Translation of "Tafel" in Turkish

0.020 sec.

Examples of using "Tafel" in a sentence and their turkish translations:

Welke tafel?

Hangi masa?

- Deze tafel wiebelt.
- Deze tafel is niet stabiel.

- Bu tablo, sabit değildir.
- Bu masa sallanıyor.
- Bu masa dengede durmuyor.

Dek de tafel!

- Sofrayı kur!
- Masayı hazırla!

Deze tafel wiebelt.

- Bu masa sallanıyor.
- Bu masa dengede durmuyor.

- Mag ik de tafel klaarzetten?
- Mag ik de tafel dekken?
- Kan ik de tafel dekken?

Sofrayı hazırlayabilir miyim?

Neem plaats aan tafel.

Masaya oturun.

Ruim de tafel af.

Tabloyu temizleyin.

Dat is een tafel.

Şu bir masa.

Dek de tafel alsjeblieft.

- Lütfen masayı kur.
- Lütfen sofrayı hazırla.

Ze zitten aan tafel.

Masada oturuyorlar.

Hij zit aan tafel.

O masada oturuyor.

Deze tafel is schoon.

Bu masa temiz.

De tafel is groen.

Masa yeşil.

Deze tafel is zwaar.

Bu masa ağır.

Dit is een tafel.

Bu bir masadır.

Het is een tafel.

Bu bir masa.

Deze tafel is wit.

Bu masa beyaz.

Mijn tafel is oud.

Masam eski.

Leg het op tafel.

Onu masanın üzerine bırak.

Daar is een tafel.

Bir masa var.

Deze tafel is duur.

Bu masa pahalı.

Waar is de tafel?

Masa nerede?

Zij gebruikten deze tafel.

Onlar bu masayı kullandılar.

Deze tafel is gereserveerd.

Bu tablo ayrılmıştır.

Ik heb een tafel.

- Bir tablom var.
- Bir masam var.

Heb je een tafel?

Bir masan var mı?

De tafel is rood.

Masa kırmızıdır.

Tom kocht een tafel.

Tom bir masa satın aldı.

- Leg het geweer op de tafel.
- Leg het pistool op tafel.
- Leg het pistool op de tafel.

Silahı masanın üzerine koy.

- De kat slaapt op tafel.
- De kat slaapt op de tafel.

- Kedi masanın üzerinde uyuyor.
- Kedi masanın üstünde uyuyor.

- Ik heb een houten tafel.
- Ik heb een tafel van hout.

Tahta bir masam var.

- Deze tafel is van hout.
- Deze tafel is van hout gemaakt.

- Bu masa tahtadan yapılmıştır.
- Bu masa ahşaptan yapılmıştır.
- Bu masa ahşaptır.

- De beker staat op tafel.
- Het kopje ligt op de tafel.

Fincan masanın üstünde.

- Hij verstopte zich onder de tafel.
- Hij verschool zich onder de tafel.
- Hij verschuilde zich onder de tafel.

Masanın altına saklandı.

- De tafel was met stof bedekt.
- De tafel zat onder het stof.

Tablo tozla kaplıydı.

- Op tafel zat een kat.
- Er zat een kat op de tafel.

Bir kedi masanın üstündeydi.

Het ligt onder de tafel.

O, masanın altındadır.

Een tafel heeft vier poten.

Bir masanın dört bacağı var.

Mama heeft de tafel gedekt.

Annem masayı hazırladı.

Ze ruimde de tafel af.

Bulaşıkları masadan kaldırdı.

Uw boek ligt op tafel.

Kitabın masanın üstünde.

We zaten zwijgend aan tafel.

Biz sessizce masaya oturduk.

Kom bij ons aan tafel!

Bizim masaya gel.

Laten we de tafel verplaatsen.

Masayı taşıyalım.

- Het is etenstijd.
- Aan tafel!

- Sofraya!
- Sofra başına!

Ik heb geen tafel nodig.

Bir masaya ihtiyacım yok.

Dit is een houten tafel.

Bu ahşap bir masadır.

Ik heb een houten tafel.

Ahşap bir masam var.

De sleutels liggen op tafel.

Anahtarlar masanın üzerinde.

Ik dek de tafel wel.

- Masayı hazırlayacağım.
- Sofrayı kuracağım.

Op tafel zat een kat.

Bir kedi masaya oturdu.

De sinaasappel ligt op tafel.

Portakal masanın üstünde.

Wiens woordenboek ligt op tafel?

- Masanın üzerindeki kimin sözlüğü?
- Masanın üstündeki kimin sözlüğü?
- Masadaki sözlük kimin?

Die tafel is van hout.

Bu masa ahşaptır.

Deze tafel mist een poot.

Bu masanın bir bacağı eksiktir.

Ik heb een tafel geleend.

Ben bir masa ödünç aldım.

Zet dat niet op tafel.

Onu masaya koyma.

Wij zitten om de tafel.

Masanın etrafında oturuyoruz.

Deze tafel is van hout.

Bu masa ahşap.

Dat is een grote tafel.

Bu büyük bir masa.

Tom morste koffie op tafel.

Tom masaya kahve döktü.

Waarom is de tafel vies?

- Tablo neden kirli?
- Masa neden kirli?

- Er staat een radio op de tafel.
- Er staat een radio op tafel.

Masanın üstünde bir radyo var.

- Er ligt een sinaasappel op de tafel.
- Er ligt een sinaasappel op tafel.

Masanın üzerinde bir portakal var

- "Waar ligt jouw boek?" "Op de tafel."
- "Waar ligt uw boek?" "Op de tafel."

"Kitabın nerede?" "Masanın üstünde."

- Op tafel lag een blauw schrift.
- Er lag een blauw schrift op de tafel.

Masada mavi bir defter vardı.

- Tom stak de kaars op tafel aan.
- Tom heeft de kaars op tafel aangestoken.

Tom masanın üzerindeki mumu yaktı.

Op de tafel ligt een meloen.

Masanın üzerinde bir kavun var.

Er ligt een appel op tafel.

- Masanın üstünde bir elma var.
- Masada bir elma var.

Tom verstopte zich onder de tafel.

Tom masanın altına saklandı.

Zit er een kat op tafel?

Masanın üzerinde bir kedi var mı?

Er liggen geen sinaasappels op tafel.

- Masanın üstünde hiç portakal yok.
- Masanın üstünde bir portakal yoktur.
- Masada portakal yok.

Er ligt een sinaasappel op tafel.

- Masanın üstünde bir portakal var.
- Masanın üzerinde bir portakal var.

Er liggen wat sinaasappels op tafel.

Masanın üstünde bazı portakallar var.

De kat zit onder de tafel.

- Kedi masanın altındadır.
- Kedi masanın altında.

Een koekje ligt onder de tafel.

Bir kurabiye masanın altındadır.

Hij legde het boek op tafel.

O, kitabı masanın üstüne koydu.

Er staan twee borden op tafel.

- Masanın üzerinde iki tabak var.
- Masanın üstünde iki tabak var.

Het boek ligt op de tafel.

Kitap masanın üstündedir.

Het kopje ligt op de tafel.

Fincan masanın üstünde.

De appel ligt op de tafel.

Elma masanın üstünde.

Tom heeft de tafel al gedekt.

Tom zaten masayı hazırladı.

De kat sliep op de tafel.

Kedi masanın üstünde uyudu.

Er ligt stof op de tafel.

Masada toz var.

Het zilver ligt op de tafel.

Gümüş masanın üstünde.

Tom zit daar aan die tafel.

Tom oradaki masada oturuyor.