Translation of "Zaten" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Zaten" in a sentence and their turkish translations:

Toen zaten gevangenen...

O dönemde tutuklular...

We zaten vooraan.

Biz önde oturduk.

- We zaten recht tegenover leidinggevenden.
- We zaten recht tegenover directeuren.
- We zaten recht tegenover directieleden.

- Yöneticilerle yüz yüze oturduk.
- Yöneticilerle karşılıklı oturduk.

Zij zaten naast elkaar.

Onlar yan yana oturdular.

De meisjes zaten naast elkaar.

Kızlar yan yana oturuyorlardı.

We zaten zwijgend aan tafel.

Biz sessizce masaya oturduk.

Tom en Maria zaten samen.

Tom ve Mary birlikte oturdular.

We zaten in een kring.

Biz daire şeklinde oturduk.

Zij zaten in de keuken.

Onlar mutfakta oturdular.

We zaten in dezelfde bus.

Biz aynı otobüsteydik.

Maar als ze naast me zaten,

Yanıma oturduklarında

Ze zaten in de natuurlijke wereld.

Resmen doğanın içindeydiler.

Alle kinderen zaten in een kring.

Bütün çocuklar bir dair içinde oturuyordu.

De sleutels zaten in mijn tas.

Anahtarlar çantamdaydı.

De leerlingen zaten in een kring.

Öğrenciler bir daire içinde oturdular.

Ze zaten om de tafel te kaarten.

Masanın etrafına oturup iskambil oynadılar.

Tom en Mary zaten toen we binnenkwamen.

Biz içeri girdiğimizde Tom ve Mary oturuyordu.

Er zaten veel boeken in die doos.

O kutunun içinde birçok kitap vardı.

Tom en ik zaten op de bank.

Tom ve ben bankta oturduk.

We zaten op een bank in het park.

Biz parkta bir banka oturduk.

Ze zaten op een bank in het park.

Onlar parkta bir banka oturdular.

We zaten in een kring rond het vuur.

Daire şeklinde ateşin etrafına oturduk.

We zaten in het midden van de kamer.

Odanın ortasına oturduk.

Tom en Mary zaten vast vanwege een sneeuwstorm.

Tom ve Mary bir kar fırtınası tarafından kapana kısıldılar.

In deze vijver zaten gewoonlijk heel wat kikkers.

Bu gölette bir sürü kurbağa vardı.

Op een dag toen we in zijn kantoor zaten,

Bir gün ofiste otururken

Ze zaten in de schaduw van die grote boom.

O büyük ağacın gölgesinde oturdular.

Alle kinderen zaten in een kring op de vloer.

Tüm çocuklar yerde bir daire içinde oturuyorlardı.

- Zaten je oogleden aan elkaar geplakt toen je vanochtend wakker werd?
- Zaten uw oogleden aan elkaar geplakt toen uw vanochtend wakker werd?

Bu sabah uyandığınızda göz kapaklarınız birbirine yapışmış mıydı?

Je mag van geluk spreken dat we daar niet onder zaten.

Onun altında olmadığımız için uğurlu yıldızlarınıza şükredin.

Dit is mijn vriendin Rachel. We zaten op dezelfde middelbare school.

Bu benim arkadaşım Rachel. Birlikte liseye gittik.

Tom en zijn vrienden zaten rondom het kampvuur en zongen liedjes.

Tom ve arkadaşları kamp ateşinin etrafında oturdu ve şarkılar söyledi.

Het was puur toeval dat Mary en ik op dezelfde trein zaten.

Mary ve benim aynı trende olmamız, tamamen bir tesadüftü.

- Er zaten veel vogels in de boom.
- Er bevonden zich veel vogels in de boom.

Ağaçta bir sürü kuş vardı.

Degenen die helemaal on de de kuiltjes en krassen zaten, verder vlogen dan de nieuwe.

Çentikler ve çizikler ile dövülenler yenilerden daha uzağa uçuyorlardı.

- In de koffer was niets op vuile kleren na.
- In de koffer zaten alleen vuile kleren.

Valiz kirli çamaşırlardan başka bir şey içermiyordu.

- De kinderen waren in de modder aan het spelen.
- De kinderen zaten in de modder te spelen.

Çocuklar çamurda oynuyordu.

- De dag daarna zaten we allen met een verschrikkelijke kater.
- De dag daarna hadden we allen een verschrikkelijke kater.

Ertesi gün, hepimiz korkunç içki mahmurluğu geçirdik.

- Dit is mijn vriendin Rachel. We zaten op dezelfde middelbare school.
- Dit is mijn vriendin Rachel. We gingen samen naar de middelbare school.

Bu benim arkadaşım Rachel. Birlikte liseye gittik.

- Ze vlogen elkaar naar de keel.
- Ze vlogen elkaar naar de strot.
- Ze vlogen elkaar in de haren.
- Ze zaten elkaar in de haren.
- Ze lagen met elkaar in de clinch.
- Ze vlogen elkaar aan.

Onlar birbirlerinin boğazına sarılmıştı.