Translation of "فيها" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "فيها" in a sentence and their turkish translations:

‫لندخل فيها.‬

Hadi aralarına girelim.

أخرجتها ونظرت فيها.

çıkardım baktım.

رأى البعض فيها تقنيناً جديداً للانحرافات ورأى فيها البعض

gördüklerinde, bazıları sapmaların yeni bir yasallaştırılmasını gördüler, bazıları bunlarda

ومعدلات الاكتئاب فيها مرتفعة،

yüksek depresyon oranları var

هناك قسوة ناعمة فيها.

Zarif bir dayanıklılıkları var.

بما فيها الولادة عالمياْ.

sunumundaki sorunlarla uğraşıyoruz.

في الواقع النقاط التي ينكسر فيها بالضبط ، أي النقاط التي يفصل فيها

aslında tam olarak kırıldığı noktalar yani birbirinden ayrıldığı noktalar

وهناك تلك الملاحظة مكتوب فيها:

Ve sonra bu not diyor ki,

هذه كانت رحلة بكيت فيها،

Ben ağlıyordum,

سنواجه صورة غير مرغوب فيها

Hiç istenmeyen tabloyla karşı karşıya kalacağız

هناك هذه الملاحظة التي كُتب فيها:

Buradaki notta ise şöyle diyor,

هناك هذه الملاحظة التي كتب فيها:

Bu notta şöyle diyor,

أحاول أن أجد طريقة لأشارك فيها

nasıl araya girsem diye düşünüyor,

بين عوائلهم والبلاد التي ولدوا فيها.

ezilen genç insanlar buldum.

درست في مدرسة فيها ألف شخص،

Ben bin kişinin olduğu bir okuldan geliyorum.

الاعتلالات القلبية، بما فيها الموت المفاجئ،

Ani ölüm de dahil kalp sendromları

إلى آلة يمكن التلاعب والتحكم فيها.

manipüle ve kontrol edilen bir makineye dönüştü.

لأنني سأختبركم فيها نهاية هذا الأسبوع".

haftanın sonunda da sınav olacaksınız."

‫عندما تتواجد اليرقات والديدان‬ ‫فيها، تعرف‬

Larvalar ve kurtlar oluşmuşsa

أي البلد التي وُلد فيها والداي،

ebeveynlerimin doğduğu ülkeyle,

يجعلُ المدن أماكن أفضل للعيش فيها.

şehirleri daha iyi yaşanacak yerlere dönüştürür.

البيئة التي نمت فيها تحدد شخصيتك

büyüdüğün çevre senin karakterini belirler

هل تعرف البلدة التي ولد فيها؟

Onun doğduğu kasabayı biliyor musun?

سأتذكر دائما أول مرة رأيتها فيها.

Onu gördüğüm ilk zamanı hep hatırlayacağım.

التي لم أكتب فيها أي شيء

henüz çok şey yazmadım.

هذه آخر مرة أتركك تذهب فيها.

Bu, gitmene son izin verişim.

الطريقة التي يربط فيها الشخص اللون بشيء

Kişinin bir rengi neyle ilişilendirdiği,

سأقوم فيها بإرشادكم إلى طريق العيش الرغيد.

size esenlik yönünde hareket etmeyi aşılamak için,

في آخر مرة اتصلت فيها على منزله.

aşağılayıcı yorumları hatırlıyor.

في كل مرةٍ تردّدنا فيها عن السؤال،

bir şeylerden kaçındığımızda

في اللحظة التي يتحدد فيها جنس الشخص.

onun karakterine ve beklentilerimize karar veriyoruz.

على مدى آلاف السنين التي تطورنا فيها،

Böylece evrimleştiğimiz bin yıl boyunca

في عدد من الشركات التي عملت فيها،

kadınların da olduğundan emin oldum.

‫الطحالب تحب البيئة‬ ‫المظلمة الرطبة لتنمو فيها.‬

Yosun karanlık, nemli ortamlarda büyür.

‫الواحة تعني المياه ‬ ‫وبالتأكيد ستجد فيها كائنات.‬

Vaha su demektir ve suyun olduğu yerde yaratıklar bulunur.

أو عن مرة غيرّت فيها طريقة تفكيري،

ya da fikirlerin değiştiği bir döneme ait olsun

وتعديل درجة حرارة الأجهزة، وتحجيم الطاقة فيها.

ürettiği buhar miktarını değiştirebilirler.

تعلمت فيها شيئًا مهمًا أود مشاركته معكم.

Bana, sizlerle de paylaşmak istediğim önemli bir şey öğrettiler.

