Translation of "الشخص" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "الشخص" in a sentence and their turkish translations:

حسناً تعلم،هذا الشخص، وذلك الشخص"

bilirsin işte bu tip insanlar vardı.'' diye cevap veririz.

أنت الشخص الوحيد.

Sen teksin.

هذا الشخص فنان.

Bu adam bir sanatçı!

من ذلك الشخص؟

O kişi kim?

قد تعرف هذا الشخص

bu kişiyi tanıyor olabilir misiniz diye karşınıza çıkarıyor

الشخص الذي خلف المستحيل

İmkansızı başaran kişi

وقت الوجود حسب الشخص

Zamanın kişiye göre varlık göstermesi

هل أنت الشخص المسؤول؟

- Sorumlu kişi sen misin?
- Yetkili kişi siz misiniz?

للاستماع إلى الشخص الذي أمامي.

belki sekiz saniye bile yok.

على أنني الشخص الخاضع للتشخيص،

beklemeyi bıraktığım anda,

ذلك الشخص يحاول قراءة كتاب،

O kişi bir kitap okumaya çalışıyor

يمكننا بالفعل قياس مزاج الشخص،

bir insanın ruhsal durumunu ölçebiliyor

أعط الشخص الفرصة للبحث بداخله،

kişiye iç gözlemini yapma imkanı veriyor,

ذلك الشخص ، ترامب! لكن ثانية

o kişi Trump! ama bir saniye

أنا هو الشخص الذي يحبك.

Seni seven benim.

لنمسك بيد الشخص الجالس بجانبنا

Yanımızdaki kişinin elini tutalım.

رغم أنه على الفور، فإن هذا التمييز بين الشخص المريض بكورونا و الشخص السليم

Yine de, covid-19 hastası ve sağlıklı arasındaki bu ayrım,

فهو الشخص يدافع عن الحقوق الإنجابية،

en temel insan haklarını,

وصرخت في الشخص الجالس بجانبها قائلة:

ve yanında oturan kişiye bağırmıştı.

كان الشخص الغريب يلعب بجانبه هنا

gariban bir yanaşmayı oynuyordu burada

لم يخرج بقية الشخص من المشاكل

Geri kalan kişinin ise başı beladan hiç kurtulmadı

وربما يكون الشخص الكبير في طريقه ،

ve büyük olan yolda olabilir,

ليس توم هو الشخص المناسب للوظيفة.

Tom iş için uygun adam değil.

بعد ٢٤ ساعة٬ كنت هذا الشخص

24 saat sonraki halim.

الطريقة التي يربط فيها الشخص اللون بشيء

Kişinin bir rengi neyle ilişilendirdiği,

ولنرى تأثير ذلك القلق على حياة الشخص،

Anksiyetenin birinin hayatı üzerindeki etkisini göstermek için

وهناك الشخص الذي يحارب ضد محاولات الآخرين.

Bir de, herkesin uğruna mücadele ettiği şeye karşı savaş açan bir düşman vardır.

في اللحظة التي يتحدد فيها جنس الشخص.

onun karakterine ve beklentilerimize karar veriyoruz.

وهكذا، يكون الدخول الكامل إلى هاتف الشخص

Bir kişinin telefonun tümüne ulaşmak

أنني سأكون الشخص الذي يقف بجوار مديري.

bulaşık yıkarken buluyorum kendimi.

ولم أكن الشخص الذي أردت أن أكون.

Olmak istediğim kişi bu değildi.

فجأة، أصبحت الشخص الذي يحتاج نصائح الخبراء.

Aniden, tüm bu uzman tavsiyelerinin ucundaki kişi ben oldum.

هذا الشخص سيحاول الإمساك به في الهواء

o kişi havada yakalamaya çalışırdı

ذاك الشخص لا يريد أن يفعل شيئا.

O kişi bir şey yapmak istemiyor.

الشخص الّذي أنا غاضبٌ عليه هو أخي

Kızgın olduğum kişi erkek kardeşimdir.

الشخص الذي تحقد عليه ليزا هو ستان.

Lisa'nın kin beslediği kişi Stan'dır.

لذلك سارة تعتقد بأنها هي نفسها الشخص الأفضل.

bu yüzden Sarah kendisinin en iyi insan olduğunu düşünüyor.

الشخص الذي ليس من المفترض أن يكون هنا،

burada olmaması gereken kişiyi tanımlamayı amaçlayan

هل من الصواب بأنه يجب إقالة هذا الشخص؟

Bu adamın kovulması doğru mu?

لم أعد نفس الشخص أبدًا بعد ما رأيته.

Gördüklerimden sonra aynı kişi değildim.

إنه أن تنظر إلى عيني الشخص الماثل أمامك،

Saygı, önündeki kişinin gözünün içine bakmaktır,

حالة جامبل الشخص الذي قام بحل الهيروغليفية الحثية

Halet Çambel Hitit hiyerogliflerinin çözülmesini sağlayan kişi

نحن نقيم في منزلنا ، ولكن بسبب ذلك الشخص

Ya bizler evimizde kalıyoruz ama o bir kişi yüzünden

ومحاولة منع الشخص الذي ذهب إلى الماضي وقتله

Ve geçmişe gidip onu öldüren kişiyi engellemeye çalışıyor

سوف يعتقدون أن الشخص كان خجولاً أو كسولاً.

Onlar kişinin mütevazı ya da tembel olduğunu düşünürdü.

ذاك الشخص يظن أن قطي يعيش على الشجرة.

O kişi, kedimin ağaç üzerinde yaşadığını düşünüyor.

الشخص الذي يستخدم فرشاة الأسنان هذه ليس أمي.

