Translation of "تحاول" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "تحاول" in a sentence and their turkish translations:

لماذا تحاول منع؟

neden engellemeye çalışıyorsunuz?

لا تحاول خداعنا.

Bizi kandırmaya çalışma.

تحاول التخلص من هذا

bununla uzağa atmaya çalışırsın

تحاول إقناعه بهذا العمل

Onu da bu işe ikna etmeye çalışıyor

تحتاج إلى أن تحاول!

Denemek zorundasın!

عندما تشاهدون قطتكم تحاول الاستحمام

Kedinizin banyo yapmaya çalışmasını izlerken

هذا ما تحاول "الأوروغواي" فعله.

Uruguay'ın niyeti de bu.

لا تحاول أن تتلاعب بي.

Beni manipüle etmeye çalışma.

لم لم تحاول الاتّصال بنا؟

Neden bizi aramayı denemedin?

تحاول دائما لوم شخص آخر.

Her zaman başka birini suçlamaya çalışıyorsun.

لا تحاول أن تتلاعب بنا.

Bizi manipüle etmeye çalışma.

أو حتى تحاول إتقان رياضة جديدة،

hatta yeni bir sporda mükemmelleşmeye çalışıyor olun,

يراقبون كرة تحاول جاهدة لصعود تلّة.

altı aylık bebekler.

‫وعادة،‬ ‫عندما تحاول الوصول إلى المدنية،‬

Ve genelde, medeniyeti bulmaya çalışırken,

ونرى أشياء تحاول فرض شيء علينا

ve bize bir şeyler empoze etmeye çalışan şeyler görüyoruz

النمل الملكة تحاول إطعام جميع النمل

kraliçe karıncayı beslemek için çalışır bütün karıncalar

لن تستفيد من المقاومة فلا تحاول.

Karşı koymanın faydası yok.

أنا أعرف ما الذى تحاول فعله.

Ne yapmaya çalıştığını biliyorum.

تحاول عندها إقناع نفسها بأن الوصفة مناسبة،

Dozun aslında doğru olduğundan neredeyse emin -

التي تحاول أمريكا تصديرها إلى بقية العالم.

çağ dışı patent sistemi.

‫لا تحاول أن تسبق ذئباً في الجري!‬

Asla bir kurttan hızlı koşmaya çalışmayın!

كانت جميع الكواكب تحاول العثور على مدار

bütün gezegenler kendine bir yörünge bulmaya çalışıyordu

‫تحاول سمكة القرش التخلص منها وتسبح بعيدًا.‬

Köpek balığı onu üstünden atmaya çalışıyordu.

ينبغي أن تحاول تكوين عادةٍ لاستخدام قواميسك.

Sözlüklerini kullanma alışkanlığı oluşturmaya gayret etmelisin.

يجب أن تحاول أن تكون أكثر أدباً.

- Daha kibar olmayı denemelisin.
- Daha kibar olmaya çalışmalısınız.

ما الذي تحاول فعله؟ أتريدني أن أُجنّ؟

Ne yapmaya çalışıyorsun? Beni çıldırtmaya mı?

لم تحاول حتى ان تفعل الشيء الصحيح

O, doğru şeyi yapmayı bile denemedi.

وإن كنت من ناحية أخرى تحاول مساعدة الآخرين

Başkalarına, hastalıklarını yönetmeleri konusunda

أو تحاول تعلم العزف على آلة موسيقية جديدة

ister yeni bir müzik aleti öğrenmeye çalışıyor olun,

‫هذا قرار خاطئ.‬ ‫لا تحاول أن تقاتل الطبيعة!‬

Bu kötü bir karardı. Doğayla savaşmaya çalışmayın!

كلّ ما تحاول تلك النسوة فعله هو المضي قُدمًا.

O kadınlar sadece iyi olmaya çalışıyorlar.

‫لعلها تحاول تقليد‬ ‫حركة الطحالب وعشب البحر وسط الأمواج.‬

Belki de dalgayla hareket eden alg ya da yosunları taklit etmeye çalışıyor.

نحن آسفون، الشخص الذي تحاول الاتصال به غير متوفر.

Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.

‫أو أفراد تحاول الهرب‬ ‫من وحشية مروعة يُسببها البشر لهم.‬

veya insanların korkunç zorbalığından kaçmak istemeleri olarak yorumluyor.

التي كانت تحاول جلب المزيد من الابتكار في ثقافة الشركة.

getirmeye çalışan büyük bir bankada çalışıyordum.

كانت دانية تحاول إخفاء جثة صوفيا بينما كان فاضل يشاهد.

Fadıl, Dania'yı Sofia'nın cesedini gizlemeye çalışırken izledi.

‫تريد أن تحاول شق طريقك للنجاة ‬ ‫ومواصلة المسير،‬ ‫من دون خطة؟‬

Bir plan yapmadan yolunuzu buna göre bulmak mı istiyorsunuz?

تحاول الاتصال برقم 112 ، ولكن بسبب فضولك ، لا يصل هؤلاء الأشخاص

112'yi aramaya çalışıyor fakat sizlerin bu merakı yüzünden o insanlar ulaşmıyor

ويرتفع صراخك. تحاول النزول فتجد المصعد قد قطع عنه الكهرباء. لقد

sen daha yüksek sesle bağırdın. Aşağı inmeye ve asansörün elektriği kestiğini görmeye çalışıyorsunuz.

‫تحاول لبؤة أمريكية وجراؤها الـ4‬ ‫الاستفادة من الدفء إلى أقصى حد قبل الليل.‬

Anne puma ile dört küçük yavrusu gece gelmeden sıcağın tadını çıkarıyor.

‫المشكلة الوحيدة أنه يمكن لهذا أن يكون خطراً‬ ‫أن تحاول تسلق شجرة بهذا الارتفاع!‬

Ama bu denli yüksek bir ağaca tırmanmayı denemek çok tehlikeli olabilir.

‫أفضل ما يمكنك عمله في وقت مبكر‬ ‫هو أن تحاول إلقاء نظرة من أعلى.‬

en başta yapabileceğiniz en iyi şey kuşbakışı bir görüşe sahip olmaktır.

‫تُحبس الأنفاس مع كل محاولة صدم يقوم بها،‬ ‫تحاول السيارات الهروب واحدة تلو الأخرى‬ ‫من هذا الوحش المُدمر.‬

Yürek hoplatan tehlikeli yakınlaşmalar nedeniyle araçlar teker teker kemikleri kıracak güce sahip canavardan kaçmaya çalışıyor.

‫لذا قد يمر الناس بجانب الشعاب المرجانية‬ ‫ويقفون على واحد من هذه الحيوانات‬ ‫التي تحاول الاختباء‬ ‫من الحيوانات المفترسة خلال النهار.‬

yani mercan kayalıklarında yürüyen bir insan bile, gündüz vakti avcılardan saklanan bir tanesinin üstüne basabilir.