Translation of "Işin" in Spanish

0.014 sec.

Examples of using "Işin" in a sentence and their spanish translations:

Yeni işin nasıl?

¿Qué tal tu nuevo trabajo?

İşin nasıl gidiyor?

¿Cómo va tu trabajo?

İşin sırrı çıktı.

El secreto fue revelado.

Bu senin işin.

Ese es tu trabajo.

İşin hakkında konuşalım.

Conversemos acerca de tu trabajo.

- İşin bittiğinde bana söyle.
- İşin bittiğinde bana haber ver.

- Cuando acabes, avísame.
- Avisame cuando termines.

Peki işin sırrı neydi?

Y ¿Cuál era la fórmula secreta?

İşin doğrusu iflas kaçınılmaz.

De hecho, la bancarrota es inevitable.

İşin bitince haber ver.

Cuando acabes, avísame.

O, işin bir parçası.

Es parte del trabajo.

İşin çoğunu Tom yaptı.

Tomás hizo la mayor parte del trabajo.

İyi bir işin var.

Tienes un buen trabajo.

Telefonla işin bitti mi?

¿Ha terminado con el teléfono?

Yeni işin nasıl gidiyor?

¿Cómo te va en tu nuevo trabajo?

Bu işin hallolmasına sevindim.

Me alegro de que esté resuelto.

İşin çabuk yapılmasını istiyorum.

Quiero que el trabajo se haga rápido.

Bu senin işin değil.

Esos no son tus asuntos.

Bu işin geleceği yok.

- Este trabajo no tiene futuro.
- Este trabajo no tiene porvenir.

Tom işin içinde miydi?

¿Estuvo Tom involucrado en esto?

Hiç işin oldu mu?

¿Has trabajado alguna vez?

Yapacak işin yok mu?

¿No tienes trabajo que hacer?

Bu işin nasıl yapıldığını düşündüğünüzde

Cuando piensan cómo hacer este trabajo,

Onları bu işin içinden çıkaralım.

Dejémosles fuera de esos asuntos,

Sonuçta, bence işin sırrı şu:

Y al final, creo que ese es el truco:

Bu işin hepimize ihtiyacı var.

Y nos va a incluir a todos.

Kış, işin zor kısmını halletmiştir.

El invierno se encargó del trabajo duro.

İşin başında bu kadınlar var.

Estas son las mujeres que están al frente de la obra.

Bu da tabi işin espirisi

Esto es, por supuesto, una broma.

Gazete ile işin bitti mi?

¿Has acabado con el periódico?

İşin aslın bakarsan, o doğrudur.

De hecho, es cierto.

O, işin zor olduğunu biliyor.

Él tiene presente que el trabajo es difícil.

Hep birlikte bu işin içindeyiz.

Todos estamos en el mismo barco.

Cuma gecesi işin var mı?

¿Estás ocupada el viernes por la noche?

Yapacak çok işin var mı?

¿Tienes mucho que hacer?

Sanırım senin işin çok iyi.

- Creo que tu trabajo es muy bueno.
- Pienso que tu trabajo es muy bueno.

Senin ne işin var burada?

¿Tú qué estás haciendo aquí?

Tom bu işin içinde mi?

¿Está Tom involucrado en esto?

Bir işin olduğu için şanslısın.

Tienes suerte de tener trabajo.

İşin yoksa, bana yardım et.

Si estás desocupado, échame una mano.

Bu işin altında biri olmalı.

Alguien debe estar detrás de esto.

Ofis işin ehli insanlarla dolu.

La oficina está llena de gente competente.

Dergi ile işin bitti mi?

¿Terminaste con esa revista?

Başlangıç işin en önemli kısmıdır.

El comienzo es la parte más importante del trabajo.

Muhtemelen bu işin üstesinden gelecekler.

De seguro, ellos van a manejar bien esto.

Biz yüz yıllardır bu işin içindeyiz.

Llevamos así 100 años.

Yaptığımız işin detaylarını kontrol etmeye çalışırız.

que deberían quedarse fuera del control consciente.

İşin ucunda evrendeki yerimizi anlamak var.

Se trata de entender nuestro lugar en el universo.

Işin kötü yanlarını, gerçeği dışa vurmak?

para exponer la corrupción y decir la verdad al poder?

Bazı komşularımı da işin içine katacağım,

en la que voy a incluir a algunos vecinos,

Kibar feyzo filmi artık işin zirvesiydi

cortés película de feyzo era el mejor trabajo ahora

şimdi işin diğer bir boyutuna bakalım

ahora veamos otro aspecto del trabajo

Ben bu işin en iyisiyim diyor.

Él dice que soy el mejor en este negocio.

Tom işin bitince bunu geri istiyor.

Tom quiere esto de vuelta tan pronto lo hayas desocupado.

Yapacak başka bir işin yok mu?

¿Pero no tienen nada mejor que hacer?

Dün nerede olduğum senin işin değil.

Dónde estuve yo ayer no es de tu incumbencia.

Ben onun senin işin olduğunu sanıyordum.

Pensaba que ese era tu trabajo.

Senin zaten bir işin olduğunu düşündüm.

Pensé que ya tenías un empleo.

