Translation of "Cru" in Turkish

0.088 sec.

Examples of using "Cru" in a sentence and their turkish translations:

J'y ai cru.

Ona inandım.

Qui l’eût cru ?

Kim inandı?

Tom l'a cru.

Tom ona inanıyordu.

Je l'ai cru.

Ben ona inandım.

- Je n'y ai jamais cru.
- Je ne l'ai jamais cru.

Buna asla inanmadım.

On mange l'œuf cru ?

Çiğ yumurtayı mı seçeceğiz,

Tom y a cru ?

Tom buna inandı mı?

Le poulet est cru.

Tavuk çiğ.

J'ai cru en moi.

Ben kendime inandım.

Personne n'a cru Tom.

Kimse Tom'a inanmadı.

- Pourquoi ne m'as-tu pas cru ?
- Pourquoi ne m'avez-vous pas cru ?

Niçin bana inanmadın?

Nous mangeons du poisson cru.

Balığı çiğ yeriz.

J'ai cru entendre quelque chose.

Bir şey duyduğumu sandım.

J'ai pleuré et j'ai cru.

Ağladım ve zannettim.

Vous n'avez pas cru Mary.

Sen Mary'ye inanmadın.

J'ai cru que j'allais mourir.

Ben ölecek gibi hissettim.

Tom n'a pas cru Mary.

Tom, Mary'ye inanmadı.

Je n'aurais jamais cru cela.

Ona asla inanmazdım.

J'ai cru entendre une explosion.

Bir patlama duyduğumu sandım.

Elle ne m'a pas cru.

O bana inanmıyordu.

Au début, j'ai cru qu'elle chassait.

İlk başta, balık avlayacağını düşündüm.

Nous mangeons souvent du poisson cru.

Biz sık sık balığı çiğ yedik.

Je n'ai jamais cru qu'ils m'accepteraient.

Beni kabul edeceklerini asla düşünmemiştim.

Je pense que Tom m'a cru.

Sanırım Tom bana inandı.

- Je t'ai cru.
- Je t'ai crue.

Sana inandım.

On peut manger le chou, cru.

Lahana çiğ olarak yenilebilir.

J'ai vraiment cru que ça marcherait.

- Gerçekten bunun işe yarayacağına inandım.
- Onun işe yarayacağına gerçekten inanıyordum.

Vous voulez que je mange l'œuf cru.

Pekâlâ, çiğ yumurtayı mı seçeyim?

Il ne mange pas de poisson cru.

O çiğ balık yemez.

Je ne l'ai pas du tout cru.

Ona hiç inanmadım.

J'ai cru que j'allais mourir de rire.

Gülmekten öleceğimi düşündüm.

Je ne l'ai tout simplement pas cru.

Ben sadece ona inanmadım.

Il ne l'a pas cru une seconde.

O ona bir saniye inanmadı.

Je n'ai jamais mangé du poisson cru.

Ben hiç çiğ balık yemedim.

J'ai cru que le cauchemar était fini.

Kabusun bittiğini sanıyordum.

Je peux le manger cru, comme du sushi.

sushi gibi çiğ olarak bile atıştırabilirim,

- Personne ne l'a cru.
- Personne ne le crut.

Hiç kimse ona inanmadı.

Je n'ai jamais cru qu'il me ferait ça.

Onu bana yapacağını asla düşünmedim.

J'ai cru que mon père allait me tuer.

Babamın beni öldüreceğini düşündüm.

Je pense que Tom ne m'a pas cru.

Sanırım Tom bana güvenmedi.

Je regrette de ne pas vous avoir cru.

Size inanmadığım için pişmanım.

J'ai cru que tu ne voulais pas venir.

Senin gelmek istemediğini düşündüm.

J'ai cru par erreur que c'était mon frère.

Yanlışlıkla onun erkek kardeşim olduğunu düşündüm.

Je n'ai pas cru nécessaire de t'appeler immédiatement.

Seni hemen aramam gerektiğini düşünmemiştim.

On mange l'œuf cru ? Ou bien la fleur d'ajonc ?

Çiğ yumurtayı mı seçeceğiz, karaçalı çiçeğini mi?

Presque tous les étudiants ont cru à la rumeur.

Hemen hemen tüm öğrenciler söylentiye inandı.

Pendant un moment, j'ai cru qu'il était devenu fou.

Bir an için onun delirmiş olduğunu düşündüm.

Je n'ai pas du tout cru le vieil homme.

Yaşlı adama hiçbir şekilde inanmadım.

Le jury n'a pas cru au récit de Dan.

Jüri, Dan'ın hikayesine inanmadı.

J'ai cru en effet que Tom gagnerait peut-être.

Tom'un kazanabileceğini düşündüm.

- Personne ne nous crut.
- Personne ne nous a cru.

Hiç kimse bize inanmadı.

On a cru plusieurs fois qu'on allait mourir de froid

Birçok defa hava sıcak olmadığında, neredeyse donma

C'est à cause de l'œuf cru. C'était une mauvaise idée.

