Translation of "Horen" in Turkish

0.129 sec.

Examples of using "Horen" in a sentence and their turkish translations:

- Kun je me horen?
- Kan je me horen?

- Beni duyabiliyor musun?
- Sesimi alıyor musun?
- Sesim geliyor mu?

Horen jullie ze?

Onları duyabiliyor musun?

Horen jullie dat?

Onu duyuyor musun?

We kunnen horen.

Duyabiliriz.

- Wil je mijn theorie horen?
- Willen jullie mijn theorie horen?
- Wilt u mijn theorie horen?

Teorimi duymak ister misin?

Ik kan haar horen.

Onu duyabiliyorum.

Daar horen pauzes bij.

Fizik ödevlerinde ara vermeniz gerekir,

Ik kan niks horen.

Bir şey duyamıyorum.

Kan je ons horen?

- Bizi duyabiliyor musun?
- Bizi duyabiliyor musunuz?

Ik kon alles horen.

Her şeyi duyabiliyordum.

Wat wilt u horen?

Ne duymak istiyorsun?

Wij horen hier niet.

- Buraya ait değiliz.
- Biz buraya ait değiliz.

Kan je het horen?

Duyabiliyor musun?

Ik kan alles horen.

Her şeyi duyabiliyorum.

Wil je meer horen?

Daha fazla duymak istemiyor musunuz?

Tom kan goed horen.

Tom'un iyi işitme duyusu var.

Ik kan het horen.

Bunu duyabiliyorum.

Ik kon niets horen.

- Hiçbir şey duyamadım.
- Hiçbir şey duyamıyordum.

Wij horen bij die zoektocht.

Bu arayışı kucaklamalıyız.

Daar wilde ik bij horen.

Bu ekibe katılmak istedim.

Ik kan het niet horen.

Ben onu duyamıyorum.

Hij kan hem niet horen.

Onu duyamıyorum.

Ik kan u nauwelijks horen.

Seni güçlükle duyabiliyorum.

Ik wil de waarheid horen.

Gerçeği duymak istiyorum.

Ik wil geen klachten horen.

Hiç şikayet duymak istemiyorum.

Ik wil geen geslurp horen.

Herhangi bir şapırdatma duymak istemiyorum.

Ik heb jullie horen fluisteren.

Siz beylerin fısıldadığını duydum.

Ik heb u horen roepen.

Çığlık attığını duydum.

Kun je me horen, Tom?

Beni duyabiliyor musun, Tom?

We horen met onze oren.

Biz kulaklarımızla duyarız.

Studenten horen hard te studeren.

- Öğrenciler çok çalışmalılar.
- Öğrencilerin çok çalışması gerekiyor.

Ik kan haar niet horen.

Onu işitemiyorum.

Ik kan hem niet horen.

Onu duyamıyorum.

Jongens horen meisjes te respecteren.

Erkeklerin kızlara saygı göstermesi gerekiyor.

Ik kon Tom niet horen.

Tom'u duyamadım.

Ik kon hem niet horen.

Onu duyamadım.

Kan je me nu horen?

Şimdi beni işitebiliyor musun?

We horen ons te ontspannen.

Dinlenmemiz gerekiyor.

We horen je vaak zingen.

Biz sık sık senin şarkı söylediğini duyarız.

Ik wil niets meer horen.

- Artık duymak istemiyorum.
- Daha fazla duymak istemiyorum.

Niemand scheen het te horen.

Hiç kimse duymuş gibi görünmüyordu.

- Het spijt me dat te horen.
- Het is spijtig om dat te horen.

Bunu duyduğuma üzgünüm.

- Kun je me horen?
- Hoor je mij?
- Hoort u mij?
- Hoor je me?
- Kan je me horen?
- Ben ik te horen?

Beni duyuyor musun?

Ik wil geen smoesjes meer horen.

Daha fazla özürler işitmek istemiyorum.

Ik ben opgelucht dat te horen.

Bunu duymak beni rahatlattı.

Denk jij dat vissen kunnen horen?

Balığın duyabileceğini düşünüyor musun?

Ik kan je niet goed horen.

Seni iyi duyamıyorum.

Ook zij kunnen me niet horen.

Onlar beni de duyamıyorlar.

Ik wil horen wie gewonnen heeft.

Kimin kazandığını duymak istiyorum.

Misschien kan je me niet horen.

Belki beni duyamıyorsun.

Tom lijkt ons niet te horen.

Tom bizi duyuyor gibi görünmüyor.

Wat? Ik kan je niet horen.

