Translation of "Zamanımı" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "Zamanımı" in a sentence and their spanish translations:

- Zamanımı boşa harcama.
- Zamanımı israf etme.

- No malgastes mi tiempo.
- No desperdicies mi tiempo.

Zamanımı boşa harcamamalıydım.

No debí haber desperdiciado mi tiempo.

Zamanımı boşa harcıyorum.

Estoy malgastando mi tiempo.

Zamanımı nasıl geçireceğim?

¿Cómo voy a gastar mi tiempo?

Neden zamanımı boşa harcıyorsun?

- ¿Para qué me hacés perder el tiempo?
- ¿Para qué me haces perder el tiempo?
- ¿Para qué me hacís perder el tiempo?

Bu uzun zamanımı almayacak.

No me llevará mucho tiempo.

Zamanımı sokaklarda dolaşarak harcadım.

Pasé el tiempo paseando por las calles.

Boş zamanımı çocuklarımla harcarım.

Paso mi tiempo libre con mis pequeños.

Valizlerimi toplamak uzun zamanımı aldı.

Me llevó una eternidad hacer mis maletas.

Bütün zamanımı seninle geçirmek istiyorum.

Quiero pasar todo mi tiempo contigo.

Gürültüye alışmak uzun zamanımı aldı.

- Necesité mucho tiempo para acostumbrarme al ruido.
- Me llevó mucho tiempo acostumbrarme al ruido.

Zamanımı tüketmek için seni öldüreceğim.

Voy a matarte por desperdiciar mi tiempo.

Zamanımı israf etmekten nefret ederim.

Detesto perder el tiempo.

Uykuya dalmak uzun zamanımı aldı.

Me tomó harto tiempo quedarme dormido.

Onu okuyarak zamanımı boşa harcamamalıydım.

No debería haber perdido el tiempo leyendo eso.

- Bunun için zamanımı boşa harcamak istemiyorum.
- Bu konuda zamanımı boşa harcamak istemiyorum.

No quiero desperdiciar mi tiempo en esto.

- Benim zamanımı israf ettiğimi düşünüyor musunuz?
- Sizce ben zamanımı boşa harcıyor muyum?

¿Piensas que estoy perdiendo mi tiempo?

Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.

Si yo fuera rico, pasaría mi tiempo viajando.

Soğuk algınlığımı atlatmak uzun zamanımı alacak.

Me costará mucho tiempo recuperarme de mi resfriado.

Boş zamanımı çoğunlukla müzik dinleyerek geçiririm.

A menudo paso mi tiempo libre escuchando música.

Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.

Cuando me jubile, dedicaré todo mi tiempo a Tatoeba.

Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.

Me ha llevado mucho tiempo cultivar este espeso bigote.

Bunun için zamanımı ayırdım, çok çaba sarfettim

dediqué mi tiempo y esfuerzo a algo que realmente me interesaba

Zamanımı okulda yeni bir şey yapmaya ayırdım.

y yo estaba lista para dedicar mi tiempo a algo nuevo de la escuela.

Bu şimdiler arka arkaya gelerek benim zamanımı oluşturuyor.

Esto ahora regresa y forma mi tiempo.

Yapmak istediğim her şeyi yapmak uzun zamanımı alacak.

Me tomará un largo tiempo hacer todas las cosas que quiero hacer.

- Birkaç sayfa İngilizce çevirmek iki saatten fazla zamanımı aldı.
- Birkaç sayfa ingilizceyi çevirmek iki saatten daha fazla zamanımı aldı.

- Me tomó más de dos horas traducir unas pocas páginas en inglés.
- Tardé más de 2 horas en traducir unas páginas en inglés.

Tom'un fikrini değiştirmesini ikna etmeye çalışarak zamanımı boşa harcamamalıydım.

No debí haber perdido mi tiempo tratando de convencer a Tom de cambiar de idea.

Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.

- Tardé más de un mes en curarme de la gripa.
- Tardé más de un mes en curarme de la gripe.

- Eşyalarımı paketlemem çok zamanımı aldı.
- Eşyaları paketlemek çok uzun sürdü.

Me llevó una eternidad hacer mis maletas.

Bunun niçin işe yaramayacağını sana açıklamak çok fazla zamanımı alır.

Me llevaría demasiado tiempo explicarte por qué no va a funcionar.

O raporu Fransızcaya çevirmek üç saatten daha fazla zamanımı aldı.

- La traducción de ese informe al francés llevó más de tres horas.
- Tardé más de tres horas en traducir ese informe al francés.

Bilmeme gerek olmayan bir dili öğrenmeye çalışarak zamanımı boşa harcamayı tercih etmiyorum.

Prefiero no malgastar el tiempo intentando aprender una lengua que no necesito saber.