Translation of "Low" in Turkish

0.230 sec.

Examples of using "Low" in a sentence and their turkish translations:

- That's fairly low.
- That's pretty low.

Bu oldukça düşük.

TT: (Low pitch)

TT: (Pes ses çıkarıyor)

I'm feeling low.

Moralim bozuk.

It's very low.

O çok alçak.

Production is low.

Üretim düşük.

Expectations were low.

Beklentiler düşüktü.

Expectations are low.

Beklentiler düşük.

It's so low.

Çok düşük.

It's too low.

Bu çok düşük.

I'm feeling low now.

"kendimi kötü hissediyorum"

Buy low, sell high.

Düşük al, yüksek sat.

That's a low blow.

O düşük bir rüzgar.

Tom's pulse is low.

Tom'un nabzı düşük.

Keep a low profile.

Dikkat çekmemeye çalış.

Keep your head low.

Başını aşağıda tut.

The battery is low.

Batarya zayıf.

Your battery is low.

Piliniz zayıflamış.

This is really low.

Bu gerçekten düşük.

Your blood pressure's low.

Tansiyonun düşmüş.

I prefer low heels.

Ben alçak topuklu tercih ederim.

Supplies were very low.

Malzemeler çok yetersizdi.

Their supplies were low.

Onların malzemeleri yetersizdi.

The tire is low.

Lastiğin havası düşük.

I'll keep expenses low.

Harcamaları düşük tutacağım.

My pulse is low.

Benim nabzım düşük.

Unemployment is very low.

İşsizlik çok düşüktür.

Using low-frequency rumbles, some so low, they’re inaudible to humans,

Düşük frekanslı gürlemelerle... ...ki bazısı o kadar düşüktür ki insanlar duyamaz...

This picture has very low resolution, the quality is very low.

Bu resim çok düşük çözünürlüğe sahip, kalitesi çok düşük.

TT: (High and low pitches)

TT: (Tiz ve pes sesler çıkarıyor)

With noncompliance or low adherence.

büyük bir sorunumuz olduğunu biliyoruz.

But specialist low-light cameras...

Ama düşük ışıkta görmeye ayarlı kameralar...

But a low-light camera...

Düşük ışıkta çekim yapan kameralarsa...

My blood pressure is low.

- Kan basıncım düşük.
- Tansiyonum düşük.

Turn the flame down low.

Alevi kıs.

The river is very low.

Nehrin seviyesi çok düşük.

Low-fat milk for me.

Benim için az yağlı süt.

The airplane flew very low.

Uçak çok alçaktan uçuyordu.

The roof is very low.

Çatı çok alçak.

She's wearing low-rise jeans.

O, düşük belli kot pantolon giyiyor.

He bent his head low.

Başını öne eğdi.

Tom has low self-esteem.

Tom'un özsaygısı az.

Mary has low self-esteem.

Mary'nin kendine saygısı az.

I have low blood pressure.

- Kan basıncım düşük.
- Düşük tansiyonum var.

Your battery power is low.

Sizin pilin gücü düşük.

Your battery is running low.

Bilin bitmek üzere.

Buy low and sell high.

Düşük fiyattan satın al Yüksek fiyattan sat.

Can you speak Low German?

Düşük seviyede Almanca konuşabilir misin?

He has a low libido.

Onun düşük bir libidosu var.

I want a low table.

Kısa bir masa istiyorum.

I feel very low today.

- Bugün kendimi çok moralsiz hissediyorum.
- Bugün kendimi çok depresif hissediyorum.

Interest rates are still low.

Faiz oranları hâlâ düşük.

Tom has low blood pressure.

Tom'un düşük tansiyonu var.

Teachers' salaries are very low.

Öğretmenlerin maaşları çok düşüktür.

The prices are ridiculously low.

Fiyatlar saçma bir biçimde düşük.

My salary is very low.

Benim maaşım çok düşük.

The compensation is too low.

Tazminat fazla düşük.

This organism prefers low temperatures.

Bu organizma düşük sıcaklıkları tercih eder.

The crime rate is low.

Suç oranı düşüktür.

That is very low key.

Çok gösterişsizmiş.

Sloths have a freakishly low metabolism.

Metabolizmaları da inanılmaz yavaş.

TT: (High to low pitch) E.

TT: (önce tiz sonra pes) eeee

Is at an all-time low.

tüm zamanların en düşük seviyesinde.

Oxygen levels are now dangerously low.

Oksijen kritik seviyeye düşmüş durumda.

You know, the low-hanging fruit,

işte, kolay lokmalar,

Really moscow is a little low

gerçekten moskova biraz alçakta

About it constantly says low energy

bunun hakkında sürekli düşük enerjili diyor

Low temperatures turn water into ice.

Düşük ısılar suyu buza çevirir.

The helicopter is flying very low.

Helikopter şimdi çok alçaktan uçuyor.

We offer low-cost prefabricated houses.

Düşük maliyetli prefabrik evleri öneriyoruz.

Taro has a low boiling point.

- Taro oldukça çabuk öfkelenir.
- Taro çok çabuk sinirlenir.

She came home in low spirits.

- O, eve mutsuz geldi.
- O, eve keyifsiz geldi.
- O, eve sinirli geldi.

Cranes flying low indicate warm weather.

Düşük uçan turnalar sıcak havayı gösterir.

Today's low was 3 degrees Celsius.

Bugünün en düşün sıcaklığı 3 santigrat dereceydi.

This is a low-calorie muffin.

Bu düşük kalorili bir çörektir.

I have very low self-esteem.

Benim çok düşük özsaygım var.

Please speak in a low voice.

Lütfen alçak sesle konuşun.

She is in low spirits today.

O, bugün keyifsiz.

My printer is low on ink.

Yazıcımın mürekkebi az.

You are running low on fuel.

Yakıtın tükeniyor.

The left front tire looks low.

Sol ön lastik düşük görünüyor.

The chance of rain is low.

Yağmurun yağma ihtimali zayıf.

They complained about their low wages.

Onlar düşük ücretleri hakkında şikayet ettiler.

She has a low sex drive.

Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.

Tom is feeling a little low.

Tom biraz morali bozuk hissediyor.

Tom is wearing low-rise jeans.

Tom düşük belli kot pantolon giyiyor.

Your mental age is too low.

Ruh yaşın çok küçük.

The temperature is very low today.

Sıcaklık bugün çok düşük.

The hill looks low from here.

Tepe buradan alçak görünüyor.

That plane is flying too low.

O uçak çok alçaktan uçuyor.

I consider the price too low.

Ben fiyatın fazla düşük olduğunu düşünüyorum.

Tom spoke in a low voice.

Tom alçak bir sesle konuştu.

Tom has a low frustration tolerance.

Tom'un düşük bir düş kırıklığı toleransı vardır.

The sea gulls are flying low.

Deniz martıları alçaktan uçuyor.

She complained about my low salary.

O, benim düşük maaşımdan şikayetçi oldu.

Prices went to amazingly low levels.

Fiyatlar şaşırtıcı şekilde düştü.

She suffers from low blood pressure.

O düşük kan basıncından muzdarip.

Tom has a low-pitched voice.

Tom'un pes bir sesi var.

Tom complained about his low salary.

Tom düşük maaşı hakkında şikâyette bulundu.