Translation of "ömür" in Portuguese

0.005 sec.

Examples of using "ömür" in a sentence and their portuguese translations:

- Bana bir ömür gibi gelmişti.
- Bir ömür gibi gelmişti.

Parecia uma eternidade.

O uzun bir ömür yaşadı.

Ela viveu uma longa vida.

Tom uzun bir ömür yaşamadı.

- A vida de Tom foi curta.
- Tom não viveu muito.

Üçü ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Três foram condenados à prisão perpétua.

Yüksek geliri ona bir refah ömür sağladı.

Sua alta renda proporcionou-lhe uma vida de prosperidade.

Kremlin'de çalışmak benim ömür boyu süren düşüm olmuştur.

- Trabalhar no Kremlin sempre foi meu sonho.
- Trabalhar no Kremlin é o sonho da minha vida.

Katilin suçu kanıtlandı ve ömür boyu hapse mahkum edildi.

O assassino foi condenado e sentenciado à prisão perpétua.

Leyla art arda iki ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

- Leila foi condenada a cumprir duas penas de prisão perpétua consecutivas.
- Leila foi condenada a cumprir duas vezes consecutivas a pena de prisão perpétua.

Ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış biri için hapishane hücresinden daha acı bir şey olabilir mi?

- Será que pode haver algo mais triste do que a cela de um condenado à prisão perpétua?
- Poderá haver algo mais triste que a cela de um condenado à prisão perpétua?

Kalbi kırmaya tek bir söz yeter; ama kırılan kalbi tamir etmeye ne bir özür, ne de bir ömür yeter.

Basta uma palavra para partir um coração, mas para consertar um coração partido, nem um pedido de desculpas nem uma vida são suficientes.

- Bir insana bir balık verirsen onu bir gün beslersin. Bir insana balık tutmayı öğretirsen onu ömür boyu beslersin.
- Birine balık verirsen o gün karnını doyurursun. Balık tutmayı öğretirsen her gün karnını doyurursun.

Dê ao homem um peixe e ele se alimentará por um dia. Ensine um homem a pescar e ele se alimentará por toda a vida.