Translation of "النار" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "النار" in a sentence and their turkish translations:

أطلق النار

ateş etmesi

- سأطلق عليه النار.
- سأُطْلِقُ عليه.
- سأطلق النار عليه.

- Onu vuracağım.
- Ona ateş edeceğim.

‫الأولوية الأولى، النار.‬

Birinci önceliğimiz, ateş.

تدفأت علي النار .

Kendisini ateşle ısıttı.

الذي أشعل النار بداخلي

içimdeki ateşi alevlendirmişti

أو حتى حرارة النار.

ya da ateşin sıcaklığı gibi.

‫حسناً، لنشعل هذه النار.‬

Pekâlâ, şu ateşi yakalım.

بدأت النار فى المطبخ

Yangın mutfakta başladı.

تخاف الحيوانات من النار.

Hayvanlar ateşten korkar.

توقف وإلا سأطلق النار.

Dur, yoksa vururum!

كيف أشعل توم النار؟

Tom yangını nasıl başlattı?

الانتظار أشد من النار.

- Beklemek ateşten beterdir.
- Beklemek ateşten daha yakıcıdır.

‫هذه النار تصنع فرقاً كبيراً.‬

Bu ateş büyük bir fark yaratıyor.

‫سأستخدم مشعل النار لأصنع شرارة.‬

Kıvılcım çıkartmak için ateş çeliği kullanacağım.

‫قرار إشعال النار قرار جيد.‬

Ateş iyi bir karardı.

كم مرّة أطلقوا النار عليك؟

Kaç kez vuruldun?

اعتقدوا أنك تعيش على النار

ateşin üzerinde yaşadığına inanırlardı

الحيتان تطلق النار على الشاطئ

balinalar karaya vuruyor

زد بعض الحطب إلى النار.

Ateşe biraz daha odun koy.

توقف و إلا أطلقت النار.

Dur, yoksa vuracağım.

"الجنود ، عندما أعطي الأمر بإطلاق النار ، أطلقوا النار على القلب" ، قال لفرقة الإعدام.

"Askerler, ateş emri verdiğimde yüreğime ateş" dedi.

يعرج الإنسان العاقل الأول نحو النار.

Yaşlı insan, ateşe doğru çömelir.

يمكننا فقط إشعال النار وقتما نريد

sadece her istediğimiz zaman ateş yakabileceğiz

تحققوا من إطفاء النار قبل المغادرة.

Ayrılmadan önce ateşi söndürdüğünden emin ol.

- سأطلق عليه الرصاص.
- سأطلق النار عليه.

Onu vuracağım.

أطلق النار وقتل بنته ذي العشرة عوام

10 yaşındaki kızı Abir'i,

‫ولكن انظر، هنا أيضاً،‬ ‫بعض عصي النار.‬

Ama bakın, burada da geyik boynuzu bitkisi var.

لذلك لا يتم سكب الماء في النار

Bu yüzden ateşe su dökülmez

يمكننا إطلاق النار بكفاءة بعد 1000 سنة

1000 yıl sonra verimli ateş yakabiliyoruz

أطلقت الشرطة النار على إطارات مركبة توم.

Polisler Tom'un lastiklerine ateş ettiler.

فتح النار أولاً على المنصة ، ثم على الحشد

önce kürsüye, daha sonrasında ise kalabalığa yaylım ateşi açtı

كانوا سيأخذون الفضل ، كانوا يطلقون النار من الباب.

Kredi çekmeye gidiyordu, adeta kapıdan kovuyorlardı.

لم يشعل النار مع أن الجو كان بارداً.

O, soğuk olmasına rağmen ateşi yakmadı.

واشهرٍ من النقاشات. سبقها اتفاقٌ لوقف اطلاق النار في

geçen yılın Ekim ayında bir ateşkes anlaşması yapılmıştı

شاملة تدعم اتفاق وقف اطلاق النار بالكامل. وتعيد لملمة

ateşkes anlaşmasını tam olarak destekleyen kapsamlı bir ulusal uzlaşma sürecine öncülük edecek

- هل رأيت وجه الرامي؟
- هل رأيت وجه مطلق النار؟

Avcının yüzünü gördün mü?

‫إشعال النار هو دائماً أمر طيب،‬ ‫فهو يبعد الحيوانات المفترسة،‬

Ateş yakmak her zaman güzeldir, avcıları bizden uzak tutar.

وجد سوشيت عازف الدرامز الذي أثار الذعر ، وأطلق النار عليه أمام

Suchet paniği başlatan davulcuyu buldu ve onu tüm

بعض مناوشي العدو ... أطلقوا النار علي من مسافة قريبة ، واشتاقوا إلي ،

Düşmanın avcılarının bazıları geldi ... Bana boş yere ateş ettiler ve beni özlediler,

‫حسناً، تريدني أن أحاول‬ ‫ الحصول على بعض السوائل من عصي النار هذه.‬

Pekâlâ, demek bu geyik boynuzlarından sıvı çıkarmaya çalışmamı istiyorsunuz?

وبحسب ما ورد، استخدمت قوات بيبرس أشكالاً مبكرة من البنادق اليدوية لإطلاق النار على العدو

Baybarsın birlikleri el silahlarının bir önceki formunu kullanıp düşmana ateş ediyorlardı

بدأت الوحدة في العمل ضد البروسيين في عام 1793: في معمودية النار الوحشية ، أصبح نصف

Birim, 1793'te Prusyalılara karşı harekete geçti: vahşi bir ateş vaftizinde,

لأنه في ذلك الوقت تم إطلاق النار على عبد الله جول وهوليسي أكار في إنجلترا عام 1973

çünkü zamanında Abdullah Gül ile Hulusi Akar'ında 1973 yılında İngiltere de çekilmiş

اضرمت النار في الغابة، واشتعلت النيران، وكومة من فتات الرماد هو كل ما تبقى من السيدة أسكيو وزملائها الشهداء.

Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.

‫لذا لعله كان مندهشاً‬ ‫من معاملة الناس له بشكل سيئ‬ ‫وإطلاق النار عليه وأشياء من هذا،‬ ‫لذا فإنه لم يهرب فوراً.‬

muhtemelen insanların ona kötü davranmasına, ateş etmelerine şaşırdı, o yüzden hemen kaçmadı.