التي فيها أقل من خمسة طلاّب مسجلين.

sadece Gansu'daki 1000 okuldan biri.

في كل مرة كنت أحرك فيها قدمي.

çıkartma sesi çıkarıyordu.

وتذكرت المرات التي توجب فيها قول الحقيقة.

Sonra gerçekleri konuştuğum zamanları düşünüyorum.

هذه أول مرة أقرأ فيها الكتاب المقدس.

Bu, incili ilk kez okuyuşum.

لن أنس المرّة الأولى التي خرجنا فيها.

İlk buluşmamızı asla unutmayacağım.

هذه هي القرية التي عشت فيها طفولتي.

Bu çocukluğumu geçirdiğim köydür.

أهذه أول مرة تأكل فيها الطعام الياباني؟

İlk kez mi bir Japon yemeği yiyorsun?

كم هي المدّة التي سيبقون فيها هنا؟

Onlar ne kadar zaman kalacaklar?

وأن الطريقة الوحيدة لأكتسب فيها قبول الأشخاص البِيض

ve beyazlar tarafından kabul görmenin tek yolu

لا أستطيع إحصاء المرات التي قلت فيها لكاثي،

Eski eşim Cathy'e kaç defa

‫هذا هو نوع الأشياء‬ ‫الذي تعلق فيها الحيوانات،‬

Bu hayvanların da yakalandıkları bir şey.

‫هذا هو نوع الأشياء‬ ‫الذي تُحاصر فيها الحيوانات،‬

Bu hayvanların da yakalandıkları bir şey.

حسنًا، يتم تعريف الضوضاء بالأصوات غير المرغوب فيها،

Gürültü, istenmeyen ses olarak tanımlanır

كانت أول مرة ألتقي فيها بأحد هذه الروبوتات

Bu robotlardan biriyle ilk tanışmam

‫ستكون هذه أول مرة‬ ‫تغادر فيها الجراء العرين.‬

Yavrular ilk defa yuvalarından çıkacak.

‫هذه أول مرة تتذوق فيها هذه الجراء اللحم.‬

Bu yavrular ilk defa etin tadına bakıyor.

‫تلتقط الإشارات الحرارية للمناظر...‬ ‫وما فيها من حيوانات.‬

Bu kamera, arazinin yaydığı ısı enerjisini tespit eder. Tabii hayvanlarınkini de.

لجميع الطرق التي لم نعتمدُ فيها على قوتكن.

her an için bizleri affedin.

كان فيها سجادة فخمة ودروس الفن بعد الظهر

peluş halısı, öğleden sonra sanat dersleri ve

‫كل ما استطعت فعله حينذاك هو التفكير فيها.‬

O zamanlar tek yaptığım şey onu düşünmekti.

هل تذكر الليلة التي تقابلنا فيها أول مرة؟

İlk tanıştığımız zamanki geceyi hatırlıyor musun?

لم يعِش فاضل في أسرة يعمّ فيها الحبّ.

Fadıl'ın evinde hiç sevgi yoktu.

لن أنس أبدا المرّة الأولى التي رأيتك فيها.

Seni ilk gördüğüm zamanı hiç unutmayacağım.

يسجد سامي في كلّ مرّة يسجّل فيها هدف.

Sami gol attıktan sonra secde ediyor.

كنت أعمل في دول مرض شلل الأطفال فيها شائع،

Çocuk felcinin yaygın olduğu ülkelerde çalışıyordum,

وفي اللحظة التي تفهم فيها ما الذي يهتمون له،

Neye dikkat ettiklerini anladığınızda, dikkat ettikleri

وتكون فيها قصتي التي يقرأها أو يسمعها شخص آخر،

ve hikâyemin başka biri tarafından okunduğu ve duyulduğu dünyalar,

وكانت أمي تُعِد شطائر اللحم وتلف فيها اللحم المقدد

Annem, yağlı yumurtalı noodle ile birlikte

متي أخر مره رأيت فيها صورة سيلفي في جنازة ؟

En son ne zaman cenaze töreninde paylaşılan bir selfie gödünüz?

‫لن تتخيلوا الأماكن ‬ ‫التي يمكن لهذه الشجيرة النمو فيها.‬

Bu çalının büyüyebileceği yerleri hayal dahi edemezsiniz.

قصة وحيدة، شُفي فيها المريض ذاتيا على ما يبدو

En başta yanlış teşhis konulduğu için

وما هي آخر مرّة قمت فيها بارتدائه أو استخدامه؟

Ve en son ne zaman giyindim veya kullandım?"

في نفس اللحظة التي تحاولون فيها اصطياده، يطيرُ بعيدًا.

