Translation of "يعرف" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "يعرف" in a sentence and their turkish translations:

كيف يعرف؟

nereden bilebilir?

توم يعرف.

- Tom biliyor.
- Tom bilir.
- Tom tanıyor.
- Tom tanır.

الجميع يعرف

Herkes biliyor.

الجميع يعرف الإجابة

cevabını herkes biliyor

لأنه يعرف العواقب

çünkü sonuçlarını bildiği için

لم يعرف بعد

henüz bilinmemekte

لكن الفيسبوك يعرف.

Ama Facebook biliyor.

الجميع يعرف ذلك.

Onu herkes bilir.

لن يعرف أحد.

- Hiç kimse bilmeyecek.
- Kimse bilmeyecek.

لا أحد يعرف.

Kimse bilmiyor.

- القليل يعرف الخطة.
- القليل يعرف أي شيء عن الخطة.

Az sayıda insan plan hakkında biliyordu.

ولمن يعرف لاقوز منكم،

Lagos'a aşina olmayanlar için anlatayım,

يعرف بـ«متلازمة توريت».

Tourette sendromu.

هل يعرف أصدقائكم ذلك؟

En iyi arkadaşınız bunu biliyor mu?

الجميع يعرف الإجابة ، ولكن

herkes cevabını bilmesine biliyor ama

جبان لا يعرف الخوف

korkusuz korkak

لأن معظمنا لا يعرف

Çünkü bunu bir çoğumuz bilmiyoruz

الكل يعرف هذه القصة

malum herkes bilir bu hikayeyi

أستاذ يعرف زلزال اسطنبول

İstanbul depremini bilen profesör

لا أحد يعرف. تختفي.

Kimse bilmiyor ki. Kayboluyor.

أي طفل يعرف ذلك.

Herhangi bir çocuk onu bilir.

أحد الولدين يعرف ذلك.

Bu iki çocuktan biri onu biliyor.

هو يعرف المدينة جيداً.

O, şehri iyi bilir.

هو يعرف عشرة لغات.

O on dil biliyor.

لا أحد يعرف إسمه.

Hiç kimse onun adını bilmiyor.

ربما توم يعرف شيئاً.

Belki Tom bir şey biliyordur.

يعرف السباحة على ظهره.

O, sırt üstü yüzebilir.

توم يعرف أنني أوده.

Tom kendisini sevdiğimi biliyor.

لا يعرف أيّا منّا.

O, hiçbirimizi tanımaz.

لا يعرف أحد اسمه.

Hiç kimse onun adını bilmiyor.

هوَ يعرف كل الإجابات.

Bütün cevapları bilir.

يعرف توم أنك تعرف

Tom senin bildiğini biliyor.

لم يكن يعرف شيئا.

O Hiçbir şey bilmiyordu.

هو يعرف ذلك مسبقا.

O bunu zaten biliyor.

وتركته يعرف أنني كنت أعاني.

tükeniyor olduğumu bilmesine izin verdim.

توم يعرف ما سوف يحدث.

Tom, ne olacağını biliyor.

لا يعرف أحد اِسمه الحقيقي.

Hiç kimse onun gerçek adını bilmiyor.

إنه يعرف كيف يلعب البوكر.

O poker oynamayı biliyor.

لم يعرف أحد من فعلها.

Bunu kimin yaptığını kimse bilmiyordu?

لا أحد يعرف توم مثلي.

Benim Tom'u tanıdığım gibi hiç kimse Tom'u tanımıyor.

سألته إن كان يعرف إسمي.

Ona adımı bilip bilmediğini sordum.

إنه يعرف أسماء كل زبائنه.

O tüm müşterilerinin adlarını bilir.

توم قال أنه يعرف ماري

- Tom Mary'yi bildiğini söyledi.
- Tom dedi ki, Mary'yi biliyormuş.

توم لا يعرف بأني موجود.

Tom varlığımı bile bilmiyor.

يعرف توم ماري ، أليس كذلك؟

Tom Mary'yi tanıyor, değil mi?

من لا يعرف هذه المشكلة؟!

Bu sorunu kim bilmiyor?!

"ماذا تود أن يعرف معلمك عنك؟"

Öğretmeninizin neyi bilmesini isterdiniz?

كان الجميع في القرية يعرف ليني.

Köydeki herkes Lenie'yi tanırdı.

‫وتكوّن ما يعرف بـ"بحيرات المناجم".‬

ve çukur gölü dediğimiz şeyi oluşturabilir.

مراهق خائف لا يعرف من هو

kim olduğunu veya niçin güreştiğini

أراد إزالة الحجر. يعرف هؤلاء المزارعين

taşı çıkarmak istedi. Çiftçi olanlar bilir

قال أحد متابعينا ، الذي يعرف الكثير

Çok seven bilir isimli bir takipçimiz şunu söylemiş

توم لم يعرف ماذا يفعل أولا.

Tom ilk önce ne yapacağını bilmiyordu.

توم لا يعرف كيفية حَلْب الماعز.

Tom, bir keçiyi nasıl sağacağını bilmiyor.

لا تقلق. إنهُ يعرف ما يفعلهُ.

Merak etmeyin. O ne yaptığını biliyor.

لا أحد هنا يعرف هيئة توم.

Buradaki kimse Tom'un neye benzediğini bilmiyor.

إنه لا يعرف كيف يقود سيارة.

O, araba sürmeyi bilmez.

لا يعرف كثيراً عن هذا الحيوان.

O, o hayvan hakkında çok az biliyor.

هو لا يعرف ما معنى الخوف.

O, korku nedir bilmez.

