Translation of "ülke" in Portuguese

0.011 sec.

Examples of using "ülke" in a sentence and their portuguese translations:

Ülke borçlarını ödeyemedi.

O país não foi capaz de pagar as suas dívidas.

Bütün ülke karla kaplıydı.

O país todo estava coberto de neve.

Afrika bir ülke değildir.

A África não é um país.

Brezilya büyük bir ülke.

- O Brasil é um grande país.
- O Brasil é um país grande.
- O Brasil é um país extenso.

"Sonra ülke geneline yayıldı."

"Depois, espalhou-se pelo país."

Ne harika bir ülke!

Que grande país!

Cebelitarık bir ülke mi?

Gibraltar é um país?

Avrupa bir ülke değil.

A Europa não é um país.

Japonya tuhaf bir ülke.

O Japão é um país estranho.

Avustralya inanılmaz bir ülke.

A Austrália é um país incrível.

Asya'da kaç ülke vardır?

Quantos países há na Ásia?

Afrika'da kaç ülke vardır?

Quantos países há na África?

Avrupa'da kaç ülke vardır?

Quantos países existem na Europa?

İsviçre güzel bir ülke.

- A Suíça é um país belo.
- A Suíça é um belo país.

Amerika ülke değil kıtadır.

A América não é um país, é um continente.

Bu büyük bir ülke.

É um país de grandes dimensões.

Yunanistan güzel bir ülke.

A Grécia é um país adorável.

Sibirya bir ülke midir?

A Sibéria é um país?

Bir ülke olacağını sanmayın. Hayır.

para se consumir drogas. Não.

Ülke doğal kaynaklar açısından zengindir.

O país é rico em recursos naturais.

O ülke doğal kaynaklara sahip.

- Aquele país tem recursos naturais.
- Esse país tem recursos naturais.

Ülke, ekonomisinin hızlı büyümesiyle tanınmıştır.

O país é famoso pelo rápido crescimento de sua economia.

Birçok ülke ölüm cezasını kaldırdı.

Muitos países aboliram a pena de morte.

Bütün ülke karın altında gömülüydü.

O país inteiro estava soterrado na neve.

Asya'da en büyük ülke Çindir.

A China é o maior país da Ásia.

Bu büyük bir ülke, Tom.

É um país grande, Tom.

Bu ülke doğal kaynaklarca zengindir.

Este país é rico em recursos naturais.

Dünyada kaç tane ülke var.

Quantos países há no mundo?

- Nerelisin?
- Senin geldiğin ülke hangisi?

De que país você vem?

Almanya güneşli bir ülke değil.

A Alemanha não é um país ensolarado.

Biz ülke çapında seyahat ettik.

- Nós viajamos por todo o país.
- Viajamos por todo o país.

Bütün ülke bunun hakkında konuşuyor.

O país inteiro está falando sobre isso.

Yaklaşık otuz ülke temsil edildi.

Cerca de trinta países estavam representados.

İtalya çok güzel bir ülke.

A Itália é um país muito bonito.

O, ülke çapında seyahat etti.

Ele viajou por todo o país.

Bu ülke ile gurur duyuyorum.

Tenho orgulho deste país.

Ülke eşsiz, görkemli ve devasa!

O país é único, magnífico e gigante!

Ülke büyük bir nüfusa sahiptir.

O país tem uma grande população.

O dev ülke Almanya'ya bir bakın

dê uma olhada naquele país gigante Alemanha

Kadınlar ülke yönetiminde bile çok etkili

As mulheres são muito eficazes mesmo na administração do país

İki ülke dinde ve kültürde farklıdır.

Os dois países diferem em religião e cultura.

Ülke komşusu karşı savaş ilan etti.

O país declarou guerra contra o país vizinho.

Bu ülke doğal kaynak açısından zengindir.

O país é abundante em recursos naturais.

Birçok ülke yoksullukla ilgili sorunlar yaşıyor.

