Translation of "Deniz" in Portuguese

0.021 sec.

Examples of using "Deniz" in a sentence and their portuguese translations:

Geceleri deniz...

O mar à noite...

Deniz yeşil.

O mar é verde.

Deniz derindir.

O mar é profundo.

Deniz mavidir.

O mar é azul.

Deniz haşindir.

O mar está agitado.

Baksanıza, deniz minareleri!

Vejam, lapas!

Deniz minaresinden olmalı!

Deve ser a lapa!

Deniz çok geniş.

O mar é vastíssimo.

Bugün deniz sıcaktı!

- O mar estava quentinho hoje!
- Hoje o mar estava morno!

Ermenistan'da deniz yoktur.

Não há mares na Armênia.

Deniz çarşaf gibiydi.

O mar estava liso como um espelho.

Beni deniz tutar.

Eu estou com enjôo.

Deniz ürünlerini seviyorum.

- Eu gosto de peixe.
- Eu gosto de frutos do mar.

Deniz köpekbalıklarıyla doldu.

O mar está infestado de tubarões.

Gökyüzü mavidir, deniz de mavidir. Gökyüzü ve deniz mavidir.

O céu é azul; o mar também é azul. O céu e o mar são azuis.

Ve devasa deniz kayalıklarının,

e é o lar de enormes arribas,

Mümkünse deniz minarelerini haşlayın.

Sendo assim, se puder, ferva as lapas.

Uçurum deniz üzerinde duruyor.

O penhasco pende sobre o mar.

Mary bir deniz kestanesidir.

Mary é um ouriço do mar.

Fırtınadan sonra, deniz sakindi.

Depois da procela, o mar se acalmou.

O bir deniz biyoloğu.

Ele é formado em biologia marinha.

O hiç deniz görmedi.

Ela nunca viu o mar.

Deniz ürünleri yemeyi severim.

- Eu gosto de comer frutos do mar.
- Gosto de comer frutos do mar.

Tom deniz ürünlerini sever.

Tom gosta de frutos do mar.

Deniz martıları alçaktan uçuyor.

As gaivotas estão voando baixo.

Tom bir deniz biyoloğudur.

Tom é biólogo marinho.

Deniz ürünlerini sever misin?

Você gosta de frutos do mar?

Bazen bir deniz mahsulüne dokunduğumda

De vez em quando, quando toco em certo marisco ou assim,

Deniz havası saf ve sağlıklıdır.

O ar do mar é limpo e saudável.

Benim bir deniz evim yok.

Não tenho uma casa na praia.

Deniz dünyanın yüzeyinin çoğunu örter.

O mar cobre grande parte da superfície do globo.

Deniz köpek balıklarıyla istila edilmiş.

O mar está infestado de tubarões.

Ben gerçekten deniz ürünlerini severim.

Eu gosto muito de frutos do mar.

Donanma bizim deniz kıyımızı savunur.

A marinha defende nossa costa.

Deniz atlarında hamile kalan erkektir.

Em cavalos marinhos é o macho que engravida.

İkimiz de deniz ürünlerinden hoşlanırız.

Nós ambos gostamos de frutos do mar.

Deniz seviyesinin ne kadar üstündeyiz?

A que altitude acima do nível do mar nos encontramos?

Ülkenizde deniz yosunu yer misiniz?

Comem-se algas no seu país?

Hiç deniz kestanesi yedin mi?

Você já comeu ouriço-do-mar?

Ben nadiren deniz ürünleri yerim.

- Eu raramente como frutos do mar.
- Eu quase não como frutos do mar.

Deniz kıyısı özellikle ayışığında romantiktir.

A beira-mar é particularmente romântica ao luar.

Deniz minaresi mi, çiçekli yosun mu?

Vou comer a lapa ou a erva-patinha?

Ahtapot izlerinin, deniz kestanesinden farkı ne?

Qual a diferença entre os rastos de polvo e os de ouriço-do-coração,

İrlanda ve İngiltere deniz ile ayrılır.

A Inglaterra e a Irlanda são separadas pelo mar.

- Donanmaya katıldım.
- Ben deniz kuvvetlerine katıldım.

Entrei para a Marinha.

Tom ve Mary deniz kuvvetlerine katıldılar.

Tom e Maria entraram para a Marinha.

Tatilimizi her zaman deniz kenarında geçiririz.

- Sempre passamos nossas férias junto ao mar.
- Nós sempre passamos nossas férias na praia.

Bazı aileler tatillerini deniz kenarında geçiriyorlar.

Algumas famílias passam as férias perto da praia.

Istakozlar bir deniz hayvanları sınıfına aittir.

As lagostas pertencem a uma classe de animais marinhos.

Birkaç gemi Antarktika'daki deniz buzunda sıkışmış.

Vários navios estão encalhados no gelo do mar na Antártica.

Ben hiç kırmızı bir deniz görmedim.

- Eu nunca vi um mar vermelho.
- Nunca vi um mar vermelho.

O, Amerika'nın Deniz Harp Okulunun başkanıydı.

Ele era chefe do Colégio de Guerra Naval da América.

Tom sahilde bir deniz kabuğu bulmuş.

Tom encontrou uma concha na praia.