إنه لا يعرف الكثير عن اليابان.

Japonya hakkında çok şey bilmez.

يعرف توم ما هو المطلوب عمله.

Tom ne yapılması gerektiğini anlıyor.

لا يعرف أحد عنوانه إلّا توم.

Tom'dan başka hiç kimse onun adresini bilmez.

توم يعرف الكثير عن التاريخ الأميركي.

Tom Amerikan tarihi hakkında çok şey biliyor.

- قال توم بأنه لا يعرف كيف يحل المشكلة
- قال توم أنه لا يعرف كيفية حل المشكلة

Tom sorunu nasıl çözeceğini bilmediğini söyledi.

ويحدث هذا عندما يعرف طلابنا أنه يمكنهم

Bu ise, öğrencilerimizin mutluluklarını, sorunlarını ve kaygılarını

أتمنى لو يعرف معلمي كم اشتقت لوالدي

"üç yaşındayken babam Meksika'ya sınır dışı edildiği için

ما أصبح يعرف باسم الحركة الإيرانية الخضراء،

sonradan buna İran Yeşil Hareketi adı verildi.

الصحة كنز لا يعرف قيمته إلا المرضى.

Sağlık hazineye benzer, kıymeti ise hasta olduğunda anlaşılır.

لا أظنّن توم يعرف كيفيّة فعل ذلك.

- Tom'un onu nasıl yapacağını bildiğini sanmıyorum.
- Tom'un onun nasıl yapılacağını bildiğini sanmıyorum.

لا يعرف توم كيف يستريح ويستمتع بحياته.

Tom, rahatlayıp hayatın tadını çıkarmayı bilmiyor.

كان يعرف كل العلماء في ذلك الوقت.

Tüm büyük akla sahip kişileri tanıyordu.

يعرف "مهرجان الربيع" بالعام الصيني الجديد أيضاً.

Bahar Festivali, Çin Yeni Yılı olarak da bilinir.

هو أصم، لكنه يعرف كيف يقرأ الشفاه.

O, sağır ama dudak okumayı biliyor.

كان فاضل يعرف بائعا للمخدّرات إسمه رامي.

Fadil, Rami adında bir uyuşturucu satıcısı tanıyordu.

توم هو الوحيد الذي يعرف ما حصل.

Ne olduğunu gerçekten bilen tek kişi Tom'dur.

كان يعرف سامي كيف يخاطب النّساء الشّابّات.

Sami, genç kadınlarla nasıl konuşulacağını biliyordu.

لم يكن سامي يعرف كيف يصبح مسلما.

Sami nasıl Müslüman olunacağını bilmiyordu.

لم يكن سامي يعرف الكثير من المسلمين.

Sami'nin hiç Müslüman tanıdığı yoktu.

فإنه يعرف شخصًا قريبًا منه، يعاني من الإدمان.

ona yakın birinin bağımlı olma ihtimali var.

كم شخص منا يعرف رجالا في هذا الوضع؟

Kaçımız bu durumda bir erkek tanıyor?

‫لكن ثمة مشكلة.‬ ‫يعرف صقر "كوبر" أنها قادمة.‬

Ama bir sorun var. Cooper atmacaları geleceklerini biliyor.

ربما لا يعرف الجيل الجديد أيًا من هؤلاء

yeni nesil belki bunların hiçbirini bilmiyor

من يعرف من أعطى الرجل في أفيون لمن؟

O Afyon'daki adam kim bilir kimlere verdi?

ثم تتساءل. كيف يعرف هذا الوجه ما أعرفه

sonra merak ediyorsunuz. Ulan bu face benim tanıdıklarımı nereden biliyor yahu

توم يريد أن يعرف م إذا كانت تؤلِم.

Tom bunun incitip incitmediğini bilmek istiyor.

- بوب يعرف كيف يطبخ.
- بإمكان بوب أن يطبخ.

Bob yemek pişirebilir.

كان يعرف فاضل كيف يعثر على النّساء الضّعيفات.

Fadıl savunmasız kadınların nasıl bulunacağını biliyordu.

لم يكن فاضل يعرف الكثير عن الإسلام آنذاك.

Fadıl o zaman İslam hakkında fazla bilgiye sahip değildi.

لم يكن فاضل يعرف أيّ شيء عن الإسلام.

Fadıl, İslam hakkında hiçbir şey bilmiyordu.

أراد فاضل أن يعرف كلّ شيء عن الإسلام.

Fadıl, İslam hakkındaki her şeyi öğrenmek istedi.

يريد فاضل أن يعرف ما هي حقيقة المسلمين.

Fadıl, Müslümanların gerçekte ne olduğunu bilmek istiyor.

لم يكن سامي يعرف كيف يستعمل سلاحا ناريّا.

Sami nasıl silah kullanılacağını bilmiyordu.

"أتمنى لو يعرف معلمي أن أبي توفي هذا العام،

"Babamın geçen yıl öldüğünü öğretmenimin bilmesini istiyorum

"أتمنى لو يعرف معلمي أنني وعائلتي نعيش في مأوى."

"Ailemle bir barınakta yaşıyoruz ve öğretmenimin bunu bilmesini istiyorum."

ولم أرد أوكولوما أن يعرف أني لا أعلم معناها

ve Okuloma'nın da bilmediğimi bilmesini istemiyordum,

يجب أن يكون الأمر سهلًا، لن يعرف أحد سواكم.

Kolay olmalı, başka kimse bilmeyecek.

لأن الجميع يعرف أن الأشعة فوق البنفسجية غير آمنة.

çünkü UV ışınlarının güvenli olmadığını herkes biliyor.