Translation of "الحيوانات" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "الحيوانات" in a sentence and their turkish translations:

أصبحت الحيوانات موجودة.

hayvanlar mümkün oldu.

حتى الحيوانات تحسب

hayvanların bile sayılıp

‫كل أنواع الحيوانات.‬

Her türlü hayvan var.

‫حتى أصغر الحيوانات.‬

En küçük hayvanları bile.

هي تحب الحيوانات.

O, hayvanlara düşkündür.

الأسد ملك الحيوانات.

Aslan, hayvanların kralıdır.

كل الحيوانات متساوية.

Bütün hayvanlar eşittir.

يحب توم الحيوانات

Tom hayvanları sever.

الحيوانات رائعة والبشر مرعبون.

hayvanlar muhteşemdir, insanlar korkunçtur.

على عكس الحيوانات الأخرى

diğer hayvanlarda olmayan bir şekilde

‫الحيوانات عجيبة جدًا وغريبة.‬

Bu hayvanlar son derece egzotik ve garip.

لعلمك، إنها تحب الحيوانات.

O, hayvanları seviyor, biliyor musun?

تخاف الحيوانات من النار.

Hayvanlar ateşten korkar.

أولادي يحبون الحيوانات كثيراً.

Benim çocuklarım hayvanları gerçekten seviyor.

ذهبنا إلى حديقة الحيوانات.

Hayvanat bahçesine gittik.

اشتريت كتاباً عن الحيوانات.

Hayvanlar hakkında bir kitap aldım.

يحبّ سامي الحيوانات الأليفة.

Sami evcil hayvanları sever.

- هناك الكثير من الحيوانات في الحديقة.
- يوجد الكثير من الحيوانات في المنتزه.

Parkta çok sayıda hayvan vardır.

بالحقيقة، إذا فكرت في الحيوانات

Peki, hayvanları düşünelim,

عندما تثير الخوف في الحيوانات،

bir hayvana korku aşıladığınız zaman,

حيث نأخذ تشريح الحيوانات الحديثة،

fosil kayıtlarıyla karşılaştırdığımız

تقتات هذه الحيوانات قرب السطح،

Hayvanlar yüzeye yakın besleniyor,

‫معظم الحيوانات تتجنّب المناطق المأهولة.‬

Çoğu, yapılaşmış alanlardan uzak duruyor.

إني أقرأ كتاباً عن الحيوانات.

Hayvanlar hakkında bir kitap okuyorum.

وتسري هذه الروابط أيضاً على الحيوانات.

Bu ilişkilendirilmeler hayvanlar için bile geçerli.

فتعلمت من تلك الحيوانات الهادئة الجميلة

Bu sakin, muhteşem hayvanlardan şunu öğrendim;

أن الحيوانات آمنة وهادئة وأهلٌ للثقة

hayvanlar sessiz, sakin ve güvenilirdir

فكان كل شخص عرفته يحب الحيوانات،

Tanıdığım herkes hayvanları seviyordu

ولكن جميعهم كانوا يحبون أكل الحيوانات.

fakat tanıdığım herkes, hayvan yemeyi de seviyordu.

‫ليست الحيوانات فقط ما يتأثر بالقمر.‬

Ay'dan etkilenen tek şey hayvanlar değil.

‫سافر عديد من الحيوانات لكيلومترات كثيرة.‬

Çoğu kilometrelerce yol tepmiştir.

تجنب بيئات الحيوانات البرية الحاملة للفيروسات

virüs taşıyan yabani hayvanların ortamlarından uzak durmak

مع الحيوانات البرية التي تحمل فيروسات

virüs taşıyan yabani hayvanlarla aramızda

لذلك عندما تقول أنها تطعم الحيوانات

yani aslında hayvan besliyor deyince

‫فتبدأ رويدًا رويدًا تهتم بكل الحيوانات.‬

Yavaş yavaş tüm hayvanları önemsemeye başlıyorsun.

‫"حسنًا، هذه هي الحيوانات التي تقتلها."‬ ‫لذا، أبحث عن الحيوانات المقتولة،‬ ‫بعض العلامات، حفر في الرمال،‬

"Tamam, bunlar öldürdüğü hayvanlar." Öldürdüğü hayvanlara, küçük izlere ve kumdaki kazılara baktım.

إضافة إلى الحيوانات، كان هنالك أشخاصٌ أيضاً.

Orada, hayvanlara ek olarak insanlar da vardı.

ولكني كنت فتى ضواحي، كنت أحب الحيوانات،

Tam bir banliyö çocuğuydum, hayvanları seviyordum

حتى الحيوانات في حديقة الحيوان قد باعوها.

hayvanat bahçesindeki hayvanları bile sattılar.

ينتج الرجال آلاف الحيوانات المنوية كل ثانية

Erkekler saniyede bin sperm üretir

‫من سيربح الجائزة؟‬ ‫ليست جميع الحيوانات متشابهة.‬

Ödülü kim kazanacak? Her hayvan eşit doğmaz.

