Translation of "Boşa" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Boşa" in a sentence and their spanish translations:

Boşa kürek çekmekti.

Fue un objetivo inalcanzable.

Çabaları boşa çıktı.

Sus esfuerzos no condujeron a nada.

Zamanını boşa harcıyorsun.

Estás perdiendo el tiempo.

Zamanımı boşa harcamamalıydım.

No debí haber desperdiciado mi tiempo.

Zamanımı boşa harcıyorum.

Estoy malgastando mi tiempo.

Paranı boşa harcama.

- No tire su dinero por las ventanas.
- No malgaste su dinero.
- No malgastes tu dinero.

Zamanını boşa harcama.

- No malgastes tu tiempo.
- No malgasten su tiempo.

Paramı boşa harcadım.

He malgastado mi dinero.

Paramı boşa harcamayacağım.

No voy a desperdiciar mi dinero.

Vaktimi boşa harcadın.

Has tomado mi tiempo.

Vaktimizi boşa harcıyorsun.

Están desperdiciando nuestro tiempo.

Suyu boşa harcıyorsun.

Estás malgastando el agua.

Nefesinizi boşa harcamayın.

No desperdicies tu aliento.

Tom boşa ölmedi.

Tom no murió en vano.

Deneyim boşa çıkıyordu.

La experiencia fue agotadora.

Parayı boşa harcadığıma pişmanım.

Me arrepiento de haber gastado el dinero.

Aşk asla boşa gitmez.

Amar a alguien no es nunca un desperdicio.

Boşa harcayacak zamanım yok.

No tengo tiempo que perder.

Neden zamanımı boşa harcıyorsun?

- ¿Para qué me hacés perder el tiempo?
- ¿Para qué me haces perder el tiempo?
- ¿Para qué me hacís perder el tiempo?

Tom zamanını boşa harcıyor.

Tom está perdiendo el tiempo.

Babam zamanını boşa harcamaz.

Mi padre no malgasta su tiempo.

Tom'un zamanını boşa harcama.

No le hagas perder tiempo a Tom.

Boşa geçirecek zamanım yok.

No tengo tiempo que perder.

Bu fırsatı boşa harcamayalım.

No perdamos esta oportunidad.

Bu şansı boşa harcamayalım.

- No perdamos esta oportunidad.
- No desperdiciemos esta oportunidad.

Boşa vakit harcamayı durduralım.

Dejemos de perder tiempo.

Nefesini Tom'la boşa harcama.

No gastes saliva con Tom.

Vaktimi boşa mı harcıyorum?

¿Estoy malgastando mi tiempo?

Değerli zamanımızı boşa harcıyoruz.

Estamos desperdiciando tiempo precioso.

Boşa geçirilecek zamanımız yok.

No tenemos tiempo que perder.

McClellan zamanı boşa harcamadı.

McClellan no perdió tiempo.

Boşa zaman harcamayı durdurmalısın.

Necesitas dejar de desperdiciar tiempo.

Kısacası, tüm çabalarımız boşa gitti.

O sea, que nuestros esfuerzos fueron para nada.

Onu yaparak zamanını boşa harcama.

No pierdas el tiempo haciendo eso.

Boşa harcayacak hiç vaktim yok.

No tengo tiempo que perder.

Onun bütün çabaları boşa gider.

Todos sus esfuerzos son en vano.

Paranı ve vaktimi boşa harcıyorsun.

- Estás despilfarrando tu dinero y mi tiempo.
- Estás malgastando tu plata y mi tiempo.

Annem parayı boşa harcamamamı öğretti.

Mi madre me enseñó a no malgastar el dinero.

Bir sürü zamanı boşa harcıyoruz.

Malgastamos mucho tiempo.

Müttefikler hiç boşa zaman harcamadı.

Los Aliados no perdieron tiempo.

Onu okuyarak zamanımı boşa harcamamalıydım.

No debería haber perdido el tiempo leyendo eso.

Tom'un boşa harcayacak zamanı yoktu.

Tom no tenía tiempo que perder.

İnsanların zamanını boşa harcamayı sevmiyorum.

No me gusta hacerle perder el tiempo a la gente.

- Vaktimiz dar, boşa harcamayalım.
- Çok az zamanımız var, onu da boşa harcamayalım.

No desperdiciemos el poco tiempo que tenemos.

- Bunun için zamanımı boşa harcamak istemiyorum.
- Bu konuda zamanımı boşa harcamak istemiyorum.

No quiero desperdiciar mi tiempo en esto.

Yağmur ormanlarında hayat asla boşa harcanmaz.

En la selva, la vida nunca se desperdicia.

Genç insanlar boşa zaman harcamaya eğilimlidir.

La gente joven puede perder el tiempo.

Boşa geçen zamanı telafi etmek zor.

Es difícil compensar el tiempo perdido.

Genç olmasına rağmen vaktini boşa harcamaz.

Aunque sea joven, él nunca pierde el tiempo.

O filmi izleyerek vaktimi boşa harcamamalıydım.

No debí haber malgastado mi tiempo viendo aquella película.

