Translation of "Rare" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Rare" in a sentence and their turkish translations:

I like steak rare, but not this rare.

Biftekten nadir olarak hoşlanıyorum, ama bu kadar nadir değil.

It's really rare.

Gerçekten nadir.

Foreclosures are rare.

Rehinin paraya çevrilmesi nadirdir.

Complaints are rare.

Şikayetler nadirdir.

It's extremely rare.

Bu son derece nadir.

It's so rare.

Çok nadir.

It's very rare.

Bu çok nadir.

That's very rare.

Bu çok nadir.

- It's a rare opportunity.
- This is a rare opportunity.

Bu nadir bir fırsat.

- He's a rather rare individual.
- She's a rather rare individual.

O oldukça nadir bir bireydi.

HIBM is very rare.

HIBM çok nadir.

Reveal a rare oasis.

...nadir rastlanan bir vaha tespit ediyor.

I collect rare coins.

Ben nadir paralar toplarım.

Accidents have been rare.

Kazalar nadirdi.

Fatalities are extremely rare.

Ölümler son derece nadirdir.

That's kind of rare.

O biraz nadir.

It's a rare disease.

Bu nadir bir hastalık.

Tsunamis are very rare.

Tsunamiler çok nadirdir.

I would like mine rare.

Benimkini az pişmiş istiyorum.

Poets like Milton are rare.

Milton gibi şairler nadirdir.

It's very rare and priceless.

O çok nadir ve paha biçilmezdir.

Tom has a rare disease.

- Tom'un nadir görülen bir hastalığı var.
- Tom'un ender bir hastalığı var.

That one is very rare.

O çok nadir.

I enjoy collecting rare coins.

Nadir paraları toplamak hoşuma gidiyor.

Common sense is quite rare.

Sağduyu oldukça nadirdir.

I like my steak rare.

Bifteğimi az pişmiş severim.

Milk allergies are quite rare.

Süt alerjisi oldukça nadirdir.

Is this a rare problem?

- Bu nadir bir sorun mudur?
- Bu ender bir problem midir?

I have a rare disease.

Nadir bir hastalığım var.

Hypophysitis is a rare disease.

Hipofizit nadir bir hastalıktır.

Hand-carved from a rare wood,

nadir bir ahşaptan elle oyulmuş,

Such poets as Milton are rare.

Milton gibi şairler enderdir.

Medium-rare and a potato, please.

Az pişmiş et ve bir patates, lütfen.

Painters such as Picasso are rare.

Picasso gibi ressamlar nadirdir.

Such scientists as Einstein are rare.

Einstein gibi böyle bilimciler enderdir.

Beauty such as hers is rare.

Onunki gibi güzellik nadirdir.

This is a very rare case.

Bu çok nadir bir durumdur.

Such painters as Picasso are rare.

Picasso gibi ressamların nadirdir.

She has a rare given name.

Nadir verilen bir adı var.

Do you like your steak rare?

Bifteği az pişmiş mi seversin?

Perfect diamonds are extremely rare jewels.

Mükemmel elmaslar oldukça nadir mücevherlerdir.

I think this is very rare.

Bunun çok nadir olduğunu düşünüyorum.

This is a very rare specimen.

- Bu çok nadir bir örnektir.
- Bu, çok nadir bir numunedir.

There are rare animals in Australia.

Avustralya'da nadir hayvanlar var.

Tom has a rare gene mutation.

Tom'un ender bir gen mutasyonu var.

Tom was in rare form Monday.

Tom pazartesi günü formundaydı.

Tom has a rare skin disease.

Tom'un ender bir cilt hastalığı var.

Don't worry. Tsunamis are very rare.

Endişelenme. Tsunamiler çok nadirdir.

This element is rare on earth.

Bu element yeryüzünde nadirdir.

Tom has a rare skin condition.

Tom'un nadir görülen bir cilt hastalığı var.

That are rare and that are valuable.

nadir ve değerli olan budur.

And it's carnivorous, which is also rare.

ve etobur, bu da gayet enderdir.

Discretion is a rare and important virtue.

Sağduyu nadir ve önemli bir erdemdir.

