın ardından barış geri döndü.

Après une courte paix, la guerre éclata à nouveau.

Kısa bir barıştan sonra, savaş tekrar patlak verdi.

Les deux pays ont entamé des négociations de paix.

Her iki ülke barış görüşmelerine girdi.

Les négociations de paix se soldèrent par un échec.

Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.

On a un besoin urgent de pourparlers de paix.

Barış görüşmelerine acil bir ihtiyaç var.