Translation of "Kötü" in Korean

0.051 sec.

Examples of using "Kötü" in a sentence and their korean translations:

Kötü hissetmelisiniz

기분이 좋지 않으시겠지만

Bu kötü.

위험한 상황입니다

Bu kötü!

위험한 상황입니다

Bu kötü durumu çok daha kötü

온난화에 더 기여할 것입니다.

Evet, kötü görünüyor.

네, 안 좋죠.

Bunlar kötü mü?

이들이 해로울까요?

Oldukça kötü kokuyor!

악취가 심하네요!

Tanrım, bu kötü!

이런, 이거 안 좋은데요!

Iyi veya kötü,

좋거나 좋지 않거나

Kötü düşüncelerim olduğunu

비열한 생각들을 하며

İyi veya kötü

좋든 나쁘든

"kendimi kötü hissediyorum"

전 지금 의기소침해요.

Çok kötü hissettirmişti.

나쁜 느낌이 들었죠.

Kötü niyetli olmadıklarını biliyorum.

저도 그 웨이터가 저를 기분 나쁘게 하려고 한 것이 아님을 압니다.

Bu kötü bir karardı!

나쁜 결정이었어요!

Kendi kötü davranışlarımıza gelince

우리 자신의 나쁜 행실에 관해서는

Siz kimi kötü gösteriyorsunuz?

"당신은 누굴 혐오하나요?"

Çünkü mevcut durum kötü.

현재 상황이 나쁘기 때문입니다.

Ekim 2009, Büyük Durgunluk’un en kötü yılının en kötü ayıydı.

2009년 10월은 대공황의 해 중에서도 최악의 달이었습니다.

Kötü yapmak, harekete geçmenizi sağlar.

망쳐버리는 것은 행동으로 옮길 수 있게 해줍니다.

Neden kötü bir gün geçiriyorum?

왜 나는 나쁜 하루를 보내고 있지?

Niçin bununla ilgili kötü hissetmeliyim?

왜 제가 여기에 대해 부끄러워해야 하죠?

Şeytani ve kötü ruhları çağrıştırıyorlar.

악마나 악령과 연관된 게 많죠

ırkçılık yanlış, ırkçılar kötü insanlar.

인종차별은 잘못된 것이고, 인종차별주의자들은 나쁜 사람들이다.

Iyi ya da kötü yönde.

좋은 방향이든, 나쁜 방향이든요.

Kolları ve karnı kötü yaralanmıştı.

팔과 배의 상처가 아주 심했죠.

Oldukça kötü kokuyor! Evet, bakın!

악취가 심하네요! 자, 보세요!

Kötü bir isim söylediğindedir" yazıyor.

"어떤 사람이 피부색이 어두운 사람을 심술궂게 부르는 것"이라고 대답했습니다

Benmerkezci ulusalcılık kötü sonuçlar doğurabilir.

자기중심적인 민족주의자들은 추해지기 쉽다고요.

Mahkemeye çıktıklarında çok kötü hissediyorlar.

그 법정을 마주할 때 심사가 아주 뒤틀립니다.

Bu gerçekten hala oldukça kötü sonuçlar.

이것들은 정말 안좋은 현상이죠.

Yoksa kötü gün için mi biriktiriyorsunuz.

혹시 모를 일에 대비해서?

Biliyorum, şok edici, kötü bir fikir.

압니다. 충격적이고 끔찍하게 들린다는 걸요.

Ama çoğu için alternatif daha kötü.

그러나 많은 사람들에게 다른 대안은 없습니다.

Oldukça kötü bir halde olduğumuz görülüyor.

아무래도 점점 나빠지고 있는 것 같네요.

"Kötü" kelimesi o hissi anlatmaya yetmez.

심하다는 말로는 그 느낌을 제대로 표현할 수 없습니다

"Daha kötü olabilirdi. En azından beyazım."

"더 나쁠 수도 있지만 그래도 난 백인이니까."

Muhtemelen bir inek. Çok kötü kokuyor.

아마 소겠죠, 냄새가 역하네요

Bu muhtemelen kötü bir fikir değil.