Bir işin olduğu için mutlu olmalısın.

Deberías estar contento de tener un trabajo.

Tom'un bu işin üstesinden gelebileceğine eminim.

Estoy seguro de que Tom será capaz de manejar este trabajo.

Bu işin beşe kadar bitirilmesini istiyorum.

Quiero que el trabajo esté terminado para las cinco.

Senin işin benimki kadar zor değil.

Tu trabajo no es tan difícil como el mío.

O yıl yaptığımız bu meşakkatli işin

ver el impacto del trabajo arduo

Gece gece ne işin var dışarıda?

¿Qué estás haciendo en la calle tan tarde?

Bu işin tehlikesi ileride ne olduğunu bilmemektir.

Lo peligroso es hacerlo sin saber qué hay adelante.

Işin kolay ve güvenli kısımlarına dâhil oluyor

Involucrarse en partes fáciles y seguras del trabajo.

Kusura bakmasınlar ama işin aslı öyle değil.

Pero siento decirles que los hechos no están de su lado.

Bu da işin diğer bir ilginç tarafı

Este es otro aspecto interesante del trabajo.

Sana yaptığın işin miktarına göre ödeme yapılacak.

- Se te pagará según la cantidad de trabajo que realices.
- Se le pagará de acuerdo a la cantidad de trabajo que haga.

"Yapacak işin var mı?" "Hayır, pek sayılmaz."

"¿Tienes algo que hacer?" "La verdad es que no."

Bu gece yapacak bir işin var mı?

¿Tienes cosas que hacer esta noche?

İşin çok iyi yapılmayacağını ben de biliyordum.

También sé que el trabajo no se hará muy bien.

Bana işin hakkında biraz daha anlatabilir misin?

¿Puedes contarme más sobre su trabajo?

Ben işin yarısını yaptım; sanırım biraz dinlenebilirim.

Ya hice la mitad del trabajo, puedo descansar un momento.

Fakat durum şu ki yaptığım işin sevdiğim kısmı,

Pero el tema es el siguiente: lo que más me gusta de lo que hago

İşin bu kısmında, yanılınca bunu kabul etmeniz gerekli.

Admitir los errores es parte del proceso,

İşin aldatıcı tarafı şu ki, Şu anda ABD'de

Y lo más complicado, ahora mismo en EE.UU.,

Hafızamdan silmişim. Şimdi işin en zor kısmı kaldı.

Las borré. Queda lo más duro.

Polislerin işin içinde olduğunu söyleyen savcının görevden alınması

despido del fiscal que dijo que la policía estaba involucrada

Eğer onula işin bittiyse, gazeteyi okumama izin ver.

Déjame leer el periódico si has terminado con él.

İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.

Ya hice la mitad del trabajo, y ahora puedo hacer un pausa.

Senin işin Tom'un işini doğru yaptığından emin olmaktır.

Tu trabajo es asegurarte de que Tom haga bien su trabajo.

Yaptığınız işin miktarı ile orantılı olarak para alırsınız.

Eres pagado en proporción a la cantidad de trabajo que hagas.

- Bu işi asla halledemeyeceğiz.
- Bu işin hiç üstesinden gelemeyeceğiz.

Nunca lo superaremos.

- Bu akşam işin hakkında konuşmayalım.
- Bu akşam işinden bahsetmeyelim.

No hablemos de tu trabajo ésta noche.

Part-time bir işin iyi bir tecrübe olduğunu düşünüyorum.

Creo que un trabajo a tiempo parcial es una buena experiencia.

Bu hafta sonu işin yoksa bizimle balık tutmaya gelsene.

¿Por qué no viene a pescar con nosotros este fin de semana, si no está ocupado?

- İşin öğlenden önce bitmesi gerekiyor.
- İş öğleden önce bitirilmeli.

El trabajo debe ser terminado antes de mediodía.

Kayboldum ve işin daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.

Me perdí, y para colmo empezó a llover.

Part-time bir işin iyi bir deneyim olduğunu düşünüyorum.

Creo que un trabajo a tiempo parcial es una buena experiencia.

Program bu işin hafta sonuna kadar yapılması gerektiğini belirtir.

El horario indica que esta tarea debe estar hecha para el fin de semana.

Işin doğrusu, seni, yapmak istemediğin şeyi yapman için zorlamam.

Obviamente, no puedo obligarte a hacer algo que no querés hacer.

Burası işin biraz fazla matematik kısmı olduğu için canınızı sıkmayacağım

No te molestaré porque esto es un poco de matemática.

Tom tembel bir çocuk değildir, İşin aslına bakarsanız, o çok çalışır.

- Tom no es vago. De hecho, trabaja mucho.
- Tom no es un chico perezoso. De hecho, él trabaja duro.

Işin uyuşması ile insanların işlerinde ne kadar başarılı ve mutlu olduğu

que hay una estrecha relación entre los intereses

Fakat işin hileli bir yanı da bu halde bile meditasyon yapabiliyor olmam.

Pero el truco es que lo puedo hacer así.

Bu işin benim için ne kadar önemli olduğu hakkında bir fikrin yok.

No tienes ni idea de lo importante que es este trabajo para mí.