Translation of "Parla" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Parla" in a sentence and their turkish translations:

Elle parla puérilement.

O, çocukça konuştu.

Tom parla calmement.

Tom sakince konuştu.

Tom parla français.

Tom Fransızca konuştu.

Il parla de musique.

O, müzik hakkında konuştu.

Tom parla en français.

Tom Fransızca konuştu.

Personne d'autre ne parla.

Başka kimse konuşmadı.

Le client parla avec l'avocat.

Müşteri avukatla konuştu.

L'homme parla d'une voix étouffée.

Adam alçak sesle konuştu.

Le présentateur parla en anglais.

Spiker İngilizce konuştu.

Il m'en parla en privé.

O, konuyu bana özel olarak anlattı.

Tom parla dans son sommeil.

Tom uykusunda konuştu.

Elle parla d'une voix douce.

O, yumuşak bir sesle konuştu.

Il ne parla que l'allemand.

O sadece Almanca konuştu.

Elle me parla en espagnol.

O benimle İspanyolca konuştu.

Tom parla toute la nuit.

Tom bütün gece konuştu.

Elle me parla avec un sourire.

O, benimle bir gülümseme ile konuştu.

Personne ne parla en sa faveur.

Savunmasında hiç kimse konuşmadı.

Dan parla de son père violent.

Dan tacizci babası hakkında konuştu.

- Personne ne parla.
- Personne n'a parlé.

Kimse konuşmadı.

Il se parla à lui-même.

O kendi kendine konuştu.

Le vieil homme me parla en français.

Yaşlı adam benimle Fransızca konuştu.

Lorsqu'il parla, tout le monde devint silencieux.

O konuştuğunda, herkes sessiz oldu.

- Elle parla impoliment.
- Elle a parlé impoliment.

O terbiyesizce konuştu.

Il parla en bien de son fils.

Oğlu hakkında övgü dolu sözler söyledi.

- Elle me parla avec un sourire.
- Elle m'a parlé avec le sourire.
- Elle me parla avec le sourire.

O, benimle bir gülümseme ile konuştu.

Tome parla trop et laissa échapper le secret.

Tom çok fazla konuştu ve sırrı ağzından kaçırdı.

Elle me parla en anglais, juste pour frimer.

Hava atmak için benimle İngilizce konuştu.

- Le présentateur parla en anglais.
- L'orateur parlait anglais.

Söylevci ingilizce konuşuyordu.

- Il n'en a jamais parlé.
- Il n'en parla jamais.

O bu konuda hiç konuşmadı.

- Il a parlé de paix.
- Il parla de paix.

Barış hakkında konuştu.

- Tom parla de Boston.
- Tom a parlé de Boston.

Tom Boston hakkında konuştu.

- Elle n'en a jamais parlé.
- Elle n'en parla jamais.

- Bu konudan hiç bahsetmedi.
- Bu konuya asla değinmedi.

- Il me parla à peine.
- Il m'a à peine parlé.

Benimle zar zor konuştu.

- Tom parla dans le microphone.
- Tom a parlé dans le microphone.

Tom mikrofona konuştu.

- Elle m'en a parlé.
- Elle m'en parla.
- Elle me l'a dit.

O bana bundan bahsetti.

- Il m'en parla.
- Il m'en a parlé.
- Il me l'a dit.

Bana ondan bahsetti.

- Elle lui parla de l'affaire.
- Elle lui a parlé de l'affaire.

O, sorun hakkında onunla konuştu.

- Tom parlait plus fort que d'habitude.
- Tom parla plus fort que d'habitude.

Tom her zamankinden daha yüksek sesle konuştu.

- Tom parla aux médecins en français.
- Tom a parlé aux médecins en français.

Tom doktorlarla Fransızca konuştu.

John parla avec une voix si forte que je pouvais l'entendre d'en haut.

John o kadar yüksek sesle konuştu ki onu üst kattan duyabildim.

- Quand Tom parla, ils restèrent tous silencieux.
- Quand Tom a parlé, ils sont tous restés silencieux.
- Quand Tom parla, elles restèrent toutes silencieuses.
- Quand Tom a parlé, elles sont tous restées silencieuses.

Tom konuştuğunda, onların hepsi sessiz kaldılar.

- Elle n'en a jamais parlé.
- Elle n'en parla jamais.
- Elle n'a jamais parlé de cela.

O, onun hakkında asla konuşmadı.

- Il parlait avec une voix traînante typique du Texas.
- Il parla avec une voix traînante typique du Texas.

O tipik bir Teksaslı şivesi ile konuştu.

Bill Clinton parla dans un langage ambigu lorsqu'on lui a demandé de décrire sa relation avec Monica Lewinsky.

Bill Clinton Monica Lewinsky ile olan ilişkisini açıklamak isterken muğlak bir dil kullandı.