Translation of "Yüksek" in Korean

0.008 sec.

Examples of using "Yüksek" in a sentence and their korean translations:

Yüksek dağların

높이 치솟은 산

Moralimizi yüksek tutmamızı,

저희의 동기를 북돋아 주셨던 분들은

Yüksek verimli LED ışıklar,

효율적인 LED를 개발하고

Yüksek depresyon oranları var

의료진 내에 널리 퍼져있고

Yüksek Arktik'teki Svalbard Adaları'nda...

‎북극권의 스발바르 제도 주변은

Yüksek enerji kullanımını düşürmek için

높은 에너지 소비를 줄이기 위해

Enerjinizin hep yüksek olması gerekiyor.

기력이 빠질 만도 하죠.

Yüksek nitelikli karakteristik özelliklere göre

정직이나 성실성 같은

Yüksek sesle cevap vermek zorunda değilsiniz:

크게 대답하지 않아도 됩니다:

Ve toplam maliyet hâlâ oldukça yüksek.

여전히 생산 비용은 꽤 높습니다.

Nasıl bu yüksek duvarı inşa ettiğini

높은 담벼락을 쌓아

Serin mağarada mı, yüksek ağaçta mı?

서늘한 동굴? 높은 나무?

Bunun yüksek riskli seçenek olduğunu söyleyebilirim.

분명히 말씀드리는데 아주 위험한 방법입니다

Yüksek kaliteli sağlık hizmetleri, gıda güvenliği

그리고 식량 안보를 통한

Sınıftaki en yüksek notlardan birini aldım.

저는 반에서 최고로 높은 점수를 받은 학생 중 한 명이었습니다.

Yüksek gelgit, resifi aşmalarına yardımcı olur.

‎덕분에 녀석들은 암초를 넘어

Sosyal hizmetlerde yüksek lisans eğitimi alabildi

그리고 나서 그는 사회복지 석사학위를 받았습니다.

Bu, yüksek enlemlerdeki topraktan bir hikaye.

이것은 높은 위도에서의 토양 이야기입니다.

En yüksek ikinci intihar oranına sahip.

세계에서 2위야.

Büyük Buhran’dan beri en yüksek oran.

대공황 이래 최고입니다.

Bilinen en yüksek petrol rezervlerine sahip.

세계에서 가장 많은 석유 매장량을 가지고 있습니다

Ve etrafına bu yüksek duvarı inşa etti.

그리고 정원 주변에 높은 담을 쌓았어요.

Yüksek düzeyde tükenmişlik ve strese neden olur.

심한 번아웃과 스트레스를 유발하죠.

Ve akıl hastalığı açısında yüksek risk altındaydık.

정신질환에 걸릴 위험이 높다면서요.

Yüksek dağlardan aşağı inip korunaklı eteklere indi.

이제 높은 산을 벗어나 안전한 계곡으로 가자

En parlak yıldızların en yüksek sesli olduğunu

가장 밝은 별은 가장 큰 소리를 내고

Mühendislik yüksek lisansımı bıraktığımı bilmeniz için atıyorum.

그리고 전업 뮤지션이 될거거든.

Hele ki yüksek çalıların arasında. Yolu yarıladılar.

‎긴 풀 사이에선 더 그렇죠 ‎절반쯤 왔습니다

Aşağısı çok yüksek. Pekâlâ, işte büyük an.

엄청 높네요 자, 결정적 순간입니다

Yaşamlarından memnun olma olasılığı %96 daha yüksek.

96% 만족하는 삶을 살고 있을거예요.

Doğal olarak da reddetmeye karşı yüksek tolerans sahibidirler.

그래서 당연히 거절에 대한 면역력이 높습니다.

Bu yüksek tansiyona, ileri seviyede depresyona neden olabilir.

고혈압이나 우울증도 심해질 수 있는데

Yüksek dağlarda yamaç paraşütü yaparken çok dikkatli olmalısınız.

높은 산에서 패러글라이딩을 할 땐 특히 더 주의해야 합니다

Yüksek olan bir ev kadar geniştir demek gibi.

방들이 있는 거대한 집처럼 큰 것 처럼요.

Hep en yüksek notları alan biri gibi görünüyordu.

모든 과목에서 1등급이었는데

Beklentisi yüksek kadınlar ve tiz, çirkin dırdırcılar oluyoruz.

고결한 여성, 날카롭고 못생긴 불평쟁이까지 다양하게 표현됩니다.

Bir dünyayı yönlendirmede daha yüksek bir kapasite demek.

