Translation of "Fırsat" in Polish

Aslanlara fırsat doğdu.

To najlepsza okazja lwicy.

Bir fırsat daha kaybettim.

Straciłem kolejną szansę.

Bu olağanüstü bir fırsat.

To jest niezwykła okazja.

Bu şaşırtıcı bir fırsat.

To jest wspaniała okazja.

Bu iyi bir fırsat.

To dobra okazja.

Sami bir fırsat gördü.

- Sami dostrzegła szansę.
- Sami zwęszyła okazję.

Adil bir fırsat sağladığını gösteriyor.

przez co inni są sprawiedliwi wobec nas.

Onlar iyi bir fırsat kaçırdı.

Oni stracili dobrą szansę.

Bu büyük bir fırsat olacak.

To będzie wielka okazja.

Bu büyük bir fırsat olabilir.

To mogłaby być ogromna szansa.

Artık... şüphe kalmadı. Karanlık, fırsat yaratır.

Teraz... nie podlega to dyskusji. Ciemność stwarza szansę.

Bu, kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat.

Takiej okazji nie można przegapić.

Bunun bir fırsat olduğunu da öğrenmişler.

i zwietrzyły swoją szansę.

Fırsat bulur bulmaz, bir ziyarete geleceğim.

- Jak tylko będę miał okazję, wpadnę z wizytą.
- Wpadnę do ciebie przy najbliższej okazji.

Baba olmak bir sorumluluk değil, bir fırsat.

Bycie ojcem to nie tylko odpowiedzialność, ale i okazja.

Tom'u kurtarabileceğimize dair hâlâ bir fırsat var.

Jest jeszcze cień szansy, że uratujemy Toma.

- Tom zombi filmlerini sever ve fırsat buldukça seyreder.
- Tom zombi filmlerini sever ve fırsat buldukça izler.

Tom uwielbia filmy o zombie i ogląda je, kiedy tylko może.

- Sana son bir şans veriyorum.
- Sana son bir fırsat veriyorum.

Daję ci ostatnią szansę.

...düşmanın yaklaştığını kaçırmaları işten bile değil. Bu, dişi aslan için en iyi fırsat olabilir.

więc mogą nie zauważyć zbliżającego się wroga. To być może najlepsza okazja lwicy.