Translation of "Karanlık" in Portuguese

0.012 sec.

Examples of using "Karanlık" in a sentence and their portuguese translations:

Karanlık...

A escuridão...

Karanlık.

Escuridão.

Karanlık denizlerimiz...

Os nossos mares escuros são o palco...

Burası karanlık.

- Está escuro aqui dentro.
- Está escuro aqui.

Çok karanlık.

Está muito escuro.

Dışarısı karanlık.

Está escuro lá fora.

Tamamen karanlık.

- Está completamente escuro.
- É completamente escuro.

Hâlâ karanlık.

Ainda está escuro.

Neden karanlık?

- Por que é escuro?
- Por que está escuro?

Karanlık çökmek üzere.

A escuridão está quase a chegar.

Karanlık biraz korkutucu.

Era assustador, no escuro.

Dışarda hava karanlık.

Está escuro lá fora.

Karanlık ışığın yokluğudur.

A escuridão é a ausência de luz.

Hava zaten karanlık.

- Já escureceu.
- Já está escuro.

Karanlık bir geceydi.

Foi uma noite escura.

Dışarısı tamamen karanlık.

- Lá fora está totalmente escuro.
- Está um breu total lá fora.

Artık dışarısı karanlık.

Já escureceu.

Dışarısı hâlâ karanlık.

Ainda está escuro lá fora.

Dışarısı zifiri karanlık.

Lá fora está escuro como breu.

Yatak odam karanlık.

Meu quarto está escuro.

Gece çok karanlık.

A noite está muito escura.

Karanlık madde görünmezdir.

A matéria escura é invisível.

Kontrolümdeki karanlık dünyamdan çıkacaktım

sair daquele mundo escuro, individual, controlável,

Gençlerden karanlık gerçekliği gizler

disfarça uma realidade mais obscura para os jovens

Karanlık nasıl hızlı çöktüyse...

Tão depressa como a escuridão chegou...

Karanlık olmadan eve gel.

Volte para casa antes do anoitecer.

Burada hava çok karanlık.

Está muito escuro aqui.

Mağaranın içi zifiri karanlık.

É escuro dentro da caverna.

Bu oda çok karanlık.

Esta sala está escura demais.

Polisler karanlık gölü aradı.

A polícia procurou no lago obscuro.

Hepimizin karanlık sırları vardır.

Todos nós temos segredos obscuros.

Fadıl karanlık sırrını açıkladı.

Fadil revelou seu tenebroso segredo.

Yosun karanlık, nemli ortamlarda büyür.

E o musgo cresce em ambientes escuros e húmidos.

Yosun karanlık, nemli ortamlarda büyür.

E o musgo cresce em ambientes escuros e húmidos.

Avcılardan ancak karanlık sayesinde korunabiliyor.

A escuridão é a única proteção contra os predadores.

Ay döngüsünün en karanlık evresi.

O período mais escuro do ciclo lunar.

Çok karanlık olursa avlarını göremezler.

Se estiver muito escuro, não conseguem ver a presa.

Karanlık, sessiz bir alan arıyor.

Procura um recanto escuro e sossegado.

Karanlık bir yerde kitap okumayın.

Não leia livros num lugar mal iluminado.

Dışarıda oynamak için çok karanlık.

Está escuro demais para brincar lá fora.

Kediler, karanlık yerlerde bile görebilirler.

Os gatos conseguem ver mesmo em lugares escuros.

Tom karanlık bir sokakta öldürüldü.

Tom foi morto em um beco escuro.

Sami'nin karanlık bir sırrı vardı.

Sami tinha um segredo tenebroso.

Artık... şüphe kalmadı. Karanlık, fırsat yaratır.

Agora, não há dúvida. A escuridão traz oportunidades.

Şu an o kadar karanlık ki...

Agora, está tão escuro...

Ay'ın en karanlık evresine denk gelir.

que o oceano proporciona os espetáculos mais mágicos.

Tom'un arkasından karanlık bir gölge geçti.

Uma sombra escura passou atrás do Tom.

Oda çok karanlık ve ürkütücü görünüyor.

O quarto parece terrivelmente escuro e assustador.

Karanlık bir odada okumak iyi değildir.

- Não é bom ler na sala escura.
- Não é bom ler num aposento escuro.

Böyle karanlık bir yerde ne yapıyorsun?

Que é que você está fazendo num lugar escuro como esse?

Burası kitap okumak için çok karanlık.

Está muito escuro aqui para ler um livro.

Bu gece için hava tahmini: karanlık.

Previsão do tempo para hoje à noite: escuro.

Ay, Afrika Savanı'nda neredeyse en karanlık evresinde.

Na savana africana, a Lua está quase na sua fase mais escura.

...günler uzar ve karanlık yerini aydınlığa bırakır.

... a duração dos dias aumenta e a escuridão dá lugar à luz.

...bu karanlık suların daha da derinlerine iniyoruz.

... estamos a aventurar-nos mais nestas águas escuras.

Çakan şimşeklerin dışında artık ortalık zifiri karanlık.