Ne? Seni duyamıyorum.

Ik meende je te horen binnenkomen.

İçeri girdiğini duyduğumu düşündüm.

Tom en Mary horen bij elkaar.

Tom ve Mary birbirlerine aitler.

We kunnen de hond horen blaffen.

Köpeğin havlamasını duyabiliyoruz.

Ik wil niet over hem horen.

Onun hakkında duymak istemiyorum.

Ik ben blij dat te horen!

Bunu duyduğuma sevindim!

Kan je het geluid niet horen?

Sesi duyamıyor musun?

- Heb je Tom ooit al eens horen zingen?
- Hebt u Tom ooit al eens horen zingen?
- Hebben jullie Tom ooit al eens horen zingen?

- Tom'un şarkı söylediğini hiç duydun mu?
- Hiç Tom'un şarkı söylediğini duydun mu?

Om onze stem samen te laten horen.

birlikte seslerimizin tekrar duyulmasını sağlamalıyız.

Spreek duidelijk, zodat iedereen je kan horen.

Yüksek sesle konuş ki herkes seni duyabilsin.

Ik verwacht dinsdag van je te horen.

Salı gününe kadar sizden haber bekleyeceğim.

Ik heb hem nog nooit horen zingen.

Onun şarkı söylediğini asla duymadım.

Spreek luider, zodat iedereen u kan horen.

Daha yüksek sesle konuşun böylece herkes sizi duyabilir.

Ik zou je ooit graag horen zingen.

Bazen şarkı söylemeni duymak istiyorum.

- Kun je dat horen?
- Hoor je dat?

Onu duyabiliyor musun?

We konden niet horen wat Tom zei.

- Tom'un ne söylediğini duyamadık.
- Tom'un ne söylüyor olduğunu duyamadık.

Hij zou blij zijn dat te horen.

O, onu duymaktan mutlu olurdu.

Ik heb hem naar beneden horen komen.

Onun alt kata geldiğini duydum.

Ik wil je slappe smoesjes niet horen.

Senin sudan bahanelerini duymak istemiyorum.

Ik heb haar een lied horen zingen.

Onun bir şarkı söylediğini duydum.

Hebt ge mijn zoon horen viool spelen?

Oğlumun keman çaldığını duydun mu?

Ik heb hem nooit Engels horen spreken.

Onun İngilizce konuştuğunu asla duymadım.

Ik kan de stem van Tom horen.

Tom'un sesini duyabiliyorum.

Men kan vanaf hier de oceaan horen.

Okyanusu buradan duyabiliriz.

Heb je mijn zoon viool horen spelen?

Oğlumun keman çaldığını duydun mu?

Het doet me verdriet dat te horen.

Onu duyduğuma üzgünüm.

Tom heeft Mary nog nooit horen zingen.

Tom Mary'nin şarkı söylediğini asla duymadı.

Dat was al wat ik wou horen.

Tüm duymak istediğim bu.

- Ik was zeer blij om het nieuws te horen.
- Ik was erg blij om het nieuws te horen.
- Ik was zeer gelukkig om het nieuws te horen.
- Ik was erg gelukkig om het nieuws te horen.

Haberi duyduğuma çok mutlu oldum.

Had ik vaak moeite om erbij te horen.

sık sık uyum sağlamakta zorlanırdım.

Het spijt me erg om dat te horen.

Onu duyduğuma çok üzgünüm.

- Ze horen bij mij.
- Ze zijn bij mij.

Onlar benimle birlikte.

Veel kinderen horen het verschil niet zo goed.

Çocukların çoğunluğu değişimi çok iyi duyamazlar.

Ik ben blij over je succes te horen.

Başarını duyduğuma memnun oldum.

Ik heb je nog nooit zo horen praten.

Böyle konuştuğunu hiç duymadım.

Tom wil beide kanten van het verhaal horen.

Tom hikayenin iki tarafını duymak istiyor.

Praat wat harder, ik kan je niet horen.

Daha yüksek sesle konuş. Seni duyamıyorum.

Ik heb nooit zo vlug Engels horen spreken.

İngilizcenin öyle hızlı konuşulduğunu hiç duymadım.

Tom wil helemaal niks meer over Maria horen.

Tom Mary hakkında daha fazla bir şey duymak istemiyor.

Ik heb Tom nog nooit piano horen spelen.

Tom'un piyano çaldığını hiç duymadım.

Ik ben nogal verbaasd om het te horen.

Bunu duyduğuma oldukça şaşırdım.