기후 변화에 대처할 보다 나은 능력 등을 제공합니다.

Bence tüm çabalara, koruma çabalarına rağmen yüksek olasılıkla

수마트라 코뿔소를 잃게 될 확률이 아주 높거든요

Fakat yüksek sesler ve parlak ışıklar kafa karıştırıcı.

‎하지만 요란한 소음과 ‎밝은 불빛 때문에 ‎방향을 잡기가 쉽지 않습니다

Ve daha sonra atfettikleri daha yüksek gücü onurlandırmak için

사람들 사이에서 자유롭게 공유되었어요.

Bir firma, patent duvarını ne kadar yüksek inşa ederse

회사가 만들어놓은 특허권의 장벽이 더 높아질수록,

Fakat yüksek gelgit, kıyıya daha büyük tehlikeler çekmiş durumda.

‎그러나 만조가 ‎더 큰 위험을 불러들였습니다

Ve en yüksek puanı alan kişinin sınıf başkanı olacağını söyledi.

그 중 가장 높은 점수를 받은 사람을 반장으로 뽑겠다고 하셨습니다.

Yüksek morfinden kafam iyi halde daha sonra ne olacağını düşünüyordum.

모르핀 주사로 고통을 견디며 도대체 무슨 일이 있었던건지 알아내려 애썼죠.

Avengers: Endgame, bütün zamanların en yüksek hasılatını yapan film oldu.

어벤져스: 엔드 게임이 공식적으로 역대 최고 흥행 영화가 되었습니다

Her gece, aileme, daha iyi olmak için yüksek sesle okurdum.

그래서 매일 밤 부모님 앞에서 낭독시간을 가졌습니다.

Kötü bir ruh sağlığına sahip olma riskimiz çok daha yüksek olur.

우리의 정신건강은 큰 위험에 처하게 됩니다.

Grup hâlinde gezmek, yüksek sesle müzik çalmak, fener ve sopa taşımak

여럿이 다니거나 큰소리로 음악을 틀고 불과 막대를 들고 다니는 건

Ama bu denli yüksek bir ağaca tırmanmayı denemek çok tehlikeli olabilir.

문제는 이 정도로 높은 나무에 오르는 건 위험할 수 있단 겁니다

Standartları da çok yüksek. Bu erkeğin çağrısında özel bir şeyler var.

‎그리고 보는 눈도 높죠 ‎녀석의 울음소리에는 ‎뭔가 특별한 게 있습니다

Bir arkadaşım 'Şu ana dek gördüğüm farkındalığı en yüksek bebek' dedi.

한 친구는 이렇게 말했죠, "내가 본 가장 지각 있는 아기같아."

Bunun gibi düşmanın tam önünde gerçekleştirilen bir yeniden konuşlandırma yüksek riskliydi

적의 바로 앞에서 군대를 이처럼 대규모로 재배치하는 건 위험도가 높았다.

Ve Sincan etkili bir şekilde yüksek teknolojili bir polis devletine dönüştürüldü.

그리고 사실상 신장은 첨단 경찰구로 바뀌었습니다

Madalyonun öteki yüzünde ise bu çocuklar dünyadaki en yüksek çocuk intihar oranına

하지만 이 동전의 양면을 보자면 그러한 한국 학생들이 세계에서 자살률은 가장 높아.

Ama işe yaraması için yüksek bir alkol seviyesinde bir konstantrasyona ihtiyacınız var.

충분한 효과를 얻기 위해서는 높은 농도의 알코올이 필요합니다.

Kadırgalar ayrıca baharat, ipek veya değerli taşlar gibi yüksek değerli kargoları taşımada da kullanılırdı.

갤리선은 향신료, 비단, 귀금속 등 고부가 가치의 화물을 운송하는데도 사용됐다.

Ve eğer bu yüksek bir insan maliyeti ve hatta uluslararası sahnede saygınlık kaybı gelirse,

이 수용소로 인해 많은 인적 비용이 들고 국제무대의 평판에 타격 입더라도

İşsizlik çok yüksek, çok yozlaşmış ve hükumetin bir işe yaramadığı bir ülke olarak görülüyordu

정부가 기능하지 못해 매우 부패한 나라가 되었습니다

En yüksek ve en alçak seviyelerinin arasındaki fark 16 metreyi bulabilir. Gelgitler çekilirken arkalarında kayalık havuzları bırakır.

‎바닷물이 최대 16m까지 ‎찼다가 빠집니다 ‎썰물이 되면서 ‎바위틈에 웅덩이가 생깁니다