Translation of "Kendisine" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "Kendisine" in a sentence and their spanish translations:

Çalışanları kendisine ulaşamaz.

Él es inaccesible para sus empleados.

Büyük odayı kendisine aldı.

Él tiene la pieza grande para él solo.

Bahçede kardeşine kendisine yardım ettirdi.

Le pidió a su hermano que le ayudara con la jardinería.

Haberi biliyordu ama kendisine sakladı.

Él sabía la noticia, pero se lo guardó para él.

Tom kendisine biraz süt döktü.

Tom se sirvió algo de leche.

Tom benim kendisine dokunmamı istemedi.

Tom no quería que yo lo tocara.

Hiç kimse kendisine gülünmesinden hoşlanmaz.

A nadie le gusta que se rían de él.

Her şeyi kendisine saklamak istiyor.

Lo quiere todo para ella.

Haziran 2015'te kendisine psilosibin verildi.

En junio de 2015, le administraron psilocibina;

Ve buluşmalarında kendisine cömert davranmaması gibi

y rechaza la información de las piezas negativas,

kendisine ait bir görüntüye ise rastlayamadık

no pudimos encontrar una imagen propia

Annesinden kendisine eşlik etmesini rica etti.

La chica suplicó a su madre que la acompañara.

Tom, Mary'nin kendisine doğru geldiğini gördü.

Tom vio cómo María se le acercaba.

Tom kendisine bir burbon daha koydu.

Tom se sirvió otro trago de bourbon.

Tom kendisine yardım edecek birini bulamadı.

Tom no pudo encontrar a nadie que lo ayudara.

Komşumuz kendisine zarif bir at aldı.

Nuestro vecino compró un caballo bonito.

Onun kendisine bir şarkı söylemesini istedi.

Ella quería que él le cantara una canción.

Kendisine ait büyük bir odası var.

Tiene una habitación grande para ella sola.

Sam büyürken kendisine “Erkekler ağlamaz” dendiğini hatırlıyordu.

Sam recuerda que le decían que "los chicos no lloran",

Daha sonra kendisine Zaragoza Kuşatması'nın komutası verildi.

Luego se le dio el mando del Sitio de Zaragoza.

Tom sadece kendisine yap denilen şeyi yapar.

Tom tan sólo hace lo que se le dice que haga.

Tom, Mary'nin kendisine dikkatle baktığını fark etti.

Tom se dio cuenta de que Mary lo estaba mirando.

Birdenbire, Jack kendisine ne olduğunu fark etti.

De repente, Jack se dio cuenta de lo que le había ocurrido.

Kendisine "HAYIR" dedi. Yüksek sesle "EVET" dedi.

Ella se decía "NO" a sí misma. Ella dijo "SÍ" en voz alta.

Tom'un kendisine yardım edecek birine ihtiyacı var.

Tom necesita a alguien que lo ayude.

Tom'un kendisine yardım edecek birine ihtiyacı vardı.

Tom necesitaba a alguien que lo ayudara.

Tom Mary'nin kendisine bir iyilik yapmasını istedi.

Tom le pidió a Mary que le hiciera un favor.

Tom kendisine kötü muamele yapıldığını düşünüyor mu?

¿Acaso Tom se siente maltratado?

Mayıs 2015'te, Imperial College’da kendisine psilosibin verildi.

En mayo de 2015, en el Imperial College, le administraron psilocibina,

Başkaları hakkında kötü konuşmamayı kendisine prensip olarak benimsemektedir.

Él tiene por regla nunca hablar mal de otros.

Bazen İran'da olduğu gibi kendisine yakın diktatörler yerleştirdi

A veces esto significaba apuntalar simpáticos dictadores como en Irán, otras veces

Tom, Mary'ye kendisine daha iyi bakmasını tavsiye etti.

Tom le aconsejó a Mary que se cuidase mejor.

O, ona kendisine daha iyi bakmasını tavsiye etti.

Le aconsejó que se cuidara más.

Kendisine yardım ettiği için Tom Mary'ye teşekkür etti.

Tom le agradeció a Mary por ayudarlo.

Kendisine psilosibin verilmesinin ardından büyük bir fıçı fark etti.

y, con su dosis de psilocibina, vio un gran tonel

Qutuz Latın haçlılarına acilen mektuplar yollayıp kendisine katılmalarını istedi.

Qutuz envió cartas urgentes a los cruzados latinos, pidiéndoles que se le unieran.

Bunun yerine eski konsül Marcus Minucius Rufus'u kendisine verdiler.

En cambio, le impusieron a Marcus Minucius Rufus, un ex cónsul.

Tom orada öylece durup Mary'nin aynada kendisine bakmasını izliyordu.

Tom sencillamente se paró ahí y veía como María se miraba fijamente al espejo.

Onun kendisine yeni bir araba satın alacak parası yok.

No tiene dinero para comprarse un coche nuevo.

Tom Mary'nin sorunu çözmesi için kendisine yardım etmesini istedi.

Tom quería que Mary le ayude a resolver el problema.

Tom üvey ebeveynlerinin kendisine verdiği sevgiyi kabul etmeyi öğrendi.

Tom aprendió a aceptar el amor que le daban sus padrastros.

Onun kendisine yeni bir araba satın almak için parası yok.

No tiene dinero para comprarse un coche nuevo.

Kendisine yeni bir araba satın alması için onu ikna edemedi.

Ella no lo pudo convencer para que le comprara un auto nuevo.

Hannibal ordunun kendisine yaklaştığını, Servilius henüz Flaminius'un kaybettiğini öğrenmeden öncesinde biliyordu.

Hannibal se enteró de su moviento aún antes de que Servilius supiera sobre la derrota de Flaminius.

Tom, Mary'nin John ile dışarı çıkması kendisine sorun olmamış numarası yaptı.

Tom fingía que no le importaba que Mary saliese con John.

Napolyon, Berthier'in 1815'te kendisine tekrar katılmasını beklemişti ve yokluğundan çok korkuyordu, "

Napoleón había esperado que Berthier se reuniera con él en 1815, y fue mordaz por su ausencia: "Me

Ve kendisine bir tane yatırımcı bulup hemen bu istediği oteli satın alıyor

y encuentra un inversor e inmediatamente compra este hotel

Daha sonra ki bütün işlerinde de kendisine hep bir tane yatırımcı buluyor

él siempre se encuentra un inversionista en todos sus negocios.

Bob topladığı pulların neredeyse tümünü Tina'ya verdi ve kendisine sadece birkaç tane ayırdı.

Bob le dio a Tina casi todas las estampillas que había coleccionado, y se quedó solamente con unas pocas.

Tom, anne ve babasının kendisine yapmış olduğu hataları kendi çocuklarına yapmamak konusunda kararlıydı.

Tom estaba decidido a no cometer con sus hijos los mismos errores que sus padres habían cometido con él.

Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.

Toda persona que trabaja tiene derecho a una remuneración equitativa y satisfactoria, que le asegure, así como a su familia, una existencia conforme a la dignidad humana y que será completada, en caso necesario, por cualesquiera otros medios de protección social.