Translation of "Ortadan" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Ortadan" in a sentence and their spanish translations:

Bugün ortadan kaybolsak

y si desaparecemos hoy,

Cüzdanını ortadan kaldır.

Guarda la billetera.

Savaşı nasıl ortadan kaldıracağız ?

¿Cómo podemos abolir la guerra?

Biz şiddeti ortadan kaldırmalıyız.

Debemos acabar con la violencia.

Tom ortadan kaybolmuş görünüyor.

Parece que Tom ha desaparecido.

Bu tabloyu ortadan kaldır.

Quita esta mesa.

Ve kadınlar bunu ortadan kaldıranlardı.

y fueron las mujeres quienes lo resolvieron.

Böyle bir geleneği ortadan kaldırmalıyız.

Hay que acabar con esta costumbre.

Onu ortadan kesip açmanız gerekir.

Voy a tener que abrirlo.

Tom geçen ay ortadan kayboldu.

Tom desapareció el mes pasado.

Ben tüm kitapları ortadan kaldırdım.

Me deshice de todos los libros.

Kabalık, insanları ve performanslarını ortadan kaldırır.

La incivilidad debilita a las personas y disminuye su desempeño.

Böylesine kötü bir geleneği ortadan kaldırmalıyız.

Debemos eliminar costumbres malas como esa.

O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.

Abogó por abolir la distinción de clases.

Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.

Tom desapareció sin dejar rastro.

Kağıt haritalarına olan ihtiyacı ortadan kaldırdı.

tanto en los mares como en los cielos.

Tom'un ortadan kaybolması polisi tamamen şaşırttı.

La desaparición de Tom completamente desconcertó a la policía.

Tom yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak istedi.

Tom quería dejar las cosas claras.

ortadan kaldırma konusunda daha ön plana çıkıyordu.

respecto a la naturaleza aislante del término talla extra.

çeşitlilik, onları ortadan kaldıracak bir kuvvet olacaktı.

esa diversidad sería una fuerza que podría aniquilarlos.

Günün birinde oğlan, iz bırakmadan ortadan kayboldu.

El niño desapareció de un día para otro sin dejar rastro.

Annesi kızına bu oyuncakları ortadan kaldırmasını söyledi.

La madre le dijo a su hija que pusiera en orden aquellos juguetes.

Tüm galaksilerin aniden ortadan kaybolması alışılmadık değil.

No es extraño que galaxias enteras desaparezcan de pronto.

Hatta bu sözler bir gün ortadan kaybolacaktır.

Incluso estas palabras algún día desaparecerán.

Birçok eski gelenek yavaş yavaş ortadan kalkıyor.

Muchas tradiciones antiguas se van perdiendo progresivamente.

Bir fincan kahve, baş ağrımı ortadan kaldırdı.

Una taza de café curó mi dolor de cabeza.

Uyuşturucu trafiğini, kök ve dalları ortadan kaldırmalıyız.

Debemos erradicar el tráfico de drogas, sus raíces y sus ramas.

Sonuç olarak sihirli mantar depresyonu ortadan kaldırabilir mi?

En definitiva, los hongos alicinógenos, ¿cura la depresión?

Uzayın faydalarını sınırlayan engelleri ortadan kaldırmak için çalışıyoruz.

Trabajamos para derribar esas barreras que limitan los beneficios del espacio.

Olan zürafaların ana besin kaynağını ortadan kaldıran iklim

climáticos que han eliminado la principal fuente de alimento de las jirafas, que son los

Irk ayrımını ortadan kaldırmaya yönelik çabalarımıza devam edeceğiz.

Continuaremos nuestros esfuerzos de erradicar la discriminación racial.

Moğol orduları yolları üzerindeki her şeyi ortadan kaldırdı.

- Las hordas mongolas arrasaron con todo en su camino.
- Las hordas mongolas arrasaron todo a su paso.

Ve muhalefet lideri General Luisa Ortega'yı ortadan kaldırdı

General Luisa Ortega, líder de la oposición.

- Bu, harareti yok etti.
- Bu, ateşi ortadan kaldırdı.

Esto hizo desaparecer la fiebre.

Başka bir ülkeden kısa süre önce ortadan kaybolmaya aday

que se forman a partir de islas en el Océano Pacífico, son los dos

O ne yapmak zorunda olduğunu görür görmez, ortadan kayboldu.

- En cuanto vio lo que había que hacer escurrió el bulto.
- Tan pronto como vio lo que tenía que hacer, se escabulló.

- Eğer tanrı gerkçekten var olsaydı, onu ortadan kaldırmak gerekli olabilirdi.
- Eğer Tanrı gerçekten var olmuş olsaydı onu ortadan kaldırmak gerekirdi.

Si Dios existiese realmente, habría que hacerlo desaparecer.

Kederli tüccarlar kendi adaletleri kendileri ararlar, Eflak Voyvodasını ortadan kaldırıp

Los mercaderes infelices deben buscar justicia por mano propia y deciden eliminar al al vaivoda valaco y reemplazarlo con

Oksijen olmasaydı bütün hayvanlar uzun zaman önce ortadan kalkmış olurdu.

Sin oxígeno, todos los animales habrían desaparecido hace mucho tiempo.

Eğer Tanrı gerçekten var olmuş olsaydı onu ortadan kaldırmak gerekirdi.

Si Dios existiese realmente, habría que hacerlo desaparecer.

Işkence edip onları ortadan kaldırmak için birlikte çalıştığı bir plandı bu.

para detener, secuestrar, torturar y desaparecer opositores políticos.

Fakat tesadüf değil ise mısırlılar'a birşey oldu ve teknoloji ortadan kayboldu

pero si no es una coincidencia, algo les sucedió a los egipcios y la tecnología desapareció

Bir doğal afet veya salgın hastalık bütün popülasyonu büyük bir hızla ortadan kaldırabilir.

Hay riesgos de que un desastre natural o el brote de una enfermedad acabe con toda la población rápidamente.

Oranında ve bunların ortadan kaybolmasını önlemek için insani çözümler hala sera gazı emisyonlarını

por ciento, y las soluciones humanas para evitar su desaparición todavía se centran en reducir las

Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.

La pobreza no es un accidente. Como la esclavitud y el apartheid, es un producto del hombre y puede ser erradicado por las acciones de los seres humanos.

Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.

Cuando era pequeño, pensaba que si moría el mundo simplemente desaparecería. ¡Qué ilusión infantil! Es sólo que no podía aceptar que el mundo pudiera seguir existiendo sin mí.

Sınırsız hoşgörü hoşgörünün ortadan kalkmasına yol açar. Hoşgörüsüz olanlara bile sınırsız hoşgörüyü uzatırsak, hoşgörülü bir toplumu hoşgörüsüzlerin saldırısına karşı korumaya hazır değilsek, o halde hoş görülü tahrip olacak ve onunla birlikte hoşgörü de.

La tolerancia ilimitada debe conducir a la desaparición de la tolerancia. Si extendemos la tolerancia ilimitada aun a aquellos que son intolerantes; si no estamos preparados para defender a una sociedad tolerante contra los atropellos de los intolerantes, entonces los tolerantes serán destruidos y la tolerancia junto a ellos.