‫انظر، يمكنك رؤية آثار كل تلك الحيوانات.‬

Bakın, oradaki hayvan izlerini görebilirsiniz.

لأنني أهتم كثيرًا بشأن هذه الحيوانات المذهلة

çünkü bu harika hayvanlar benim için çok önemli

هذه الحيوانات لا تستطيع العيش في الطبيعة

o hayvanlar doğada yaşayamayıp

خوفا من تلك الحيوانات من هذه الشخصيات

o hayvanların bu figürlerden korkarak

هناك أشكال الحيوانات الإغاثة على هذه الأحجار

bu taşların üstünde kabartma hayvan figürleri var

إنه وضع غير شائع في الحيوانات الأخرى.

bu diğer hayvanlarda çokta rastlanılmayan bir durum aslında

‫لتدرك مدى ضعف حياة هذه الحيوانات البرية.‬

Bu vahşi hayvanların hayatlarının ne kadar hassas olduğunu fark ediyorsun.

أنواع كثيرة من الحيوانات اختفت من الأرض

Dünyadan birçok hayvan türü yok oldu.

‫هذا هو نوع الأشياء‬ ‫الذي تعلق فيها الحيوانات،‬

Bu hayvanların da yakalandıkları bir şey.

‫هذا هو نوع الأشياء‬ ‫الذي تُحاصر فيها الحيوانات،‬

Bu hayvanların da yakalandıkları bir şey.

لأنه وكما تعلمون، عندما ننظر إلى مملكة الحيوانات،

Çünkü, hayvanlar alemine baktığımızda

‫لاستغلال هذا،‬ ‫طوّرت بعض الحيوانات حاسة شم قوية.‬

Bundan faydalanmak için... ...bazı hayvanlar inanılmaz koku duyuları geliştirmiştir.

‫معظم الحيوانات تزور المناطق الحضرية‬ ‫بحثًا عن الطعام.‬

Çoğu hayvan, şehirleri yiyecek bulmak için ziyaret eder.

‫تحت ستار الليل،‬ ‫يمكن لهذه الحيوانات المحنّكة التكاثر.‬

Gecenin karanlığında... ...sokağa uyum sağlayanlar çoğalmayı sürdürür.

‫أنت تتخطى حدودك عندما تتدخّل‬ ‫في حياة الحيوانات.‬

Hayvanların hayatına karışınca çizgiyi aşmış oluyorsun.

كل الخيول حيوانات، لكن ليس كل الحيوانات خيول.

- Bütün atlar hayvandır ama bütün hayvanlar at değildir.
- Tüm atlar hayvandır ama tüm hayvanlar at değildir.

أنا أُحب الحيوانات, على سبيل المثال, القِطط والكلاب.

Hayvanları seviyorum. Mesela kedi ve köpekleri.

السياح اخافوا الحيوانات و زعزعوا انماط نشاطاتهم الطبيعية .

Turistler hayvanları korkuturlar ve onların doğal aktivite yapılarını bozarlar.

‫لكن هذه الحيوانات التي تأكل العشب‬ ‫تُصاد منذ قرون.‬

Ancak bu etkileyici otçullar yüzyıllardır avlanıyor.

‫لكن بعض الحيوانات تستخدم الليل لصالحها.‬ ‫"ليل الغابات الحالك"‬

Öte yandan bazı hayvanlar geceyi avantaja çevirir. YAĞMUR ORMANLARINDA GECE

‫بعد طردها بيوضها،‬ ‫يطلق الذكور دفقات من الحيوانات المنوية.‬

Dişi, yumurtalarını bırakır bırakmaz erkekler sperm bulutları saçıyor.

‫بوجود الكثير من الحيوانات الأليفة هنا،‬ ‫لديها خيارات أخرى.‬

Şehirde çok sayıda evcil hayvan olduğundan seçeneği bol.

‫في أنحاء الكوكب،‬ ‫تتفنن الحيوانات البرية في سرقة وجباتها.‬

Dünya'nın dört bir yanında, vahşi hayvanlar yemek çalmak konusunda daha çok hüner göstermeye başlıyor.

‫للنجاح في المدينة،‬ ‫على الحيوانات تعلّم التفاوض مع الشوارع.‬

Şehirde başarılı olmak için... ...hayvanların caddelerde dolaşmayı öğrenmesi gerekir.

العناكب و العقارب و القِرْدان هم من الحيوانات العنكبوتية .

Örümcekler, akrepler ve keneler eklembacaklılardandır.

الكثير من الفيروسات التي تصيبنا ، تنشأ بالأصل في الحيوانات.

Bizi hasta eden virüslerin birçoğunun kaynağı esasında hayvanlar.

كل الحيوانات متساوية، لكن بعضها متساوٍ أكثر من غيرها.

Bütün hayvanlar eşittir ancak bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.

