Examples of using "Sink" in a sentence and their turkish translations:
lavabonun taştığını,
ada batmak.
Tekneler batabilir?
Yerin kulağı var.
Tom lavaboyu temizledi.
Lavaboyu ben temizledim.
Sami, Leyla'nın lavabosunu kullandı.
Gemi batacak!
Teknenin battığını gördüm.
Lavabomuzu tamir edebilir misin?
Gemi batmaya başladı.
Banyo lavabosu tıkalı.
Lavabomu tamir edebilir misin?
- Lavabo taştı taşacak.
- Lavabo taşmak üzere.
ve o kadar derine batarım.
ve daha derine batıyorum.
O yüzemez, batacak!
Güneş batmak üzere.
O batmadan yüzüyor.
Diş macunu lavabonun üzerinde.
Tom lavaboyu su ile doldurdu.
Lavabo pis ve tıkanık.
bu ada suda batmıyor
Lavabonun üstünde birkaç viski şişesi var.
O, lavaboda ellerini yıkıyor.
Tom tavayı lavaboya koydu.
Lavabo kirli tabaklarla dolu.
Lavaboda sünger gördüm.
Tom yerin dibine girmek istedi.
Bu lavabo paslanmaz çelikten yapılır.
Tom çoraplarını lavaboda yıkadı.
Kirli tabakları lavaboya koydu.
- Gemi her zaman batmaya hazırdı.
- Gemi her zaman batacak gibiydi.
- Gemi her zaman batacak durumdaydı.
Ben denizde geminin battığını gördüm.
Tom lavaboda ellerini yıkıyor.
Mutfak lavabosu kirli bulaşıklarla doluydu.
Tom kalan birayı lavaboya döktü.
Tom bulaşıkları lavaboya koydu.
Biz ufkun altında güneşin batışını gördük.
Boş torbaları lavabonun altında tutarız.
Tom her zaman kirli bulaşıkları lavaboya bırakır.
Bulaşıkları lavaboya koyar mısınız?
Bulaşıklar lavaboda yığılıyorlar.
Tom kirli bulaşıkları çoğunlukla lavaboda bırakır.
Sabah kahvaltısı tabakları hâlâ lavabonun içerisindeydi.
Ben temizlik ürünlerini lavabonun altında tutarım.
Genellikle lavaboda kirli bulaşık bırakıyorum.
Lavaboyu tamir edeceğini düşündüm.
İstersen, senin için lavabonu tamir edeceğim.
O her zaman bulaşıkları lavaboda bırakır.
Tom çöp torbalarını mutfak lavabosunun altında tutar.
Tom mutfak lavabosunun önünde duruyordu.
Tom kirli bulaşıkları mutfak lavabosuna koydu.
Lavaboyu bu öğleden sonra tamir edebilirim.
Tom, utancından yerin dibine girmek istedi.
Gökdelen'in bataklığa batması bekleniyor.
Suda ahşap yüzecektir ve taş batacaktır.
Lavaboda bazı kırık şarap şişeleri var.
Polis lavaboda bir sarı saç buldu.
Asiler boş yere denizaltıyı batırmaya çalıştılar.
Tesisatçı bizim lavaboyu tamir etmek için birçok alet kullandı.
Tom'un oda arkadaşı kirli bulaşıkları sık sık lavaboya bırakır.
Gemideki herkes, onun batacağını sandı.
Yüzüyor ama batmıyor.
Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.
Tom bardağının içindekileri lavaboya döktü.
Mutfak lavabosunun yanında yarısı yenmiş bir elma vardı.
Tom mutfak lavabosu hariç her şeyi paketlemiş gibi görünüyor.
Fadıl cesedin dibe batmasını umuyordu.
Bugün üç kez bir lavabo dolusu bulaşık yıkadım.
Tom lavaboya gitti ve musluğu açtı.
Bulaşık beziyle lavaboyu kuruladım ve şimdi o kuru.
Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.
Keiko ustalıkla bulaşıkları toplar ve onları lavaboya götürür.
Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi.
Korkarım ki yedi kişiden fazla alırsak bu bot batar.
Eğer bulaşıkları lavaboda biriktirirsen, onları daha sonra yıkarım.
Dediğini duydum ama duyduğum zaman idrak edememiştim.
Tahta kaşıklar çok uzun süre lavaboda bırakılırsa küflenmeye başlar.
Geceleri soğuk havanın alçalacağı bir yer vardır.
Kendinizi kayan kumda bulduğunuzda, hareket etmezseniz daha yavaş batarsınız.
Tom lavaboya gitti ve içkisinin geriye kalanını döktü.
Tom bir hafta içinde bulaşıkları yıkamadı, bu yüzden lavabo kirli tabaklarla doluydu.
Bu karmaşa da Kartaca donanmasından bir gemiyi bütün mürettebatı ile batırmayı başarıyorlar.
Eğer bitkiler ve taşlar suda ise o zaman bu olur: bitkiler yüzer ve kayalar batar.
Banyoda bir lavabo, bir bide, bir tuvalet ve bir duş var. Bir küvet vardı.
Bu ürünü küvet, lavabo, duş, yüzme havuzu ya da su ve rutubetin olduğu başka herhangi bir yerin yanında kullanmayınız.
Savaşın başladığını duymuştu fakat savaş babası askere alınıncaya kadar anlaşılmadı.