Translation of "Naast" in Turkish

0.092 sec.

Examples of using "Naast" in a sentence and their turkish translations:

- Ze zat naast me.
- Ze zat naast mij.
- Zij ging naast mij zitten.

O, yanıma oturdu.

- Ze zat naast me.
- Ze zat naast mij.

O, yanıma oturdu.

- Ken zette zich naast mij.
- Ken zat naast me.

Ken yanıma oturdu.

- Ik zette mij naast hem.
- Ik zat naast hem.

Onun yanına oturdum.

- Ik zette mij naast hem.
- Ik ging naast hem zitten.

Onun yanına oturdum.

- Je kan naast me zitten.
- Je mag naast me zitten.

Benim yanıma oturabilirsin.

Kom naast me zitten.

Yanımda otur.

Zij zaten naast elkaar.

Onlar yan yana oturdular.

Tom zat naast Mary.

Tom Mary'nin yanında oturuyordu.

Hij is naast mij.

O benim yanımda.

Ik woon naast hen.

- Onların yanında yaşıyorum.
- Onların bitişiğinde oturuyorum.

Ik woon naast haar.

Onun yanında yaşıyorum.

Reinheid staat naast goddelijkheid!

Temizlik imandan gelir!

De meisjes zaten naast elkaar.

Kızlar yan yana oturuyorlardı.

Ga niet naast me staan.

Benim yanımda durma.

Tom wilde naast Maaike zitten.

Tom Mary'nin yanına oturmak istiyordu.

Hij woonde naast zijn oom.

O amcasına bitişik yaşadı.

Iedereen wil naast haar zitten.

Herkes onun yanına oturmak istiyor.

Hij ging naast haar zitten.

O onun yanına oturdu.

Tom ging naast Mary zitten.

Tom Mary'ye bitişik bir koltuk aldı.

Hij zette zich naast haar.

Onun yanına oturdu.

Tom ging naast Maria zitten.

Tom, Mary'nin yanına oturdu.

Tom woonde naast zijn oom.

Tom amcasının yanında yaşadı.

Hij ging naast me zitten.

Benim yanıma oturdu.

- De bank bevindt zich naast het postkantoor.
- De bank ligt naast het postkantoor.

Banka postanenin yanındadır.

Maar als ze naast me zaten,

Yanıma oturduklarında

Toen ging Chas naast me zitten.

Sonra Chaz yanıma oturdu.

...zag ik haar vlak naast me.

köşeden gelmesini izlerken

De koningin stond naast de koning.

Kraliçe kralın yanında durdu.

De kat slaapt graag naast me.

Kedi yanımda uyumayı sever.

Ze staat naast het gele huis.

O, sarı evin yanında duruyor.

Naast Tom kende ik daar niemand.

Tom hariç, orada kimseyi tanımıyordum.

Tom wilde niet naast me zitten.

Tom yanımda oturmak istemiyordu.

Tom werd naast zijn vrouw begraven.

Tom karısının yanına gömüldü.

Naast de tafel staan twee stoelen.

Masanın yanında iki sandalye var.

De mond van het luipaard was net naast, misschien een paar cm... ...naast mijn rechter oor.

Parsın ağzı... Belki iki buçuk santimden daha yakındı, sağ kulağımın hemen yanındaydı

Hier zien we twee universa naast elkaar.

Burada, yan yana duran iki evrene bakıyoruz.

Naast wat fruit heeft hij niks gegeten.

Biraz meyve dışında hiçbir şey yemedi.

Tom zat naast Maria aan de piano.

Tom piyanoda Mary'nin yanına oturdu.

De hond ging naast de man zitten.

Köpek adamın yanına oturdu.

De grootste deur is naast het raam.

En büyük kapı pencerenin yanında.

Nee, de stoelen staan naast de tafel.

Hayır, sandalyeler masanın yanında.

Dat meer naast ons bestaat uit puur accuzuur.

Yanında durduğumuz göl, saf pil asidinden yapılmış.

Met haar dochter van middelbare leeftijd naast haar

yanında orta yaşlı kızı var

Maar zat hij naast je in het vliegtuig?

Ama o, uçakta senin yanında oturuyor muydu?

Er zijn een paar winkels naast mijn huis.

Evimin yanında birkaç dükkân var.

Er stond een verlaten auto naast de rivier.

Irmağın kenarında terk edilmiş bir araba vardı.

Er hangt een tweede spiegel naast de deur.

İkinci ayna kapının yanına asıldı.

