Translation of "Beklemek" in Spanish

0.346 sec.

Examples of using "Beklemek" in a sentence and their spanish translations:

Beklemek istemiyorum.

No quiero esperar.

Beklemek sıkıcıdır.

Esperar es aburrido.

- Beklemek istediğini düşündüm.
- Beklemek istediğinizi düşündüm.

Pensé que querías esperar.

Artık beklemek istemiyoruz.

No queremos esperar más.

Tom beklemek istemiyor.

Tom no quiere esperar.

Tom beklemek istemedi.

Tom no quiso esperar.

Tom'u beklemek istiyorum.

Quiero esperar a Tom

Beklemek ister misin?

¿Querés esperar?

Beklemek ister misiniz?

¿Usted quiere esperar?

çalışmaların bitmesini beklemek zorundayız

tenemos que esperar a que termine el trabajo

Tüm yapman gereken beklemek.

Todo lo que tienes que hacer es esperar.

O seni beklemek istemiyor.

No te quiere esperar.

Tom beklemek zorunda kalacak.

Tom tendrá que esperar.

Arabada beklemek ister misin?

¿Querés esperar en el auto?

Yarına kadar beklemek istemiyorum.

No quiero esperar hasta mañana.

En kötüsünü beklemek zorundayız.

Tenemos que esperar lo peor.

- Beklemek zorundayım.
- Beklemem gerekiyor.

Tengo que esperar.

Şimdi tüm yapabileceğim beklemek.

Todo lo que podemos hacer ahora es esperar.

Biz onu beklemek zorundayız.

Tenemos que esperarle.

Yapabileceğimiz tek şey beklemek.

No nos queda mas remedio que esperar.

Tom, Mary'yi beklemek zorunda.

Tom tiene que esperar a Mary.

Tom'un canı beklemek istemiyordu.

Tom no tenía ganas de esperar.

Nikaha kadar beklemek istiyor.

Ella quiere esperar hasta el matrimonio.

Çok fazla beklemek zorunda kalmayacak...

Él no tendrá que esperar mucho tiempo...

Ne kadar beklemek zorunda kalacağız?

¿Cuánto tiempo tendremos que esperar?

Bu kadar uzun beklemek istemiyorum.

- No quiero esperar tanto tiempo.
- No quiero esperar tanto.

Canım daha fazla beklemek istemiyor.

No tengo ganas de esperar más.

O onu beklemek zorunda kalacak.

Ella tendrá que esperarlo.

Şu anda tüm yapabileceğim beklemek.

Todo lo que puedo hacer por el momento es esperar.

Son dakikaya kadar beklemek istemiyorum.

No quiero esperar hasta el último minuto.

Sonuna kadar beklemek zorunda değilsin.

No tienes que esperar hasta el final.

Beklemek ve görmek zorunda kalacaksın.

- Tendrás que esperar y ver.
- Tendrás que esperar a ver qué pasa.

O kadar uzun beklemek istemiyorum.

- No quiero esperar tanto tiempo.
- No quiero esperar tanto.

Birkaç dakika beklemek zorunda kalacağız.

Tendremos que esperar algunos minutos.

Beş saat beklemek zorunda kalacağız.

Tendremos que esperar cinco horas.

Tom sırada beklemek zorunda değildi.

Tom no tuvo que esperar en la cola.

Ne kadar süre beklemek zorundayım?

- ¿Por cuánto tengo que esperar?
- ¿Cuánto tengo que esperar?

Tom sonraki otobüsü beklemek istedi.

Tom quería esperar al siguiente autobús.

Yapılacak tek şey kaldı, beklemek!

¡No queda más que esperar!

Sizi beklemek uzun zamanımızı aldı.

Llevamos esperándote una eternidad.

Sanırım biraz daha beklemek zorundayız.

Creo que debemos esperar un poco más.

Daha ne kadar beklemek zorundayım?

¿Cuánto más tengo que esperar?

- Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.
- Yapmanız gereken bütün şey onun cevabını beklemek.
- Yapmak zorunda olduğun tek şey onun cevabını beklemek.

- Todo lo que debes hacer es aguardar su respuesta.
- Todo lo que debes hacer es esperar su respuesta.

Yemek için iki ay beklemek lazım.

Después hay que esperar dos meses para comerlo.

Tek yapman gereken geri dönmemi beklemek.

Todo lo que tú tienes que hacer es esperar a que yo regrese.

Tom o kadar uzun beklemek istemiyor.

- Tom no desea esperar tanto.
- Tom no quiere esperar tanto.

Gerçekten iki saat beklemek istiyor musun?

¿De verdad quieres esperar dos horas?