A única luz que se vê é a dos relâmpagos.

Iniyorlar ... sonra karanlık denizde yeniden gözden kayboluyorlar.

e relíquias sagradas ... e desaparecem no mar escuro.

Hava karanlık, bu yüzden adımlarına dikkat et.

Está escuro, então preste atenção onde pisa.

Anneyi bekleyen uzun karanlık, dayanıklılığını ve kabiliyetini sınayacak.

A escuridão prolongada será um teste à sua resistência e capacidade.

Daha da kuzeyde... ...karanlık biraz daha uzun sürer.

Mas, mais para norte, a escuridão prolonga-se por mais tempo.

Karanlık çökünce... ...fokların görülmeden geçme şansının artması gerekir.

Quando a noite cai, os ursos-marinhos têm mais hipóteses de passarem despercebidos.

Gece olunca, mercanların bile karanlık yüzü ortaya çıkıyor.

À noite, até os corais mostram um lado negro.

Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.

Uso uma lanterna para iluminar áreas escuras.

Hiçbir şey bir kara delikten daha karanlık değildir.

Nada é mais escuro do que um buraco negro.

John, karanlık bir odada bir hayaletin varlığını hissetti.

John sentiu a presença de um fantasma na sala escura.

Karanlık olduğunda görmek için bir el feneri kullanabilirsiniz.

Quando está escuro, você pode usar uma lanterna para enxergar.

Karanlık ve aydınlık bir elmanın iki yarısı gibidir.

Luz e escuridão são duas faces de uma mesma coisa.

Isı algılayan termal kamera en karanlık gecede bile görebilir.

Até na noite mais escura, é possível ver com uma câmara de infravermelhos.

Fakat daha karanlık gecelerde... ...altıncı bir his devreye giriyor.

Mas nas noites mais escuras... ... faz uso de um sexto sentido.

Karanlık çöktüğü için bu vakitler daha güvenli olsa gerek.

Sob a proteção da escuridão, deveria ser mais seguro deslocarem-se.

Her yer karanlık olduğu için herhangi bir şey göremiyorum.

Não posso ver nada porque tudo está escuro.

Gökyüzü karanlık ve gri - Tipik bir yağışlı mevsim havası.

O céu está nublado e cinzento - um céu típico da estação das chuvas.

Kral Hrolf hakkındaki efsaneler, geleneksel olarak 'Karanlık Çağlar' olarak bilinen

As lendas sobre o Rei Hrolf vêm de um período tumultuado da história da Europa, tradicionalmente

- Onun gizli bir sırrı var.
- O, karanlık bir sırra sahip.

Ele tem um segredo tenebroso.

- Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
- Herkes bir aydır, ve herhangi birine asla göstermeyeceği karanlık bir tarafı vardır.

Toda pessoa é uma lua e tem um lado negro que nunca mostra para ninguém.

Karanlık gizlenmesini sağlıyor. Ama yere bastığında çıkan titreşimler buz denizinde yankılanıyor.

Passa despercebida na escuridão. Mas os passos ressoam no gelo que cobre o mar.

Ama zifiri karanlık değil. Dolunayın ışığı Güneş'inkinden 400.000 kat daha sönüktür.

Mas não é completa. A luz da lua cheia é 400 mil vezes mais fraca do que a do sol.

Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.

Toda pessoa é uma lua e tem um lado negro que nunca mostra para ninguém.

Bir gün karanlık madde için ayrı periyodik bir tablo olacak mı?

Haverá um dia uma tabela periódica separada para a matéria escura?

Gece ne kadar karanlık olursa... ...bu sular insanı o kadar hayrete düşürüyor.

E, quanto mais escura a noite, mais maravilhas estas águas revelam.

Şehrin ışıklarını geride bırakıp karanlık açık okyanusa ulaşan kürklü foklar artık daha güvende.

Uma vez para lá das luzes da cidade, no oceano escuro, os ursos-marinhos estão mais seguros.

Artık güvende, biraz da akıllandı. Bu yoğun, karanlık yağmur ormanlarında ayrı düşmemek zor olabiliyor.

Está a salvo e um pouco mais sábio. É difícil os animais manterem-se juntos nestas florestas densas e escuras.

Karanlık bir odada siyah bir kediyi bulmak çok zordur, hele odada hiç kedi yoksa.

É muito difícil encontrar um gato preto numa sala escura, principalmente se não há gato nenhum.

Karanlık ve rutubetli yerler börtü böcek bulmak için her zaman iyidir. Biz de oraya gidiyoruz.

Sítios escuros e húmidos são ótimos para encontrar bicharocos. É para lá que vamos.

Bu savunma ancak karanlık çökünce belli olur. Resife mavi ışık vurunca neler olduğu gözler önüne serilir.

Só se torna aparente depois de escurecer. Banhar o recife em luz azul revela o que se passa.

- O, nadiren, kırk yılda bir, karanlık çöktükten sonra dışarı çıkar.
- Karanlıktan sonra nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.

Ela raramente, para não dizer nunca, sai de casa depois que anoitece.