Translation of "Ümit" in Spanish

0.013 sec.

Examples of using "Ümit" in a sentence and their spanish translations:

Ümit yok.

No hay esperanza.

Çok ümit yok.

No hay mucha esperanza.

Tekrar geleceğini ümit ediyorum.

Espero que vengas de nuevo.

Tom, ümit olduğunu düşünüyor.

Tom cree que hay esperanza.

Boş ümit beslemek istemiyorum.

- No quiero crear falsas expectativas.
- No quiero avivar falsas esperanzas.

Tom'la konuşmayı ümit etmiştim.

Quería hablar con Tom.

Bütün yapabileceğimiz ümit etmektir.

Lo único que podemos hacer es tener esperanzas.

Onun iyileşeceğini ümit etmiştim.

Yo esperaba que él se recuperaría.

Onlar Ümit Burnu'nu geçtiler.

Pasaron el cabo de Buena Esperanza.

- Hiç umut yok.
- Ümit yok.

No hay ninguna esperanza.

Hepinizle tekrar görüşmeyi ümit ediyorum.

Espero reencontrarme con todos vosotros de nuevo.

Başaracağına dair biraz ümit var.

Hay una pequeña esperanza de que él tenga éxito.

Hayat olduğu sürece, ümit vardır.

- Mientras hay vida, hay esperanza.
- Mientras haya vida, habrá esperanza.
- Donde hay vida, hay esperanza.

Ben orada onunla karşılamayı ümit etmiştim.

Esperaba encontrarme con ella aquí.

Hayatta olduklarına dair biraz ümit var.

Hay poca esperanza de que estén vivos.

Her şeyin iyi gideceğini ümit edelim.

Esperemos que todo vaya bien

Gelecekte bir dişçi olmayı ümit ediyorum.

Espero ser un dentista en el futuro.

Ümit ettiğimiz şey, size bu metodu göstererek

Lo que esperamos es que con este método

Mary, tatili sırasında dinlenmeyi çok ümit ediyor.

Mary espera descansar mucho durante sus vacaciones.

Size biraz tavsiye verirsem umursamayacağınızı ümit ediyorum.

Espero que no te importe que te dé algunos consejos.

Bu arada, İngilizcem kesinlikle ümit vaat etmiyor.

Por cierto, mi inglés no tiene remedio en absoluto.

O zaman bize ümit ışığı olacak şey bu video

Entonces este video será la esperanza de nosotros

Biz sadece, hükümetin birliklerini geri çekmeye karar vermesini ümit edebiliriz.

Sólo podemos esperar que el Gobierno decida retirar sus tropas.

- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- Hayat varken ümit vardır.

- Mientras hay vida, hay esperanza.
- Mientras haya vida, habrá esperanza.
- Mientras haya vida, hay esperanza.
- Donde hay vida, hay esperanza.

Biz, onların konuşmalarının, aranızda heyecan verici sohbetleri ateşlemesini ümit ediyoruz.

Esperamos que sus charlas generen una conversación emocionante entre Uds.

- Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
- Yaşamın olduğu yerde, umut vardır.

Donde hay vida, hay esperanza.

- Gelecek yıl tekrar görüşmek ümidiyle.
- Gelecek yıl tekrar görüşmeyi ümit ediyorum.

- Espero volver a verte el año que viene.
- Espero verte de nuevo el año que viene.

Tom bir yıldan daha fazla Boston'da yaşamak zorunda olmamayı ümit ediyor.

Tom espera no tener que vivir en Boston durante más de un año.

Önceden başardiğımız yarın başarabileceğimiz ve başarmak zorunda olduğumuz için bize ümit verir.

Lo que ya hemos logrado nos da esperanza para lo que podemos y debemos lograr mañana.

- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- Hayat varken ümit vardır.
- Hayat varken umut var.

- Mientras hay vida, hay esperanza.
- Mientras haya vida, habrá esperanza.
- Mientras haya vida, hay esperanza.

Bilim adamları yeni ilaçlar keşfetmeye devam ediyor, bu yüzden komada olan insanlar için her zaman bir ümit vardır.

Los científicos siguen descubriendo nuevas medicinas, por lo tanto, siempre hay esperanza para las personas que están en coma.

Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.

La esperanza es cuando de repente corres a la cocina como un loco para ver si la caja vacía de galletas de chocolate que te acabas de terminar hace una hora fue mágicamente rellenada.