Translation of "Olay" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Olay" in a sentence and their spanish translations:

Olay çıkartmayın.

No hagas una escena.

Olay çözüldü!

¡Caso resuelto!

Olay mı?

¿Está pasando?

Olay çözülmedi.

- El caso no ha sido resuelto.
- No se ha resuelto el caso.

Bu olay, örneğin

Esto puede explicar, por ejemplo,

Insanlığın öğrenemediği olay

el evento que la humanidad no puede aprender

Belkide bu olay

Tal vez este evento

Olay pazartesi günü.

El evento es el lunes.

Ama olay şu ki

Sin embargo,

Bu Kuran'da anlatılan olay

Este es el evento descrito en el Corán

Olay çok daha fazlası

El evento es mucho más.

Yahu muazzam bir olay

un gran evento

Muazzam bir olay gerçekten

un evento tremendo realmente

Bu başka bir olay.

Eso es otra cosa.

Olay gece yarısı gerçekleşti.

El incidente tuvo lugar a medianoche.

Bu bir günlük olay.

Esto ocurre diariamente.

Bu önemli bir olay.

Este es un evento importante.

Bu olay oldukça esrarengiz.

Este incidente es bastante sorprendente.

İlk olay, Soğuk Savaş'ın sonuydu.

El primer evento fue el final de la Guerra Fría.

Hepsi bu, olay çözülmüş demektir.

ahí está: caso cerrado.

Işte bunun gibi bir olay

aquí hay un evento como este

Bu kadar olay yetmezmiş gibi

Como si eso no fuera suficiente

Insanlık tarihini yeniden yazdıran olay

evento que reescribe la historia humana

18.000 defa gerçekleşti bu olay

Este evento tuvo lugar 18,000 veces

Karıncalarda göç olağan bir olay

la migración es común en las hormigas

Bu harita başka bir olay.

Este mapa es otro evento.

Olay yerini detaylı olarak tanımladı.

Ella describió la escena en detalle.

Olay yerinde on polis vardı.

Había diez policías en el lugar.

Polis olay yerinde kanıt gizledi.

La policía plantó evidencia en la escena del crimen.

Kimse olay hakkında konuşmak istemedi.

- Nadie quiso hablar sobre el incidente.
- Nadie quería hablar sobre el incidente.

Ben olay için hesap vereceğim.

Te contaré acerca del incidente.

Olay sonrası basmakalıp sözler söylemekten memnundular,

No tenían problema en dar las típicas excusas:

Beklenmedik bir olay dizisi yaşanması gerekti.

necesitaba una serie de eventos improbables.

Bu olay, Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi

Una acción que figura en el libro Guinness de los Records

Denecek kadar basit bir olay değildir

no es una cosa simple de decir

Ve dünya tarihini değiştiren bir olay

y un evento que cambió la historia mundial

İnsanları şüphelendiren bir sürü olay var

Hay muchos eventos que hacen sospechar a las personas

O yıllarda görülmemiş bir olay var

Hay un incidente sin precedentes en esos años.

Olay, Davout'un tümgeneralliğe terfi etmesini hızlandırdı ...

El incidente aceleró el ascenso de Davout a general de brigada ...

O olay 15 yıl önce oldu.

Ese evento sucedió hace quince años.

- Durum böyle değil.
- Olay bu değil.

No es el caso.

Polis olay yerini kordon altına aldı.

La policía acordonó la escena del crimen.

Polisler olay yerinin birkaç fotoğrafını çekti.

La policía tomó algunas fotos de la escena del accidente.

Olay yeri harap olmuş bir moteldeydi.

La escena de crimen era en un motel ruinoso.

- Anlaşma nedir?
- Olay ne?
- Mevzu ne?

¿Qué pasa?

Bu olay bana neler yapabileceğimi gösterdi.

Este acontecimiento me hizo dar cuenta del poder del no.

- İtfaiyeciler geldiler.
- İtfaiyeciler olay yerine vardılar.

Vinieron los bomberos.

Bu, "istem dışı körlük" denen bir olay.

