Translation of "Levels" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Levels" in a sentence and their turkish translations:

Frustration levels are high.

Hayal kırıklığı seviyeleri yüksektir.

And to attain educational levels

eğitim seviyesini ve standart yaşam şeklini

My cholesterol levels are high.

Benim kolesterol seviyem yukarıda.

Attendance has hit record levels.

Katılım rekor seviyelere ulaştı.

Oxygen levels are now dangerously low.

Oksijen kritik seviyeye düşmüş durumda.

So disciplined regular and perception levels

bu kadar disiplinli düzenli ve algı seviyeleri

Radiation levels are within acceptable limits.

Radyasyon seviyeleri kabul edilebilir sınırlar içindedir.

We are all at different levels.

Hepimiz farklı seviyelerdeyiz.

Prices went to amazingly low levels.

Fiyatlar şaşırtıcı şekilde düştü.

Layla's energy levels hit rock bottom.

Leyla'nın enerji seviyeleri dibe vurdu.

And high levels of burnout and stress.

yüksek düzeyde tükenmişlik ve strese neden olur.

Inequality and new, record levels of indebtedness --

Eşitsizlik ve rekor düzeyde borçlanma.

We need greater levels of emotional agility

Gerçek dayanıklıklık ve kendimizi geliştirmek için

Light levels have to be just right.

Işık, tam doğru seviyede olmalıdır.

We are seeing rising carbon dioxide levels,

Karbondioksit seviyesinde yükselme görüyoruz,

Sea levels around the world are rising.

Deniz seviyeleri dünya çapında yükseliyor.

Your blood glucose levels are too high.

Senin kan şekeri seviyelerin çok yüksek.

This year unemployment will reach record levels.

Bu yıl işsizlik rekor seviyelere ulaşacak.

You should have your cholesterol levels checked.

Kolesterol düzeylerinizi kontrol ettirmeniz gerekir.

New levels were added to the game.

Oyuna yeni seviyeler eklendi.

Tom doesn't age. He just levels up.

Tom yaşlanmıyor, level atlıyor sadece.

The extreme levels of stress experienced during trauma

Travma sırasında hissedilen aşırı stres seviyelerinin

It's also associated with higher levels of dementia.

Ayrıca bunamanın da ileri seviyesiyle ilişkilidir.

And how can perception levels be so high?

ve algı seviyeleri ise nasıl bu kadar yüksek olabilir ki?

Here, corruption at all levels is very common...

Burada her seviyede yolsuzluk çok yaygındır ...

The water levels in these rivers are different.

Bu nehirlerin su seviyeleri farklıdır.

Can never sustain the high levels of social cooperation

modern bir toplumun gelişmesi için gerekli olan

And so many people are exposed to relevant noise levels.

ve birçok insan belirli gürültü seviyelerine maruz kalıyor.

In this show, I take people of all vision levels

bu gösteride, tüm görüş seviyelerinden insanları alıp

As global warming increases, sea levels get higher and higher.

Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

This place seems to have relatively low levels of pollution.

Bu yer görece düşük kirlilik düzeyine sahip gibi görünüyor.

It can lead to higher blood pressure, higher levels of depression,

Bu yüksek tansiyona, ileri seviyede depresyona neden olabilir.

If our technology has reached enough levels to go into space

eğerki bizim teknolojimiz uzaya çıkmak için yeteri seviyeye ulaştığında

I didn't have the same levels of awareness before going vegan.

Vegan olmadan önce aynı farkındalıklara sahip değildim.

The report also found sea levels were rising faster than before.

Raporda ayrıca deniz seviyelerinin eskisinden daha hızlı yükseldiği tespit edildi.

Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.

Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.

Tom has joined a laughter club and his stress levels have decreased significantly.

Tom bir kahkaha kulübüne katıldı ve onun stres seviyeleri önemli ölçüde düştü.

Detroit has one of the highest levels of gun violence in the world.

Detroit dünyada silah şiddetinin en yüksek seviyelerinden birine sahiptir.

levels will increase the water level in the Tigris and Euphrates and the Nile.

Bağdat'ı, Basra'yı ve Kahire'yi tehdit eden şey. Ayrıca

But to get the adrenaline levels up in the room, all I do is pull here.

Salondaki adrenalin seviyesini arttırmak için tek yaptığım burayı çekmek.

In fact, this technology has lead to the U.S. almost doubling its levels of oil production.

Aslında, bu teknoloji tek başına ABD'nin petrol üretiminin iki katına çıkmasını sağladı.

Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.

Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.

Our research indicates that poverty levels will double over the next thirty years if these policies remain in place.

Araştırmamız, bu politikalar devam ederse yoksulluk oranlarının önümüzdeki otuz yılda iki katına çıkacağını gösteriyor.

Yesterday my big brother went to Fukushima to help the locals. I'm very afraid of the rise in radiation levels.

Dün abim yerlilere yardım etmek Fukushima'ya gitti. Ben radyasyon seviyelerindeki artıştan çok korkuyorum.

While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.

Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

The United Nations says more than 820 million people around the world are hungry, while at same time, obesity is hitting record levels.

Birleşmiş Milletler, dünya genelinde 820 milyondan fazla insanın aç olduğunu, aynı zamanda obezitenin rekor seviyelere ulaştığını söylüyor.