- Zamanımı boşa harcama.
- Zamanımı israf etme.

- No malgastes mi tiempo.
- No desperdicies mi tiempo.

Tom Mary'nin zamanını boşa harcadığını düşündü.

Tom pensaba que Mary estaba perdiendo el tiempo.

Zamanı boşa harcamamak için acele edelim.

Vayamos deprisa para no perder el tiempo.

Mary ona zamanını boşa harcamamasını söyledi.

María le dijo que no la haga perder el tiempo.

Tom Mary'ye zamanını boşa harcamamasını söyledi.

Tom le dijo a María que no pierda el tiempo.

Burada suyu boşa harcamak yasal değildir.

Aquí está prohibido malgastar el agua.

Annem bana parayı boşa harcamamamı öğretti.

Mi madre me enseñó a no malgastar el dinero.

Tom Mary'ye zamanını boşa harcadığını söyledi.

Tom le dijo a Mary que estaba malgastando su tiempo.

Tom'un boşa geçirecek çok zamanı yok.

Tom no tiene mucho tiempo que perder.

Ucuz satın alın ve paranızı boşa harcamayın.

Lo barato cuesta caro.

Hayal kurarak bir sürü zamanı boşa harcarım.

Pierdo tanto tiempo soñando despierto.

- Eşek hoşaftan ne anlar.
- Nefesini boşa tüketme.

- No arrojes perlas a los cerdos.
- No arrojeis perlas a los cerdos.

Planlarımızın hepsinin boşa olduğunu bulmak çok üzücü.

Es muy triste saber que todos nuestros planes fueron en vano.

Tom hayatının büyük kısmını boşa geçirdiğine pişman oldu.

Tom lamentaba haber desperdiciado gran parte de su vida.

Mary, Tom'un Latince okuyarak zamanını boşa harcadığını düşündü.

Mary pensó que Tom perdía su tiempo al estudiar latín.

Başkalarına yardım etmek asla boşa geçmiş zaman değildir.

Ayudar a los demás nunca es una pérdida de tiempo.

Ve kadınlar ise onun güvenini hiçbir zaman boşa çıkarmayacaktır

Y las mujeres nunca perderán su confianza

Sözünü kesmek ve zamanını boşa harcamak isteyen insanlar var.

Hay gente que lo único que quieren es interrumpir y hacerte perder el tiempo.

Tom'un fikrini değiştirmesini ikna etmeye çalışarak zamanımı boşa harcamamalıydım.

No debí haber perdido mi tiempo tratando de convencer a Tom de cambiar de idea.

- Eşek hoşaftan ne anlar.
- Nefesini boşa tüketme.
- Nefesini boşuna tüketme.

- No arrojes perlas a los cerdos.
- No arrojeis perlas a los cerdos.

- Zamanını ve paranı ziyan etme.
- Zamanını ve paranı boşa harcama.

No malgastes tu tiempo y dinero.

Bu, Soult'un komuta yeteneklerini boşa harcamakla kalmadı, çünkü yeni rolü sadece

Esto no solo desperdició las habilidades de mando de Soult, ya que su nuevo papel era simplemente

- Ziyan edecek tek kuruşum yok.
- Tek bir yeni boşa harcamayı göze alamam.

No puedo gastar ni un yen.

Bilmeme gerek olmayan bir dili öğrenmeye çalışarak zamanımı boşa harcamayı tercih etmiyorum.

Prefiero no malgastar el tiempo intentando aprender una lengua que no necesito saber.

- Benim zamanımı israf ettiğimi düşünüyor musunuz?
- Sizce ben zamanımı boşa harcıyor muyum?

¿Piensas que estoy perdiendo mi tiempo?

Tom Mary'ye John'u yardım etmesi için ikna etmeye çalışarak zamanını boşa harcamamasını söyledi.

Tom le dijo a Mary que no perdiese su tiempo intentando convencer a John de que ayudara.

Napolyon, Davout'a - geriye dönüp bakıldığında - yeteneğini feci bir şekilde boşa harcayan bir rol verdi.

Napoleón le dio a Davout un papel que, visto en retrospectiva, parece un desperdicio desastroso de su habilidad.

İnsanlara "Lise yıllarında en çok pişman olduğunuz şey nedir?" diye sorduğumda, hemen hemen hepsi aynı şeyi söylerler: Zamanımızın çoğunu boşa harcadık.

Cuando le pregunto a la gente qué es lo que lamenta más del instituto, casi todos dicen lo mismo: que perdieron demasiado tiempo.

Sonuçta, "kadınsılık" bir kadının doğuştan sahip olduğu bir şey, göstermek için bir çaba sarf etmesine gerek yok ve öyle de bir özellik ki bilinçli olarak saklanmaya çalışılsa bile boşa çıkardı.

Al fin y al cabo, la "feminidad" es algo con lo que la mujer está investida naturalmente, no hace falta ningún esfuerzo para enseñarlo, y es de una calidad tal que incluso si uno fuera a hacer intentos conscientes de ocultarlo no conduciría a nada.