Some people keep rare animals as pets.

- Bazı insanlar evcil hayvanlar olarak nadir bulunan hayvanları beslerler.
- Bazı insanlar egzotik hayvanları evcil hayvan olarak beslerler.
- Kimileri egzotik hayvanları evcil hayvan olarak besler.
- Kimi insanlar acayip hayvanları evcil hayvan edinirler.

I want to give you something rare.

Sana çok nadir bulunan bir şey vermek istiyorum.

The air is rare on high mountains.

Hava yüksek dağlarda nadirdir.

Patience is a rare virtue these days.

Bugünlerde sabır nadir bir erdemdir.

This is a very, very rare problem.

Bu çok, çok nadir bir sorun.

I realized how rare happy people were.

Mutlu insanların ne kadar nadir olduğunu fark ettim.

I like my steak cooked medium rare.

Bifteğimi orta pişmiş severim.

These kinds of problems are relatively rare.

Bu tür sorunlar nispeten nadirdir.

Derailments are very rare in this country.

Raydan çıkmalar bu ülkede çok nadirdir.

There are very rare animals in Australia.

Avustralya'da çok ender hayvanlar vardır.

These butterflies are rare in our country.

Bu kelebekler ülkemizde nadirdir.

I bought a rare macaw in Araraquara.

Araraquara'da nadir bir Amerikan papağanı satın aldım.

It's very rare for that to happen.

Onun olması çok nadirdir.

Every rare thing is expensive, besides a cheap horse is rare, therefore a cheap horse is expensive.

Her nadir şey pahalıdır, ayrıca ucuz bir at enderdir, bu nedenle ucuz at pahalıdır.

That produce outcomes that are rare and valuable,

bunların nadir ve değerli çıktıları olacaktır

The elements at periodic table below are rare.

O elementler tablosunun altındakiler nadir elementler.

To see puma cubs this young is rare.

Bu kadar küçük puma yavruları nadiren görülür.

Such poets as Toson and Hakushu are rare.

Toson ve Hakushu gibi şairler nadirdir.

Where did you come across the rare stamps?

Nadir pullara nerede rastladın?

It is rare for him to get angry.

Onun sinirlenmesi nadirdir.

It's rare to find big yards in Japan.

Japonya'da büyük alanlar bulmak nadirdir.

I found a rare stamp at that store.

O mağazada nadir bir pul buldum.

My name is very rare in our country.

Ülkemizde ismim çok nadirdir.

My name is very rare in my country.

Benim adım ülkemde çok nadirdir.

A real friend is like a rare bird.

Gerçek bir arkadaş ender bir kuş gibidir.

It's rare to meet nice people like you.

Sizin gibi hoş insanlara rastlamak enderdir.

Needless to say, theft was a rare occurrence.

Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.

There are many rare fish at the aquarium.

Akvaryumda bir hayli nadir balık var.

It is rare to find a Nepali translator.

- Bir Nepalli çevirmen bulmak nadirdir.
- Bir Nepalce çevirmeni ender bulunur.

Major earthquakes in this region are very rare.

Bu bölgede büyük depremler çok nadirdir.

Freezing rain is a rather rare meteorological phenomenon.

Donan yağmur oldukça nadir bir meteorolojik olaydır.

Can you obtain this rare book for me?

Benim için bu nadir kitabı bulabilir misin?

How did you come by those rare books?

Bu nadir kitaplarla nasıl geldin?

This rare stamp is hard to come by.

Bu nadir pulu bulmak zordur.

It's rare to find employees who are punctual.

Dakik olan çalışanları bulmak nadirdir.

- This isn't so rare.
- This isn't so uncommon.

Bu pek de olağan dışı bir şey değil.

[narrator] Many conservationists believe rare outbursts of orangutan aggression

Birçok çevreci, ender orangutan saldırılarını

But silence is a pretty rare commodity these days,

Fakat sessizlik, bugünlerde oldukça nadir bir şey

It's very rare to see an animal that small.

Bu kadar küçük bir hayvanı görmek çok nadirdir.

I came upon a rare stamp at that store.

O mağazada nadir bir pula rastladım.