Examples of using "Pepe" in a sentence and their turkish translations:
Tabii.
Evet efendim.
-Sevgili Pepe! -Yolculuğun nasıldı? Nasılsın?
Pepe ile ben hapisteyken
Ben, sosyalizmin
Sağ ol, Pepe. Sağ ol!
Dünya tersine dönmüş.
Sağlığın nasıl? -Ben de sana aynı şeyi soracaktım. -Yani...
Ben gitmiyorum, geliyorum!
Pepe ile yaşadığım hayat çok önemliydi
Uruguay'ın en yoksul kesimlerinde
Kültürün rolü çok büyük.
Doğaya hayranlığım o kadar büyük ki
Ona Facundo diyorlardı. Evet. TEŞEKKÜRLER PEPE
Sonra Pepe ile hapisten kaçtım.
-İnşaat nasıl gidiyor? -İyi gidiyor.
-İş ağır mı? -Çok ağır.
İnşaatın en ucuz yolu bu.
-Ama onların kurallarına uyuyorsunuz. -Hayır.
Sadece polisiye tedbirlerin arkasına saklanmak yerine
Kültür, sadece duvara asılmış resimler
Sevgili halkım, beş yıl geçti.
-Çok değişmiş. -Merhaba başkanım.
Eğitim seviyesi de yükseldi. Şimdi...
Sonuçta, sosyalist fikirlere sahip pek çok kişi kapitalizme meyletti.
Tarih bize bunun sandığımızdan çok daha zor olduğunu gösterdi.
Eşimle hayatlarımızı dünyayı değiştirmeye adadık
Hep söylemişimdir, Uruguay büyük bir ülke olsa
Plan Juntos fikri Pepe Mujica'ya ait.
Cumhurbaşkanı önemli şeyler yapmalı, bununla uğraşmamalı.
Kim söyledi bunu sana? IMF'den tek kuruş istemedik.
Ben bir Cumhuriyetçiyim, ama bunun kusurlu yanı ne, biliyor musunuz?
Çünkü haklı olmadığımız da oldu. Pepe'nin başkan olabileceğini hiç düşünmemiştik.
Hapishanede şu şarkıyı söylerdik... "Söyle ne ceza aldın Nedir başarısızlığın
Yöneten benim, karım değil. Sen öyle san canım.
Şimdi sana söylediğim şeylerin çoğu o dönemde, hapishanedeki tecrit sırasında doğdu.
-Bu sabahı nasıl geçirdiniz? -Çalışarak. Traktörü çalıştırıp otları biçtim. Çok gergindim.
Mücadelemizin gerektirdiği ekonomik kaynaklara ulaşmak için suç işlemek durumunda kalıyorduk.
Sayın başkan, günaydın. Başkanlığınızın son dakikalarında neler hissediyorsunuz? Herhangi bir gün ne hissediyorsam onu.
Bana bir kilo daha kıyma ver. Fazla gelmez. İki de chacarerito. Bu köpeği beslemek, domuz beslemekten pahalı.