O çiğ yumurtayı yediğim için. Bunun kötü bir fikir olduğunu biliyordum.

J'ai cru qu'ils avaient oublié un zéro dans le prix.

Bir sıfırı eksik yazdıklarını sandım.

Tous les fonctionnaires publics, l'auriez-vous cru, travaillent pour nous

Her kamu görevlisi -- bilin bakalım -- onlar bizim için çalışıyorlar.

- Il ne m'a pas cru.
- Il ne m'a pas crue.

O bana inanmadı.

- Personne ne crut son histoire.
- Personne n'a cru son histoire.

Hiç kimse onun hikayesine inanmadı.

En général les occidentaux ne mangent pas de poisson cru.

Genelleme yaparsak, Batılılar balığı çiğ yemezler.

Je n'aurais jamais cru la rencontrer dans un tel endroit.

Onu böyle bir yerde görmeyi hiç ummazdım.

- Personne ne me crut jamais.
- Personne ne m'a jamais cru.

Hiç kimse bana asla inanmadı.

À ce moment-là, j'ai cru que c'était la bonne décision.

O anda, doğru karar gibiydi.

Je n'aurais jamais cru qu'il puisse faire une chose aussi horrible.

Onun bu kadar çirkin bir şey yapabileceğini düşünmemiştim.

Tom n'a pas cru un mot de ce qu'a dit Marie.

Tom Mary'nin söylediklerinin bir kelimesine inanmadı.

Tout ce qui est amphibien, il faut éviter de le manger cru.

Amfibilere ait bir şeyi çiğ olarak yemek hiç iyi bir fikir değildir.

- Personne ne me crut.
- Personne ne m'a cru.
- Personne ne m'a crue.

Kimse bana inanmadı.

Tu m'as dit que tu avais 30 ans, et je t'ai cru.

Sen bana 30 yaşında olduğunu söyledin ve ben sana inandım.

Je n'ai pas cru un mot de ce qu'a dit mon grand-père.

Büyükbabama hiç inanmıyordum.

Je ne sais pas pourquoi j'ai cru que ce serait différent, cette fois.

Neden bu sefer onun farklı olacağını düşündüğümü bilmiyorum.

- Ils ne me crurent pas.
- Elles ne me crurent pas.
- Ils ne m'ont pas cru.
- Ils ne m'ont pas crue.
- Elles ne m'ont pas cru.
- Elles ne m'ont pas crue.

- Bana inanmadılar.
- Onlar bana inanmadılar.

- J'ai acheté un traitement de texte pour écrire un livre de mon cru.
- Je me suis acheté un logiciel de traitement de texte pour écrire un livre de mon cru.

Kendime ait bir kitap yazmak için kelime işlemci satın aldım.

Mais une personne n'a pas cru à mon histoire de triomphe face au deuil.

Ancak bir kişi benim bu acıya rağmen zafer hikâyeme inanmadı.

Comme il n'avait aucune possibilité de faire du feu, il mangea le poisson cru.

Ateş yakma imkanı olmadığı için, balığı çiğ çiğ yedi.

- Personne ne m'a cru au début.
- Dans un premier temps personne ne me crut.

İlk önce kimse bana inanmıyordu.

- Au début, je ne vous croyais pas.
- Au début, je ne t'ai pas cru.

Önce sana inanmadım.

- Presque personne ne le croyait.
- Presque personne ne le crut.
- Presque personne ne l'a cru.

Neredeyse kimse ona inanmadı.

Si j'étais un étranger, je ne serais probablement pas capable de manger du poisson cru.

Bir yabancı olsam, muhtemelen çiğ balık yiyemem.

- Je vous ai cru.
- Je vous ai crue.
- Je vous ai crus.
- Je vous ai crues.

Size inandım.

Cela, Al-Abadi a rapidement accepté et le monde a cru que le projet serait lancé, mais

, El-Abadi hızla kabul etti ve dünya projenin başlatılacağına inandı, ancak

- Elle le crut lorsqu'il lui dit qu'il l'aimait.
- Elle l'a cru lorsqu'il lui a dit qu'il l'aimait.

O, onu sevdiğini söylediğinde ona inandı.

J’ai toujours cru que les étudiants en médecine étaient des gens vaillants et très occupés. Jusqu’à ce que je te rencontre.

Her zaman tıp öğrencilerinin çalışkan ve çok meşgul kişiler olduklarına inanırdım. Seninle tanışana kadar.

Tom m'a dit que Mary jouait bien du piano, mais je ne l'ai pas vraiment cru jusqu'à ce que je l'entende jouer.

Tom bana Mary'nin piyano çalmada iyi olduğunu söyledi fakat ben onun çalışını duyuncaya kadar gerçekten inanmadım.

- Je croyais pouvoir te faire confiance.
- Je croyais pouvoir vous faire confiance.
- Je pensais pouvoir te faire confiance.
- Je pensais pouvoir vous faire confiance.
- J'ai cru que je pouvais te faire confiance.

Sana güvenebileceğimi düşündüm.