...en er zit nog een grote octopus naast haar.

hemen yanında büyük bir ahtapot daha vardı.

Een oude man zat naast mij in de bus.

Yaşlı bir adam otobüste yanıma oturdu.

- Tom zit er vaak naast.
- Tom vergist zich regelmatig.

Tom sık sık hatalı.

- Ik zat dicht bij John.
- Ik zat naast John.

John'un yanına oturdum.

Hou de hand vast van je persoon naast je.

Yanımızdaki kişinin elini tutalım.

Tom wou niet dat ik naast hem ging zitten.

Tom onun yanına oturmamı istemedi.

Naast littekens op haar oren en armen, is ze kreupel...

Kulak ve kollarındaki yaraların yanı sıra topallayarak yürüyor,

...naast andere doelen. Daarom namen we de stad Pando in.

Tabii başka sebepler de vardı. Bu nedenle Pando şehrini ele geçirmek üzere ilerledik.

Tom en Mary zitten vaak naast elkaar in de bus.

Tom ve Mary otobüste sık sık birbirinin yanına oturur.

En wie is die gast die naast de piano staat?

Ve piyanonun yanında duran bu konuk kim?

Wetenschappers zitten er niet graag naast, maar puzzelen vinden we fijn.

Bilim insanları haksız olmayı sevmezler ama yapboz oynamaya bayılırlar

- Alle soldaten stonden schouder aan schouder.
- Alle soldaten stonden naast elkaar.

Bütün askerler yan yana durdu.

- Hij heeft een dikke nek gekregen.
- Hij loopt naast zijn schoenen.

Burnu büyüktü.

De oude kerk die naast het meer staat, is erg mooi.

Gölün yanındaki eski kilise çok güzel.

Ik zou het op prijs stellen als ze naast me zou komen zitten.

Yanımda oturmasını tercih ederdim.

Maar zelfs manta's van vijf meter lijken klein naast de grootste vis van de zee.

Ama beş metrelik hayalet vatozlar bile denizlerdeki en büyük balığın yanında ufak kalır.

- Er is een kerk dicht bij mijn huis.
- Er staat een kerk naast mijn huis.

Evimin yanında bir kilise var.

Je gaat naar hem toe, vraagt hoe het met hem gaat en gaat naast hem zitten.

Ona gideceksin, hatırını soracaksın, yanına oturacaksın.

Onverschrokken en uitdagend tot het einde stierf hij met een Engelse pijl in zijn keel, naast het

. Korkusuz ve sonuna kadar meydan okuyan o , ordusunun çoğunun yanında boğazında bir İngiliz okuyla öldü

Mary trok de strijkplank uit de kast, klapte hem uit en zette hem naast het raam neer.

Mary dolaptan ütü masasını çıkardı ve onu açtı, pencerenin yanına yerleştirdi.

Naast een woonkamer in het huis, waren er ook twee slaapkamers en, natuurlijk, een keuken en een badkamer.

Evde bir oturma odasının yanı sıra iki yatak odası ve tabii ki bir mutfak ve bir banyo vardı.

- Ze liepen met hem mee naar een oud houten gebouw bij de boerderij.
- Ze gingen met hem mee naar een oud houten gebouw naast de boerderij.

Onlar onunla çiftliğin yakınındaki eski bir ahşap binaya yürüdüler.

- Als ik het alfabet kon herschikken, dan zette ik nog steeds T voor U.
- Als ik het alfabet een nieuwe volgorde kon geven, zou ik de letters U en I naast elkaar zetten.

Alfabeyi yeniden düzenleyebilseydim, U ve I'ı birlikte koyardım.

Mijn hond heet Belysh. Deze zomer heb ik hem geleerd om pootje te geven. Iedere morgen sta ik vroeg op en geef hem te eten. Daarna gaan we een eindje wandelen. Hij beschermt me tegen andere honden. Wanneer ik fiets, rent hij naast me. Hij heeft een vriend, haar naam is Chernyshka. Hij vindt het leuk om met haar te spelen. Belysh is een hele vriendelijke en slimme hond.

Köpeğimin adı Belysh. Bu yaz ona pençesini çıkarmasını öğrettim. Her sabah erkenden kalkıp onu besliyorum. Sonra yürüyüşe çıkarız. O beni diğer köpeklerden korur. Ben bisiklet sürmeye gittiğimde, o yanımda koşuyor. Onun bir arkadaşı var, adı Chernyshka. O onunla oynamaktan hoşlanıyor. Belysh çok kibar ve zeki bir köpek.