Onu yakalamaya çalıştığınız anda uçar gider.

كانت تلك هي المرة الأولى التي فهمت فيها بعمق...

Hapsedilmenin duygusal olarak nasıl bir his olduğunu

وحوالي نصف وفيات السجن الإجمالية بما فيها حالات الانتحار،

ve intihar dâhil, hapishanede gerçekleşen ölümlerin neredeyse yarısı

هناك بعض الأشياء التي يمكن للجميع أن يبدأ فيها.

herkesin başlangıç olarak yapabileceği şeyler var.

يبدأ بالكيفية التي يتكلم فيها القاضي إلى من بالمحكمة.

Mahkemeye katılanlarla hakimin konuşma şekli ile başlar.

فيها سنقوم بتسجيل جهد الفعل الناشئ من مصيدة فينوس،

aksiyon potansiyelini kaydedeceğimiz yepyeni bir deney yaptık

وهذه هي أول مرة أشارك فيها ما قمنا باكتشافه.

ve bulgumuzu ilk defa şu an paylaşıyorum.

يوجد فيها شخص واحد. يصرخ شخص ما بالصراخ سيميت

onun içinde bir kişi vardır. Simit diye bağırarak birisini kovalar

منع الناس من القدوم إلى المنطقة التي يعيشون فيها

insanların yaşadığı bölgeye gelmesini engellemek

هذه ليست المرة الأولی التي أری فيها هذه الجملة .

Bu cümleyi ilk görüşüm değil.

قال مارك توين: "كل التعميمات خطأ، بما فيها هذه".

Mark Twain ", bu da dahil olmak üzere tüm genellemeler yanlış " dedi.

متى كانت آخر مرة غيرت فيها كلمة السر خاصتك ؟

En son ne zaman şifreni değiştirdin?

ثانياً، اتبع بعضاً من مهاراتك، وحاول تطويرها وابرع فيها،

İkincisi, birkaç becerinin peşinden gidin deneyin ve onlarda iyi olmaya çalışın

لا يمكنني أن أحصي المرات التي خرجت فيها ووالدها للطرقات،

Babasıyla birlikte kaç kere

كل مرة تغسل فيها يديك، الرقم الموجود في الشاشة يرتفع

Elini her yıkadığında, ekrandaki rakamlar yukarı çıkıyor

لذلك في أماكن العمل، بكل ما فيها من تعقيد وتداخلات،

Bütün karmaşası, dayanışma ihtiyacıyla iş yerinin yakın zamanda

ماذا لو في المرة القادمة التي تزور فيها مكاناً رائعاً،

Ya bir dahaki sefer mükemmel bir yere gittiğinizde

ولكن في اللحظة التي يبدأ فيها بالتعامل مع حبيبته "كاي"،

Ama kız arkadaşı Kay ile etkileşime başladığı anda

لكنها كانت المرة الأولى التي أتحدث فيها الفرنسية في حياتي.

fakat bu hayatımda Fransızca konuştuğum ilk andı.

‫إن كانت هناك بيئة تحتاج فيها إلى قوتك،‬ ‫فهي الغابة.‬

Doğada gücünüze ihtiyaç duyduğunuz bir yer varsa orası kesinlikle ormandır.

‫في كل مرة تخرج فيها ساقك،‬ ‫يبتلعها لمسافة أعمق قليلاً.‬

Bacağınızı her çekişinizde, daha da derine doğru emiyor.

‫لديهم ثقة أكبر في الأنظمة السياسية ‫وقدرتهم على التأثير فيها.‬

politik etkinlikleri daha üstün.

نحن نفكر فيها لذا فإن هذا وضع مؤلم للغاية وسيئ

Bunları düşünüyoruz yani bu çok yaralayıcı ve kötü bir durum aslında

لا أرى أي طريقة يمكن أن تكون فيها القصائد حقيقية.

Şiirlerin gerçek olmasının bir yolu olduğunu görmüyorum.

حصلت على جنسيتها وتخرجت من المتفوقين فيها لتعمل في اكبر

milliyetini alan ve mezun olan kız. Yargıç , ekonomik

عبر البشر والعديد من الاغذية بما فيها الخضار والفواكه. اما

bulaşabileceğini doğruladı . Bu virüsün semptomlarına

فيها مرتفعٌ عن البقية اذ قدر عام 2020 باكثر من

sağladığı kolaylıklara ek olarak kişi başına 70 bin doların

من اراضي الخليج. ليعلن معه التغيير الذي سيحصل فيها. فذات

vahalarda tarım, balıkçılık ve ticaret tarihlerinde ve incilerde