Translation of "Vermek" in Korean

0.008 sec.

Examples of using "Vermek" in a sentence and their korean translations:

Starbucks'ta bahşiş vermek.

스타벅스에서 팁주기.

Vermek istediğim birinci mesaj

제가 말하고 싶은 첫 번째 메시지는

Üçüncü inandığım şey ise, vermek;

솔직하게 세번째로 제가 믿는 것은, '베품'입니다.

Size bir tavsiye vermek istiyorum.

충고 하나를 해드리고 싶네요.

Üretkenliğe öncelik vermek için programlıyız.

우리는 생산성을 최우선 하도록 되어있습니다.

Bence sanıklara yazma ödevi vermek

제 경험상 피고에게 자술서를 써 보도록 하는 게

Yüksek sesle cevap vermek zorunda değilsiniz:

크게 대답하지 않아도 됩니다:

Mücadelemiz, bizi bulabilmesi için işaret vermek

우리의 과제는 구조 헬기에 신호를 보내는 것

Daha fazla Starbucks'ta bahşiş vermek yok.

스타벅스에서 팁주기는 이제 끝.

İki nedenle buradayım, iki mesaj vermek istiyorum.

저는 오늘 두 가지 이유로 왔습니다. 두 가지 메시지를 전달하고 싶군요.

Siyah ailelerin de yüzmesine izin vermek yerine

시의회는 흑인 가구에게 풀장을 개방하느니

Helikoptere işaret vermek için iki seçeneğimiz var.

헬리콥터에 신호를 보낼 두 가지 방법이 있습니다

Akıllıca kararlar vermek ve kararlı olmak gerekir.

현명한 결정과 결단력이 필요하죠

Veya kiminle yaşlanacağına karar vermek gibi önemli

혹은 누구와 함께 나머지 인생을 보낼지 결정하는 것처럼 중요하든 아니든

Başka bir insana saldırmak, dini kurban vermek,

타인을 공격하거나 종교의식 때문에 살인이 발생하죠.

Fakat aynı zamanda, destek ve güç vermek

그러나 그는 또한

Mantıklı karar vermek için gerekli öz denetimden mahrumdular,

논리적 의사결정 능력이 떨어져

Verdiğiniz her kararla ilk olarak risklere karar vermek zorundasınız

어떤 결정이든 먼저 위험부담에 대해 고려해야 합니다.

Ve ne zaman gebe kalmak istediğine karar vermek istiyor

임신의 여부와 시기를 계획하길 원하긴 하지만

Size progeria ile ilgili biraz daha bilgi vermek istiyorum.

선천성 조로증에 대한 이야기를 좀 더 해볼게요.

Bu tacize son vermek de bu epik savaşın bir parçası.

이런 폭력을 멈추는 건 장대한 싸움의 일부입니다

Işığın ne kadar hızlı haraket ettiğine bir örnek vermek için,

빛이 얼마나 빠르게 움직이는지 예시를 보여드릴게요.

Bu teknolojinin neler yapabileceğine dair üç örnek daha vermek istiyorum.

이 기술로 무엇을 할 수 있는지 세 가지를 더 말씀드려 볼게요.

Ve yıllardır meslektaşlarım ve ben şöyle sorulara cevap vermek zorunda kalıyoruz:

몇 년 동안, 현대인들과 저는 이런 질문들을 쏟아냈죠,

Venedik büyük tavizler vermek durumunda kaldı ve Ceneviz gibi savaşmaktan yorulmuştu.

제노바와 마찬가지로 전쟁에 지친 베네치아는 상당한 양보를 해야 했다.

Kaçmak isterler ama bazen gitmeden biraz zarar vermek isterler. Saldırılarda bunu görüyoruz.

도망치려 하지만 부수적인 피해를 끼치기도 합니다 공격하는 모습을 보면 알 수 있죠