Examples of using "Tide" in a sentence and their turkish translations:
Gelgit dönmüştü.
Gelgit, kum kaleyi yok etti.
Gelgit içeri geliyor
Gelgit hızlı yükseliyor.
Yüksek gelgite kadar bekleyelim.
Gelgit nihayet tersine dönüyor.
O, akıntıya karşı yüzüyor.
Yükselen bir gelgit tüm tekneleri kaldırır.
Gelgit Tom'a karşı dönüyor.
Sel suları kumdan kaleyi yıktı.
"There is a tide" ne anlama geliyor?
Akıntıya karşı yüzmeye çalıştı.
Sular bugün öğleden sonra saat üçte yükselecek.
Zaman ve gelgit, kimseyi beklemez.
Gelgitin yön değiştirmesini beklerlerken...
1812 savaşın gidişatını gördü.
İşler tersine döndü.
Tom'un kum kalesi gelgit tarafından yok edildi.
Tamam, gelgit gerçekten hızlı bir şekilde gelmeye başladı.
Zaman, gelgit ve cehennemden gelen kökler ile mücadele ediyorum.
öte yandan sanal bir kapışmada deterjan kapsülü yemeleri,
Gelgit çekildiği zaman plaj boyunca yürüdüm.
Dünyadaki en yüksek gelgit Kanada'dadır.
Dolunayla birlikte... ...gelgit suları en yükseğe çıkar.
Sular yükselene kadar... ...onu zorlu bir gece bekliyor.
Kayalık havuzunun oyuncuları her gelgitte değişir.
Fakat yüksek gelgit, kıyıya daha büyük tehlikeler çekmiş durumda.
Avrupa'yı işgal etmesini engelledi, Avrupa Konstantinopolis'e baskı yaptı,
Disiplinli ve iyi organize olmuş durumdalar, yavaşça savaşın çizgisini kaba kuvvetle çevirmek üzereler.
Ben açım; bu yüzden beni akşam yemeğine kadar idare edecek bir aperitif hazırlayacağım.
Gelgit, döllenmiş yumurtaları resifteki aç karınlardan uzağa savuruyor. Onları derin sulara yolluyor.
Ama bu bizi kayalıkların hemen kenarında ve gelgitin merhametine bırakıyor.
Çadırlarımızı şimdi oldukları yerde sahilde bırakamayız. Eğer bırakırsak, su yükseldiğinde su altında kalacaklar.