A este fenómeno se le llama ceguera intencional;

Olay şu ki ben uyumayı çok seviyorum.

Me encanta dormir.

Olay şu ki, bu kavrayışa varabilmek için

El objetivo es que para llegar a este punto de entendimiento,

Başka bir olay daha anlatacağım çocukluğumuzla ilgili

Te contaré otro evento sobre nuestra infancia.

Bir tek açıklamada mı kalmıştı bu olay

¿Fue este incidente en una sola declaración?

Zaten bu olay çöküşün en net göstergesidir

Este evento es el indicador más claro del colapso de todos modos

Derken bizim karşımıza şöyle bir olay çıkıyor

cuando decimos que nos encontramos con un evento como este

Bir dizi olay savaşın başlamasına yol açtı.

Una cadena de eventos condujo al estallido de la guerra

Dan olay yerine varan ilk polis memuruydu.

Dan fue el primer oficial en llegar a la escena del crimen.

Gelecekteki bir olay hakkında olumsuz bir beklentiye sahipsen

Cuando tienen una expectativa negativa sobre una situación futura,

Olay şu, daha çok davranış iteklendikçe uyumsuzluklar azalıyor.

La disonancia disminuye a medida que se impulsan más comportamientos.

Aynı benzer bir olay var aslında zaman yolculuğuyla

Existe el mismo evento similar, en realidad con el viaje en el tiempo

Gerçekten ama gerçekten algılaması çok güç bir olay

Es muy, muy difícil de percibir.

- Bu başka bir olay.
- O başka bir mesele.

Eso es otra cosa.

Büyük şehirlerde gece yarısından sonra hep olay olur.

Siempre hay problemas después de medianoche en las grandes ciudades.

Bu olay zaferden emin olan Romalılara tamamen sürpriz oldu.

Esto toma toalmente por sorpresa a los romanos.

Sıradaki şey ise Kazıklı Voyvodaya adını veren olay olacaktı

Lo que pasó después alimentaría la leyenda de "Vlad el impalador".

Fakat en son 780.000 yıl önce oldu bu olay

pero este evento ocurrió hace 780,000 años

Tabi bu olay manyetik alanların yer değiştirmesinden kaynaklı oluşuyor

Por supuesto, este evento es causado por el desplazamiento de los campos magnéticos.

Bunların yanı sıra bilimsel olarak kanıtlanmış bir olay var

También hay un incidente científicamente comprobado.

O korkunç, hayatı değiştiren ve hayatı yok eden olay gördü

Vio un evento horrible, que cambia y que destruye la vida

Rakı içerken de buna benzer bir olay yapılmıyor mu sanki

¿No hay un evento similar al beber raki?

Günümüzde ise bundan 25 yıl önce bir olay meydana geldi

hoy ocurrió un incidente hace 25 años

- Kaza onun şöhretine zarar verdi.
- Bu olay onun ününü zedeledi.

Ese incidente dañó su reputación.

- Tom travmatik bir deneyim yaşadı.
- Tom sarsıcı bir olay yaşadı.

Tom tuvo una experiencia traumática.

Böyle bir adam nasıl başkan olabilir? akıl alır bir olay değil kesinlikle!

¿Cómo puede un hombre así convertirse en presidente? ¡Definitivamente no es un incidente!

Tüm bunlar kendiliğinden kusursuzca gerçekleşmesi oldukça zor olan meşakkatli bir dizi olay.

Entonces todo eso es una secuencia complicada para ejecutar perfectamente.

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

En Francia, su país natal, Tatoeba se convirtió en un fenómeno cultural y social.

- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.

Lo que más me sorprendió acerca del accidente es lo rápido que llegaron los abogados a la escena.

- Tom'a bir kamyon çarpmış ve oracıkta can vermiş.
- Tom'a bir kamyon çarptı ve olay yerinde hayatını kaybetti.

Tom fue atropellado por un camión y murió al instante.

- Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
- Asit yağmuru doğal bir fenomen değildir.
- Asit yağmuru doğal bir olay değildir.

- La lluvia ácida no es un fenómeno natural.
- La lluvia ácida no es ningún fenómeno natural.