Examples of using "Devais" in a sentence and their turkish translations:
Emin olmak zorundaydım.
Ama nefes almak zorundaydım.
Kalmalısın.
Kalmak zorundaydın.
hisleri kafamdan çıkarmaya çalışıp
- Gitmek zorunda kaldım.
- Gitmem gerekiyordu.
İngilizce çalışmak zorundaydım.
sadece daha fazla makyaj yaptım.
Gerçeği söylemek zorunda kaldım.
Gerçeği bilmek zorundaydım.
Her şeyi tek başıma yapmak zorundaydım.
İşi dün bitirmeliydim.
Onlar sana yardım etmek zorunda olduğumu söylediler.
erkek olacağım bana söylendi.
Ona ödünç para vermek zorundaydım.
Tom'un bitirmesi için beklemem gerekti.
Ona yardım etmem gerektiğini hissettim.
Ne yapmak zorundaydın?
Durmak zorunda olduğumu biliyordum.
Ona bizden bahsetmek zorundaydım.
Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıkmak zorundaydım.
ve derhal hastaneye gelmem gerektiğini söyledi.
Sağ ayağım üstünde dik duracaktım.
İş için biriyle görüşmek zorunda kaldım.
Dün doktora gitmem gerekti.
Onun önünde öfkemi bastırmak zorunda kaldım.
Ne yapmak zorunda olduğumu biliyordum.
Bunu yapmak zorunda olduğumu biliyordum.
Ben gemiden inmek zorunda kaldığımı hissettim.
Tepki vermem gerektiğini biliyordum ama nasıl?
Tom bana, kiminle konuşmam gerektiğini söyledi.
Koç bana daha sıkı çalışmam gerektiğini söyledi.
Yapacağım her şeyi yaptım.
7:30'a kadar kalkmak zorunda olduğunu düşündüm.
O bana daha yavaş konuşmamı söyledi.
Ona borçlu olduğum parayı ona geri ödedim.
Onu yapmak zorunda olduğumu bilmiyordum.
bana yazmak hakkında bilmem gereken her şeyi öğretti
Bundan bahsetmemin gerekip gerekmediğini tartışıyorum.
Tom'a bunu düşünmesi için zaman vermeliydim.
Ne yazmam gerektiği konusunda hiç fikrim yoktu.
benimsemem ve sahiplenmem gerektiğini böyle fark ettim.
hava kirliliği hakkında bir şeyler öğrenmem gerektiğini biliyordum.
Tom'un sana, ne yapmak zorunda olduğunu söylediğini sanıyordum.
Annem bana daha az şeker yemem gerektiğini söyledi.
Yerde güvendeyken her ihtimali düşünmem lazımdı.
Anneme oraya ne getireceğimi sordum.
Seni tekrar görmek zorundaydım.
Seni görmek zorundaydım.
Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum ve sustum.
Gitmem gerekmiyordu.
Geç saatlere kadar çalışmak istemedim ama patron bana çalışmak zorunda olduğumu söyledi.
Öğretmenime daha sonra ne yapacağımı sordum.
böylesine saf, sevgi ve şefkat dolu bir yaşam sürmüş canları
Söylemem gerekeni söyledim.
Ben A ve B arasında bir seçim yapmak zorunda kaldım.
Eğer unutursam, lütfen bana hatırlat.
Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.
ve sordum "Sizinle çalışmak için ne yapmalıyım?"
Bu iki kitap arasında seçim yapmak zorunda kalsaydım sarı kapaklı olanını tercih ederdim.
Arabamın motor sorunu olduğu için ofisime otobüsle gitmek zorunda kaldım.
Ona gerçeği söylemek zorunda olduğumu biliyordum ama kendimi ikna edemedim.
Bavulumu toplamakla meşguldüm, çünkü iki gün içinde Fransa'ya gidiyordum.
Yurt dışına gidersem, Fransa'ya giderim.
Şimdiye kadar aç olman gerektiğini düşündüm.
Bunu bugün yapmak zorundaydım.
Sanırım değiştirmek zorunda olsam bir lastik değiştirebilirim.
- Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum ve sustum.
- Ne söyleyeceğimi bilmediğim için, sessiz kaldım.