Examples of using "Basket" in a sentence and their turkish translations:
- O delidir.
- O kaçıktır.
Sepet boştu.
Sepetin içinde ne var?
Bütün yumurtalarını bir sepete koy ve sonra sepeti izle.
Her şeyi sepetime koy.
Tom çöp kutusunu boşalttı.
Tom feleğin sillesini yemiş bir kişi.
Kendi piknik sepetini getir.
Sepet çileklerle doluydu.
Sepet elmalarla doluydu.
Benim sepet masanın altındadır.
Meyve sepette.
Sepetteki elmaları say.
İşte meyve dolu bir sepet.
Kağıtları sepete at.
Sepet dokuma ölen bir sanattır.
Bir çamaşır sepetine ihtiyacın var mıydı?
Sepette başka ne vardı?
Michael Jordan tarafından atılan ne basket ama!
Yumurtalar sepetteler.
Ben spagetti sepeti sipariş edeceğim.
Onlar bir sepet meyve satın aldılar.
Benim sepet kitaplarla dolu.
Kedi, sepetinde.
Lütfen çorapları sepete koyun.
Sepet şişe dolu.
Mary sepeti masaya koydu.
Benim kedi sepetten çıktı.
Onun çilek dolu bir sepeti var.
Tom oyuncakları sepete koydu.
Tom sepeti masaya koydu.
Onlar bize bir sepet meyve getirdiler.
Lütfen bu çiçekleri sepete koy.
Sepette birkaç elma var.
Sepette çok az sayıda elma var.
Masanın altında bir sepet vardır.
İşte sebzelerle dolu bir sepet.
Kağıtları sepete attım.
Tom'un yaban mersini dolu bir sepeti var.
Tom bir sepet elma aldı.
Sepette birçok çürük elmalar vardı.
Mektup kâğıt sepetine bırakılmıştı.
Onların peş peşe basket yapmasını izledik.
O bir sepet üzümü karıştırarak inceliyor.
Bütün yumurtalarınızı tek bir sepete koymayın.
- Sepette birçok çürük elmalar vardı.
- Sepette bir sürü çürük elma vardı.
Onun çiçek dolu büyük bir sepeti var.
Tom'un annesi piknik sepetini sandviçlerle doldurdu.
Tüm atık kağıtlarınızı bu sepete koyun.
Sepette bazı iyi elmalar var.
Çiçeklerle dolu bir sepet taşıyordu.
- Tom bütün işlerini riske attı.
- Tom bütün yumurtalarını bir sepete koydu.
- Tom her şeyini riske attı.
Asla tüm yumurtalarınızı bir sepete koymayın.
Sami silahı Leyla'nın dikiş sepetine koydu.
"Sayı oldu çünkü potayı kimse savunmuyordu,
Sepette bir sürü yumurta var.
Varını yoğunu riske atma.
Tüm yumurtaları tek bir sepete koymamalısın.
Sepetteki muzların yarısı çürümüştü.
Sepet ağzına kadar çileklerle doluydu.
- Tom kirli çamaşırlarını kirli sepetine attı.
- Tom kirli giysilerini çamaşır sepetine koydu.
O büyükannesinden sepet dokuma zanaatını öğrendi.
Bir bambu bisikletin nasıl yapıldığıma dair yönergeler aldık.
Sepette birçok çürük elmalar vardı.
Sepetin altındaki şeftaliler çürümüş.
Tezgahın üzerinde muz dolu bir sepet var.
Sepet çok ağır ama kaldırabilirim.
Bu elmaları taşımak için bir sepet istiyorum.
Köpek ve kedi bir sepet içinde birlikte uyuyor.
Tom piknik sepetini açtı ve bir jambon ve peynirli sandviç kaptı.
Çöp sepetinde garip, kötü kokulu kahverengi bir sıvı vardı.
Tom yanındaki yolcu koltuğuna büyük bir piknik sepeti koydu.
Tom eve kendi topladığı bir sepet dolusu erik getirdi.
Tom piknik sepetinden bir sandviç çıkardı ve onu yemeye başladı.
Tom piknik sepetinden bir sandviç çıkardı ve Mary'ye uzattı.
Tom piknik sepetinden iki sandviç çıkardı ve birini Mary'ye verdi.
Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.
Bir barda bir taburede oturan denizci çırağı balık ve cips sepetini beklerken bir bira ısmarladı.