أن البشر، الذين هم من أنواع الحيوانات من بين الغير،

diğerleri gibi bir hayvan türü olan insanoğlunun

‫بعد حوالي 30 عاماً من العمل‬ ‫مع هذه الحيوانات القديمة،‬

Bu kadim hayvanlarla neredeyse 30 yıl çalışmış

‫تريد أن تعيش كمجموعة‬ ‫بين الأغصان بعيداً عن الحيوانات المفترسة.‬

Bir topluluk hâlinde ağaçlarda ve avcılardan uzakta yaşarlar.

‫حسناً، هذا واحد من تلك الفخاخ‬ ‫المصممة لصيد الحيوانات الصغيرة.‬

Pekâlâ, bu küçük hayvanları yakalamak için tasarlanmış bir tuzak.

‫حسناً، هذا واحد من تلك ‬ ‫الفخاخ المصممة لصيد الحيوانات الصغيرة.‬

Pekâlâ, bu tuzak küçük hayvanları yakalamak üzere tasarlanmış bir tuzak.

‫إشعال النار هو دائماً أمر طيب،‬ ‫فهو يبعد الحيوانات المفترسة،‬

Ateş yakmak her zaman güzeldir, avcıları bizden uzak tutar.

‫مثل الكثير من الحيوانات،‬ ‫فرصها مرتبطة بشكل وثيق بأطوار القمر.‬

Pek çok hayvan gibi çitaların talihi de Ay'ın evreleriyle ayrılmaz şekilde iç içe geçmiş durumda.

‫لكل الحيوانات التي تحملت الليل المتجمد،‬ ‫هذا التغيير مرحّب به.‬

Donuk geceden sağ çıkan tüm hayvanlar için müjdeli bir değişimdir bu.

‫لكن بالنسبة إلى بعض الحيوانات،‬ ‫يتغير منوال الأمور بسرعة شديدة.‬

Ama bazı hayvanlar için değişime ayak uydurmak zor.

الميزة التي تميزها عن الحيوانات الأخرى هي في مجموعات كبيرة

diğer hayvanlardan ayıran özelliği ise kalabalık guruplar halinde

‫وفقًا للمراجع، يُفترض أن يكون الأخطبوط ‬ ‫من الحيوانات النشطة ليليًا.‬

Kaynakların dediğine göre, ahtapotlar gececil canlılar.

ومع ذلك ، تم توجيه هذه الحيوانات إلى الأسواق لتحقيق الأرباح.

Bütün bunlara rağmen bu hayvanlar kâr için canlı hayvan pazarlarına gönderiliyordu.

‫لا شك أن هذه الحيوانات الشبيهة بـ"طرزان"‬ ‫تستطيع قتلنا بسهولة.‬

Bu Tarzanvari hayvanların bizi kolayca öldürebilecekleri kuşkusuz.

‫فيتحول آكل العشب هذا‬ ‫إلى واحد من أخطر الحيوانات على الإطلاق‬

bu otçul, herhangi bir düşmanı boynuzlayarak ve çiğneyerek öldürebilen

‫فقط أَضخم الحيوانات تجرؤ على القدوم ليلًا‬ ‫إلى مكان مكشوف كهذا.‬

Hava karardıktan sonra ancak en büyükler böyle açık bir alana gelmeye cüret eder.

‫لكن بعد عملية تنظيف‬ ‫تكلفت بضعة ملايين دولار،‬ ‫تعود الآن الحيوانات.‬

Milyonlarca dolarlık bir temizlikten sonra... ...hayvanlar dönmeye başladı.

‫إذن تعتقد أن علينا أن نتبع آثار الحيوانات ‬ ‫ونعيد ملء المياه؟‬

Demek izleri takip edip suyumuzu tazelememiz gerektiğini düşünüyorsunuz?

تعلمون ، كان لدى هؤلاء النمل مشكلة في تغذية الحيوانات في البداية.

yahu hani bu karıncaların hayvan besleme konusu vardı başında söylemiştik

‫إذ هناك كل تلك الأنواع المختلفة‬ ‫من الحيوانات المفترسة، وجميعهم يطاردونها.‬

Onu avlayan bir sürü yırtıcı tür var.

من الحيوانات ايضاً نفتقدها حيث لا اسماك ولا حيتان ولا زرافات

Ne balık, ne balinalar, ne zürafalar, ne filler

لم أرى قط زرافة حتى اليوم الذي زرت فيه حديقة الحيوانات.

Hayvanat bahçesini ziyaret edinceye kadar bir zürafa görmemiştim.

‫قُتلت أغلب هذه الحيوانات بالساطور حتى الموت‬ ‫أو حُرقت أحياء باستخدام البنزين.‬

Orangutanlar çoğu zaman palayla öldürülüyor veya benzinle yakılıyor.

‫الحيوانات التي كانت تحتمي به من حر النهار،‬ ‫تخرج عادة في الليل.‬

Günün sıcağından kaçıp sığınan hayvanların çoğu, geceleri dışarı çıkar.

في الحيوانات الناضجة، من المتفق عليه أن النيكوتين نوعٌ من السموم العصبية،

Yavru hayvanlarda nikotin iyi yapılanmış, sinirlere zarar veren bir toksin.