Translation of "Almış" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "Almış" in a sentence and their spanish translations:

Eğitimini almış dinin

religión educada

O soğuk almış.

Él tiene un resfriado ahora.

Kate soğuk almış.

Kate está resfriada.

O rüşvet almış olamaz.

No se le puede sobornar.

Etin tadını almış bir kere.

Le gusta la carne.

Genç yavrular başlarına bela almış.

Los cachorros se toparon con problemas.

Reklam almış gibi olduk ama

Parecíamos haber recibido publicidad, pero

Biraz kilo almış gibi görünüyorsun.

Parece que has cogido un par de quilos.

- Soğuk almış olmalıyım.
- Üşütmüş olmalıyım.

Debo haberme cogido un resfriado.

Tom'un yeteneğini hafife almış olabiliriz.

Pudimos haber subestimado el talento de Tom.

çabukluk arayışımızda uygunluk kalitenin yerini almış.

y la comodidad supera a la calidad en la búsqueda por la rapidez.

Altınını ipotek etmiş ve kredi almış.

Hipotecó el oro que tenía y tomó un préstamo.

Birisi yanlışlıkla benim şemsiyemi almış olmalı.

Alguien debe de haber cogido mi paraguas por error.

Jack yanlışlıkla benim şemsiyemi almış olabilir.

Jack quizás tomó mi paraguas por error.

O siktiğimin orospusu kredi kartımı almış.

Esa maldita puta me robó mi tarjeta de crédito.

İyi eğitim almış, beyaz ırktan bir erkeğin

No hay manera de que un hombre blanco instruido entienda

Mimar prestijli bir ödül almış olduğuyla övündü.

El arquitecto se jactó de haber recibido un premio prestigioso.

- Dedem bana almış!
- Dedem onu bana aldı!

¡Me lo ha comprado el abuelo!

Benim sözümü hakaret olarak almış gibi görünüyor.

Parece que se ha tomado mi comentario como un insulto.

Ben anahtarı almış olsaydım, kapının arkasında duruyor olmazdım.

Si yo hubiera tomado la llave, yo no estaría de pie detrás de la puerta.

Başarılı, iyi eğitim almış, beyaz ırktan Amerikalı bir erkektim.

Era un exitoso, instruido hombre blanco estadounidense.

- Onun yeteneklerini küçümsemiş olabiliriz.
- Onun yeteneğini hafife almış olabiliriz.

Podríamos haber subestimado su capacidad.

Bölgedeki Soğuk Savaş, asla öngörülemeyecek bir hal almış durumda.

Es una guerra fría que se está volviendo increíble impredecible.

Biraz kilo almış olmalıyım. Kot pantolonumum düğmesi gerçekten sıkıyor.

¿Habré engordado un poco? Me aprietan los vaqueros.

Önümüzdeki Mart ayında dört yıl boyunca İngilizce eğitimi almış olacaksın.

Habrás estudiado inglés por cuatro años el próximo marzo.

Tüm bunlarla beraber artık düşmanlarının çoğunu öldürmüş ve kuzey sınırını güvene almış olan Vlad,

Con la mayoría de sus rivales muertos y su frontera del noroeste asegurada, el voivoda valaco proyecta