Examples of using "Voittaa" in a sentence and their turkish translations:
Kim kazanıyor?
Kazanmak istiyorum.
Gerçek galip gelir.
Tom'un kazanacağını umuyorum.
Sosyalizm kazanacak.
gerçeklerden üstün gelmeye başlar.
Tom muhtemelen kazanacak.
Belki de Tom kazanacak.
Sevgi nefreti yener.
Tom kazanabilir.
Kazanabileceğimizi biliyorum.
ve kimliğim her an gerçekten baskın çıkar.
O, muhtemelen oyunu kazanacak.
Tom'un vakit kazanması gerekiyor.
Kazanamazsın, Tom.
Tom'un kazanacağını düşünüyorum.
Kazanamıyacağımın farkına vardım.
- İnşallah sağduyu kazanır.
- İnşallah aklıselim hakim olur.
Hiç kazanamadığımı söyledin mi?
Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız.
Kimin kazanacağı benim için önemli değil.
Tom'un kazanmasına izin veremezsin.
Kazanmak istiyor musun yoksa istemiyor musun?
Tom'un büyük ihtimalle kazanacağını düşünüyorum.
Tom Mary'nin kalbini kazanmaya çalıştı.
Kazanma yeteneğine güvenim var.
Tom'un yarışı kazanmasının imkanı yok.
- Ben Tom'u yenmek istiyorum.
- Tom'a dayak atmak istiyorum.
Bence takımımızın kazanacağı kesin.
Tom'un kazanmasına izin verdin, değil mi?
Tom Mary'nin kazanacağını düşünmüyor.
Tom Mary'nin John'u yenebileceğini düşündü.
Eğer kazanmak istiyorsan, elinden geleni yapmalısın.
Hiç kimse Tom'un yarışı kazanacağını düşünmüyor.
Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.
Bu defa sağduyunun hüküm sürdüğünü umalım.
Yine Tom kazanacak, çok eminim.
Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız. Cesur olmanız gerek.
Ödülü kim kazanacak? Her hayvan eşit doğmaz.
Biri birçok çatışmayı kazanabilir ama savaşı kaybedebilir.
Önemli olan oyunda kazanmak değil, oyunun içinde yer almak.
Tom'un seçimi kazanmasını istiyorum.
Tüm muharebeleri kazanıp da savaşı yine kaybedebilirsin.
Sence kim kazanacak?
Ve bir deve örümceği, endamlı olduğu kadar ölümcül de olan bir kartalı alt edecek mi?
...minik erkek dişiyi kazanıyor. Gürültülü bir dünyada bazen sessiz kalmak iş görüyor.
Hızlı bir çocuk yarışı kazanabilir fakat yavaş bir çocuk bile yarışabilir.
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
Tom hiçbir şekilde seçimi kazanacağından emin değil.
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
Beni dövemezsin.
Bunu kazanamazsın.