Dağ deniz seviyesinden 5000 metre yüksekte.

A montanha fica a 5.000 metros acima do nível do mar.

Kanatlı deniz atı broşu sahtesiyle değiştirilip kaçırıldı

O broche de cavalo-marinho alado foi substituído por um falso e sequestrado

Üstelik satışa sunulmuş bu deniz atı broşü

Além disso, este broche de cavalos-marinhos está à venda

Hindistan'ın mücevherleri ve dış deniz - hepsi senin!

as jóias da Índia e o mar longínquo - todos vossos!

Ve deniz, nehirler, dağlar ve ovaların görünümü.

de terras e mares, rios, montanhas e planícies.

Hava seyahati hızlı ancak deniz seyahati huzurlu.

Viajar de avião é rápido; viajar pelo mar, porém, é relaxante.

Deniz dünya yüzeyinin yaklaşık dörtte üçünü kapsamaktadır.

O mar cobre cerca de três quartos da superfície da Terra.

İngiliz dili bir deniz gibi etrafımızı sarıyor.

O inglês nos rodeia como um mar.

Tom'un kabuklu deniz ürünlerine karşı alerjisi vardır.

Tom é alérgico a marisco.

Bu, semtteki en iyi deniz ürünleri restoranı.

- Este é o melhor restaurante de frutos do mar da vizinhança.
- Este é o melhor restaurante de frutos do mar das redondezas.

- Evim denize bakıyor.
- Evim full deniz manzaralı.

- Minha casa fica de frente para o mar.
- Minha casa fica de frente para a praia.

Deniz suyunu içemezsin çünkü su çok tuzlu.

Não se pode tomar água do mar porque é salgada demais.

Eski Ahit kabuklu deniz ürünlerini yemeyi yasaklar.

O Antigo Testamento proíbe comer marisco.

Tom sahilde bazı güzel deniz kabukları topladı.

Tom pegou umas conchas bonitas na praia.

Bu otel harika bir deniz manzarasına sahip.

Este hotel tem uma vista magnífica para o mar.

Deniz minarelerini çiğ yerseniz, bakteri kapma riskiniz vardır.

Se comer lapas cruas, corre o risco de ingerir bactérias.

Kasaba deniz seviyesinden 1500 metre yüksekte yer alıyor.

A cidade está situada 1500 metros acima do nível do mar.

Deniz azdı, bu yüzden balık tutmaktan vazgeçmek zorunda kaldık.

O mar se encrespou, de modo que tivemos de desistir da pesca.

Yağmur yağdığı için çok az sayıda kişi deniz kenarındaydı.

Havia pouca gente na praia porque estava chovendo.

Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.

Yuriko, uma estudante de pós-graduação em biologia marinha, adormeceu em um aquário e acordou coberta de polvos e estrelas marinhas.

Ay ile gelgitler milyonlarca yıl boyunca deniz canlılarının hayatlarını şekillendirmiştir.

Ao longo de milhões de anos, a Lua e as marés moldaram a vida de seres marinhos.

Deniz bazen çok özel bir gösteri sahneye koyar. Işıltılı gelgitler.

Às vezes, o mar dá um espetáculo especial. Marés luminosas.

Deniz blokajları kıtlığa neden olmaya başlamıştı. Avrupa'da yiyecek ve yakıt ...

Şu an ufak bir deniz biyoloğu gibi. Çok şey öğrendi.

Agora ele é como um biólogo marinho. Sabe tanto.

Haftalar, aylar ve yıllar geçtikçe, deniz ormanındaki hayvanlarla olan ilişkim

A minha relação com a floresta marinha e as suas criaturas aprofunda-se...

Bu durum da pek çok deniz canlısının hayatındaki kilit olayları belirler.

Que, por sua vez, ditam acontecimentos na vida de muitos seres marinhos.

Aynı zamanda, sayısız deniz canlısının ana yemek kaynağıdır. En ufak balıktan...

E a principal fonte de alimento para inúmeros seres marinhos. Desde alevins...

Artık miğfer salyangozlarının deniz kestanesine, ahtapotun da salyangozlara olan bağlantısını biliyorum.

E agora sei como o Cassis cornuta está ligado ao ouriço-do-mar e como o polvo está ligado ao Cassis cornuta.

- Tom bir deniz anası tarafından sokuldu.
- Tom bir denizanası tarafından sokuldu.

Tom foi queimado por uma água-viva.

- Evim denize bakıyor.
- Benim evim denize doğru bakar.
- Evim full deniz manzaralı.

Minha casa tem vista para o mar.

Ama deniz biyoloğu Richard Fitzpatrick öfkeli bir denizkestanesinin saldırısına uğradığında gündüz vakti işini yapıyordu.

Mas foi durante o dia, a fazer o seu trabalho, que o biólogo marinho Richard Fitzpatrick foi vítima dum ouriço-do-mar chateado.

Şaşırtıcı ama gece ortaya çıkan bu görüntülere sıkça rastlanır. Tüm deniz hayvanlarının üçte biri biyolüminans yaratır.

Estes espetáculos noturnos são surpreendentemente comuns. Três quartos de todos os animais marinhos criam bioluminescência,