- Muitos países possuem problemas com pobreza.
- Muitos países têm problemas com pobreza.

Tom Afrika'nın bir ülke olduğunu düşündü.

Tom achou que a África era um país.

Bütün ülke onun ölümüne yas tuttu.

Todo o país ficou de luto à sua morte.

Onun adı tüm ülke çapında bilinir.

- Seu nome é conhecido em todo o país.
- O nome dele é conhecido em todo o país.

İskoçya bağımsız bir ülke olmalı mı?

A Escócia deveria ser um país independente?

Karakteristik demokrasi, ülke yönetiminin bir şeklidir.

A democracia representativa é uma forma de governo.

Bir gün ülke dışına uçmak isteyeceğim.

Um dia eu vou querer voar para fora do pais.

Bu ülke birkaç doğal kaynağa sahiptir.

- Este país tem poucos recursos naturais.
- Esse país tem poucos recursos naturais.

Bu ülke maden kaynakları açısından zengindir.

Este país é rico em recursos minerais.

Bu ziyaret ettiğim en güzel ülke.

Este é o país mais lindo que eu já visitei.

Onun adı bu ülke genelinde biliniyor.

Seu nome é conhecido em todo o país.

Hep söylemişimdir, Uruguay büyük bir ülke olsa

Eu sempre disse que, se o Uruguai fosse um país grande,

Schlager şarkıcılarının şarkılarına benzediği tek ülke Almanya'dır.

- A Alemanha é o único país onde os cantores Schlager se parecem com as canções.
- A Alemanha é o único país onde os cantores de música pimba se parecem com as canções.

Bu iki ülke arasında önemli farklılıklar var.

Há diferenças significativas entre esses dois países.

Fransa'nın Avrupa'daki en güzel ülke olduğunu düşünüyorum.

- Eu acho que a França é o país mais bonito da Europa.
- Acho que a França é o país mais bonito da Europa.

Bu sabah sandıklar tüm ülke genelinde açıldı.

Essa manhã as urnas foram abertas em todo o país.

"Y" harfiyle başlayan kaç tane ülke var?

Quantos países começam com a letra y?

Avrupa'da, ziyaret etmek istediğim birçok ülke var.

Há muitos países na Europa que eu gostaria de visitar.

İtalya'yı arama için ülke kodu 39'dur.

O código de país para ligar para a Itália é 39.

-- bu da, ülke çapında büyük protestoları fitilledi

- um movimento que provocou protestos em massa em todo o país.

Ancak ülke şekillerinin artık bozulmuş olduğunu görebilirsiniz.

Polis ülke çapında yüzlerce uyuşturucu baskınları yaptı.

A polícia fez centenas de apreensões de drogas pelo país.

1975 te, Angola özgür bir ülke oldu.

Em 1975, Angola se tornou uma nação livre.

Ülke dünya yüzeyinin küçük bir bölümünü kaplar.

A terra ocupa a menor porção da superfície da terra.

Onun kitabı bir ülke hayatı hikayesiyle başlıyor.

O livro dele começa com uma fábula sobre a vida no campo.

O buralı değil. O, ülke dışında doğdu.

Ela não é daqui. Nasceu fora do país.

Çift dilli bir ülke olmak gerekiyor. Bundan kaçış yok. Çift dilli bir ülke olmak gerekiyor. Evet.

E têm de se tornar um país bilingue. Não há como o evitar. E têm de se tornar um país bilingue. Sim ou sim?

Ve artık her ülke hammadde sıkıntısı çekmeye başlıyacak

E agora todo país começará a sofrer com matérias-primas

Ülke genelinde ciddi bir grip türü hüküm sürüyor.

Uma forma perigosa da gripe prevalece ao redor do país.

90'larda ülke çapında televizyon kanallarında boy gösterirdi

Nos anos 90, ele invadiu televisores em todo o país.

- Brezilya büyük bir ülke.
- Brezilya büyük bir ülkedir.