Bu diş fırçasını kullanan bir annem değil.

هل أنت على بعد ٦ أقدام من الشخص؟

Karşınızdaki kişiden 1.8 metre uzakta duruyor musunuz?

الشخص الّذي يحمل له رئيسي الضغينة هو أنا.

Patronumun kini olduğu kişi benim.

تخيل، الشخص الأكثر حزماً من بين الذين تعرفهم،

Şimdi hayal edin tanıdığınız en iddialı insan,

فهو يشير إلى الشخص الذي يساعد في إنجاب الطفل

çocuğun dünyaya gelmesinde yardımcı olan

الحقيقة هي: أصبح واضحاً أن الشخص التي أسميها فيكي

Aslına bakarsanız, Vicky dediğim kişi

إنه يريد أن يكون الشخص الذي يملي مسار الحملة

Bu seferin kaderine hükmeden kendisi olmak istiyor.

سيتم حرق هذا الشخص. تم ركله حتى دخل الدائرة

o kişi yanmış olur. Yuvarlağın içerisine girinceye kadar tekme atılırdı

لكن هل هبط الشخص الذي صوره بعد نيل أرمسترون؟

Ama onu videoya alan kişi Neil Armstron'dan sonra mı indi?

يعتقلون الشخص الذي يروي حقائق الفيروس على شاشة التلفزيون.

Televizyonda virüsün gerçeklerini anlatan kişiyi tutukluyorlar.

إذا رأيتم أحدهم هو الشخص الوحيد في الغرفة مثلهم

Eğer odada tek başına birini görürseniz

هل تريد أن تسمع ما قاله عنك ذاك الشخص؟

O kişinin senin hakkında ne söylediğini duymak ister misin?

نحن آسفون، الشخص الذي تحاول الاتصال به غير متوفر.

Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.

وأنا أعرف أنني الشخص الوحيد الذي يعرف ما حدث للتو.

az önce ne olduğunu bilen tek insan olduğumu bilerek.

في الواقع، كان الشخص الذي أسعى لأكون مثله هو أمي.

Gerçekte en çok örnek aldığım kadın annemdi.

الآن، شركة المرافق لا تريد أن تكون الشخص السيء هنا.

Şirket burada kötü adam olmak istemedi.

ولكن كان واضحاً أن هذا الشخص يعاني من اضطرابات عقلية.

Fakat bu kişinin bir akıl hastalığından acı çektiği çok açıktı.

حتى الشخص الذي لديه مثل هذا المبلغ الضخم من المال

O kadar çok büyük bir paraya sahip olan insan bile

إذا أخبرت الشخص الذي تعتقد أنه الحالة ، فلن يتم قبوله

eğer ki böyle olduğunu düşündüğünüz kişiye durumu anlatırsanız kabullenmeyecektir

الشخص الذي يجلس بشكل متناظر ضد يسوع هو القديس يوحنا

İsa'ya karşı simetrik oturan kişi Aziz John

أفضل وسيلة لتحدي الخطر بالنسبة للطفل أو الشخص البالغ حتى هي

çocukların tehlikeli durumlarda yapacağı, hatta büyüklerinde,

أو في القرارات المصيرية كاختيار الشخص الذي ستمضي معه بقية حياتك،

veya kiminle yaşlanacağına karar vermek gibi önemli

‫كان الشخص الـ6 الذي يتعرض للنهش‬ ‫في حصار استمر 10 ساعات...‬

Gubbi'yi acilen götürürken bir sakinleştirici atışı daha yapılıyor.

على الرغم من أنه مفيد جدا، إذا كنت ذلك الشخص الذي

eğer yumurtaları haşlayıp buzdolabına koyuyorsanız--

يبدو أن حنبعل هو الشخص الوحيد الذي تفهم تداعيات خطة فابيوس...

Görünen o ki Fabius'un planının etkilerini anlayan tek kişi Hannibal'dı.

إذا كان أحدهم جديدًا أو الشخص الوحيد في الغرفة الذي يشبههم،

Eğer biri yeni, odadaki tek kişi

ونقل الفيروس من هذا الشخص، عن طريق الهواء، إلى تلك العوائل.

Vİrüsü bu insandan hava yoluyla diğer ailelere taşıdı.

ولكن في كثير من الأحيان، تكون هدايا إنهاء المعاملات هي فهم الشخص،

Ancak bazen kapalı hediyelerin kişiyi anlatması

وبدلاً من ذلك تحديد المعايير التي من الممكن أن تؤهل الشخص المحتمل.

yalnızca bir kişinin galip çıkacağı bir kriter oluşturmaktan kaçındım.

ولأنّ حياة المناضل تصبح لا تُطاق إن لم يكن الشخص الآخر مناضلاً.

ve bir militanın hayat arkadaşı da militan değilse hayat çok zorlaşacağı için.

الشخص المهتم بالسياسة، يقرر أن يصبح نائبًا عن الشعب في أحد الأيام،

Siyasetle ilgilenen birisi bir gün milletvekili olmaya karar veriyor,

من دون أن أضع مسافة بيني وبين الشخص الذي يحمل وجهات النظر تلك.

bu görüşleri sunan insandan kendimi soyutlamamayı öğrendim.

هل من الصواب أن يحصل هذا الشخص على الوظيفة التي طالما تمنى الحصول عليها؟

Bu adamın almayı umduğu işi alması doğru mu?

ما إذا كان الشخص يريد استخدام هذه الأسلحة أو محاولة استخدامها أو محاولة صنعها

isteyen istediği gibi buna benzer silahlar kullansın veya kullanmaya çalışsın veya yapılmaya çalışılsın