Translation of "Kaçınılmaz" in English

0.009 sec.

Examples of using "Kaçınılmaz" in a sentence and their english translations:

- Gelişme kaçınılmaz.
- İlerleme kaçınılmaz.

- Progress is unavoidable.
- Progress is inevitable.

Sorunlar kaçınılmaz

Problems are inevitable

Kazalar kaçınılmaz.

- Accidents will happen.
- Accidents are inevitable.

Değişim kaçınılmaz.

Change is inevitable.

Bu kaçınılmaz.

That's unavoidable.

- Onun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum.
- Kaçınılmaz olduğunu biliyorum.

- I know that it's inevitable.
- I know it's inevitable.

Kaçınılmaz bir günde,

On a fateful day,

Kaosun gelmesi kaçınılmaz.

The coming of chaos is inevitable.

Savaş kaçınılmaz değil.

- War is not inevitable.
- The war is not inevitable.

Korkarım bu kaçınılmaz.

I'm afraid it's unavoidable.

Kaçınılmaz sonuçları olacaktır.

There will be inevitable consequences.

Bu şimdi kaçınılmaz.

This is now inevitable.

Kaçınılmaz olana uyun.

Abide by the inevitable.

İleri gitmek kaçınılmaz.

- Progress is unavoidable.
- Progress is inevitable.

Bu açıkça kaçınılmaz.

It is clearly inevitable.

- Sanırım o artık kaçınılmaz.
- Artık onun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum.

- I think it's inevitable now.
- I think that it's inevitable now.

Kaçınılmaz sona yaklaşmasını izlerken

as it tapered to its inevitable end,

İşin doğrusu iflas kaçınılmaz.

As a matter of fact, bankruptcy is inevitable.

O, kaçınılmaz bir şeydir.

It's inevitable.

O, kaçınılmaz bir sorun.

- That problem is not avoidable.
- That problem isn't avoidable.

Bu kaçınılmaz bir sonuç.

It's a foregone conclusion.

Bunun kaçınılmaz olduğunu varsayıyorum.

- I assume it was unavoidable.
- I assume that it was unavoidable.

Bu kaçınılmaz gibi gözüküyor.

This appears to have been inevitable.

Sadece kaçınılmaz olanı erteliyorsun.

You're only postponing the inevitable.

Bu belli ki kaçınılmaz.

It is clearly inevitable.

Bunun kaçınılmaz ve değiştirilmesi imkansız

that it can feel inevitable

Yıllarca erkek olarak yaşayınca kaçınılmaz oluyor.

A lot of decades of being a man.

Tabi bu durumda tutuklanmak kaçınılmaz oluyor

Of course, arrest is inevitable in this case

Dışişleri Bakanı, savaşın kaçınılmaz olduğunu söyledi.

The Foreign Minister said that war was inevitable.

Meyvelerle dolu dal kaçınılmaz olarak eğilir.

The branch loaded with fruit inevitably bends.

Piyasalar, kaçınılmaz olarak çözdüğünden fazla sorun yaratıyor.

markets inevitably create more problems than they solve.

Bazen bizleri değişimin kaçınılmaz olduğunu hissetmemize zorluyor;

could sometimes make us feel like change is inevitable,

Yapabilecekleri en iyi şey, kaçınılmaz felaketi bekleyip

The best they can do is hang on for the inevitable catastrophe

Ve mantık ile hisler çatıştığında kaçınılmaz olarak

and that when reason and emotion collide,

Bir oni oniden korkanlara kaçınılmaz şekilde görünecek.

An oni will appear inevitably to those who fear oni.

Artık ortam iyice ısınmış, savaş kaçınılmaz olmuştur.

The stage was set for conflict.

Kaçınılmaz olarak sınırlayacak olan Hıristiyan egemenliğini yeniden kurdu

the Ottoman expansion into Europe.

Bir gün Fransa'ya gitmem kaçınılmaz, sadece ne zaman olduğunu bilmiyorum.

- It is inevitable that I go to France someday, I just don't know when.
- It is inevitable that I will go to France someday, I just don't know when.

Bir gün Fransa'ya gidecek olmam kaçınılmaz. Ben sadece zamanı bilmiyorum.

- It is inevitable that I go to France someday, I just don't know when.
- It is inevitable that I will go to France someday, I just don't know when.

Başlattı , yavaş yavaş düşmanın sol kanadını sürerek… Avusturya'nın geri çekilmesini kaçınılmaz hale getirmeye yardımcı oldu.

attack, gradually driving in the enemy left flank…  helping to make Austrian retreat inevitable.