O Brasil é um grande país.

- Yunanistan eski bir ülkedir.
- Yunanistan eski bir ülke.

A Grécia é um país antigo.

O ülke, komşu ülkelerle olan diplomatik ilişkileri kesti.

Este país rompeu as relações diplomáticas com os países vizinhos.

Tom'un şu ana kadar yaşadığı tek ülke Avustralyadır.

O único país em que Tom já morou é a Austrália.

Bir ülke ilan edilmeden önce, Kosova kime aitti?

Kosovo, antes de ser declarado um país, pertencia a quem?

Gittiğiniz ülke hangisiydi ve orada ne kadar kaldınız?

Que país você visitou e quanto tempo ficou lá?

Brezilya on tane ülke ve Atlantik Okyanusu ile çevrilidir.

O Brasil está cercado por dez países e pelo Oceano Atlântico.

Merak ediyorum, ilk defa hangi ülke Tatoeba'ya sansür uygulayacak.

Eu me pergunto qual será o primeiro país a censurar o Tatoeba.

Dünyada da bir çok ülke şu anda bu sistemi kullanıyor

muitos países do mundo estão usando esse sistema agora

Bu bir ülke mi/köy mü yoksa bir şehir mi?

Isso é um país ou uma cidade?

Son yıllarda, hizmet sektörü çalışanları ülke çapındaki şehir ve eyaletlerde

Em anos recentes, trabalhadores da indústria tem pressionado por novas leis de licença remunerada em

Babasının ani ölümü nedeniyle, ülke dışında yaşama planlarını terk etti.

Por causa do falecimento repentino de seu pai, ele desistiu dos planos de estudar no exterior.

- Brezilya çok büyük bir ülkedir.
- Brezilya çok büyük bir ülke.

O Brasil é um país enorme.

Bir ülke tarafından üretilen kağıt miktarı onun kültürel standartlarıyla yakından ilişkilidir.

A quantidade de papel produzida por um país é bastante relacionada aos seus padrões culturais.

Her biri 159 ülkeye vizesiz olarak erişen diğer altı ülke ile

no ranking de poder com outras seis nações,

- O ülke ılıman bir iklime sahiptir.
- O ülkenin ılıman bir iklimi vardır.

Este país tem um clima temperado.

Gelişmiş bir ülke olsa bile Abd'de hala bazı çok yoksul insanlar var.

Embora os Estados Unidos sejam um país desenvolvido, ele ainda tem algumas pessoas muito pobres.

Din, ahlak ile eş anlamlı olsa, Brezilya dünyada en bozulmamış ülke olur.

Se religião fosse sinônimo de moralidade, o Brasil seria o país mais incorrupto do mundo.

- Her ülke hak ettiği şekilde yönetilir.
- Her ülkenin hak ettiği yönetimi vardır.

- Todo país tem o governo que merece.
- Todo país tem o governante que merece.

İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti.

À medida que o intercâmbio cultural continuou entre os dois países, seu entendimento mútuo se tornou ainda mais profundo.

Bazı Japon vatandaşları, Çin'de iki ülke arasındaki diplomatik anlaşmazlıklardan dolayı ayrımcılığa maruz kalıyorlar.

Alguns japoneses têm enfrentado discriminação na China como resultado de problemas diplomáticos entre os dois países.

Tabiki İsviçre zorunlu askeri görevin olduğu tek ülke değil. Norveç ve İsrail gibi

Claro, a Suiça não é o único país com o serviço militar obrigatório - a Noruega e

Birçok ülke kendilerini şarbon ve çiçeğe karşı daha iyi korumak için önlemler alıyor.

Muitos países fazem preparativos no sentido de melhor se defenderem do antraz ou da varíola.

Neredeyse hiç tarım arazisi olmayan bir ülke. Bu durum onları dünyanın hemen hemen her ülkesiyle

nas montanhas, com quase nenhuma terra de cultivo. Isto essencialmente os forçou a assinar