Tom gelinceye kadar beklemek istediğini düşündüm.

Pensé que querías esperar hasta que Tom llegara.

Tom üç saat daha beklemek zorunda.

Tom tiene que esperar tres horas más.

Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.

Todo lo que debes hacer es esperar su respuesta.

Ne kadar süre burada beklemek zorundayız?

¿Cuánto tiempo tenemos que esperar aquí?

Otobüsü bir süre beklemek zorunda kaldık.

Tuvimos que esperar un poco al autobús.

Bilet gişesindeki kuyrukta beklemek zorunda kaldı.

Tuvo que hacer cola en la boletería.

- Tüm yapabileceğin beklemektir.
- Tüm yapabileceğin beklemek.

- Lo único que puedes hacer es esperar.
- Todo lo que puedes hacer es esperar.

Bir şeyi istemekle, beklemek tamamen farklı şeylerdir.

Lo que quieren y lo que esperan son dos cosas muy distintas.

Deliyi beklemek ve onun için plan yapmak.

es esperar y planificar para el agobio.

Yapabileceğimiz tek şey kendimizi sıcak tutup beklemek.

Solo resta mantenerme caliente y esperar. ¡Dios!

Yapabileceğimiz tek şey Kendimizi sıcak tutup beklemek.

Solo resta mantenerme caliente y esperar.

Geç kalmam durumunda beni beklemek zorunda değilsin.

Si me retrasara, no me esperes.

Üç saatten daha fazla beklemek zorunda kaldım.

Tuve que esperar más de tres horas.

Ben sadece birkaç dakika daha beklemek istiyorum.

Solo quiero esperar unos pocos minutos más.

On yıl beklemek için uzun bir süre.

10 años es un largo tiempo para esperar.

Anahtarı çekmek için doğru zamanı beklemek zorundasın.

Hay que esperar el momento adecuado para bajar la palanca.

Daha fazla beklemek tam bir zaman kaybıdır.

Esperar más es una absoluta pérdida de tiempo.

Yapmak zorunda olduğun tek şey onun cevabını beklemek.

- Todo lo que debes hacer es aguardar su respuesta.
- Todo lo que debes hacer es esperar su respuesta.

Bu tür şeyin olmasını beklemek olağan dışı değil.

No es raro que pase este tipo de cosas.

Tom yaklaşık üç saat Mary'yi beklemek zorunda kaldı.

Tom tuvo que esperar a Mary más o menos por tres horas.

Bir arkadaş için uzun süre beklemek beni sinirlendirir.

Esperar mucho rato a un amigo me pone nervioso.

O, ona biraz ılık süt getirinceye kadar beklemek zorunda.

Tiene que esperar hasta que le lleve algo de leche caliente.

- Beklemek ve görmek zorunda kalacaksınız.
- Beklemeniz ve görmeniz gerekecek.

Tendrás que esperar y ver.

Tom Mary'yi ne kadar beklemek zorunda kalacağını merak etti.

Tom se preguntaba por cuánto debería esperar a María.

Tom'un onu yapabilip yapamayacağını beklemek ve görmek zorunda kalacağız.

Tendremos que esperar y ver si Tom será capaz de hacer eso.

Arkadaşımın gelmesini çok uzun süre beklemek zorunda kaldığımda huzursuz hissediyorum.

Me siento inquieto cuando tengo que esperar demasiado tiempo para que mi amiga aparezca.

- Daha ne kadar beklemem gerekiyor?
- Daha ne kadar beklemek zorundayım?

¿Cuánto más tengo que esperar?

O bir sandalye buluncaya kadar ve oturuncaya kadar beklemek zorunda kaldık.

Tuvimos que esperar hasta que ella encontró una silla y se sentó.

Bir bilet almak için en azından bir saat beklemek zorunda kalacaksın.

Para comprar un boleto deberás esperar al menos una hora.

Treni kaçırdığım için, bir sonraki tren için yaklaşık bir saat beklemek zorunda kaldım.

Como perdí el tren, tuve que esperar alrededor de una hora para el próximo.

- Bir sonraki otobüsü yirmi dakika beklemek zorunda kaldım.
- Bir sonraki otobüsü mecburen yirmi dakika bekledim.
- Bir sonraki otobüs için yirmi dakika beklemem gerekti.

Tuve que esperar veinte minutos para el próximo bus.

- Burada ne kadar kalmalıyız?
- Burada ne kadar kalmamız gerek?
- Burada ne kadar kalmak zorundayız?
- Burada ne kadar beklemeliyiz?
- Burada ne kadar beklememiz gerek?
- Burada ne kadar beklemek zorundayız?

¿Cuánto tiempo tenemos que quedarnos aquí?