나쁜 생각은 아닐 겁니다

Sığınaktayım, rüzgâr almıyorum, kötü havadan korunuyorum

피난처 안에서 바람도 피하고 그 어떤 악천후도 피하고

B.G.'den Birinci Helikopter'e: Kötü durumdayım.

1호 헬기, 여기는 BG 내 상태가 안 좋다

B.G.'den Birinci Helikopter'e: Kötü durumdayım!

1호 헬기, 여기는 BG 내 상태가 안 좋다

Bu kesik kötü. Derin bir kesik.

이거 제대로 베였네요, 깊어요

Bazen hayatta kötü geçen dönemlerimiz olur.

모두 살다 보면 어려운 시기가 있습니다.

Benim gibi sohbette kötü olan birinin

그것은 약간 모순적이기도 하죠.

En kötü ihtimalle podkastlarımız hakkında konuşurduk.

최악의 시나리오라고 해도 팟캐스트 이야기를 하면 됩니다.

İşte bu noktada, kötü veriler ediniyoruz.

그때 우린 잘못된 데이터를 얻습니다.

1988 özellikle kötü bir yıl mıydı?

1988년이 유난히 나쁜 한 해였나요?

Ayrıca, kötü şeyler çok hızlı olabilir

게다가, 나쁜 일은 빨리 일어나지만

Işin kötü yanlarını, gerçeği dışa vurmak?

부정을 들춰내 권력에 맞서 진실을 말할 수 있을 테니까요.

Şirket burada kötü adam olmak istemedi.

한편 그 공기업은 이곳에서 악역을 맡고 싶지 않았습니다.

Tanrım, kötü bir haberim var çocuklar.

이런, 나쁜 소식이 있어요

Doğada, bu genellikle kötü bir işarettir.

자연에서 희부연 색은 대개 나쁜 징조입니다

Ve komşular 'İşte bu kötü talih.'

이웃이 말했죠. "저런, 너무 불운하군요."

Ancal mantıksal tartışma olmadığı için kötü.

그렇지만 의견을 나누는 토론을 장려하는 방법은 아닙니다.

Büyük Buhran kadar da kötü değildi.

당시 실업률은 4명 중 1명 꼴이었습니다.

Insanların benim adıma kötü hissetmesini istemiyorum.

사람들이 저에 대해 안타까워하길 원하지 않습니다.

Yoksa kötü bir gün mü geçirmek istersiniz?

아니면, 나쁜 하루를 보내실건가요?

Stalker programlarını kötü olarak işaretlemeye başlamaları için

저는 몇몇 안티바이러스 회사들에게

Yani size kötü haberler vermekten nefret ediyorum

계속 우울한 이야기만 하고 싶지 않지만,

Tamamen kötü bir fizyolojik tepkimeye yol açıyordu,

끔찍한 심리적 반응을 초래하여

Kendimize dayanmamız gerektiğini söylemek kötü bir şeydir.

그건 바로 불만을 가지지 말자고 스스로를 다그치는 부정성이죠.

Bu kötü bir karardı. Doğayla savaşmaya çalışmayın!

나쁜 결정이었습니다 자연과 싸우려 하지 마세요!

Kas eksiklikleri güçlerini veya çevikliklerini kötü etkilemedi.

나무늘보의 적은 근육은 힘과 날렵함에 영향을 끼치지 않았어요.

Akıntının yönünde yaşayan insanları da kötü vuracak.

하류 지역에 사는 사람들도 큰 피해를 입게 될 것입니다.

Sonra kötü içgüdülerim olduğunu fark etmeye başladım,

그때 저는 스스로에 대해 깨닫기 시작했습니다. 비열한 충동을 갖고 있고

Vay canına, bu kötü bir durum çocuklar.

와, 이거 상황이 안 좋네요

Korkarım ki daha kötü haberler de var.

불행히도 더 나쁜 소식이 있습니다.

Yalan haber sadece gazetecilik için kötü değil.

가짜뉴스는 언론을 해칠 뿐만 아니라

Bu ilaç endüstrisini kötü adam yapmakla ilgili değil.

제약산업을 나쁘게 보이게 하려는 의도가 아닙니다.

Bu aslında kötü bir fikir değildi, sadece şanssızdık.

나쁜 생각은 아니었는데 운이 없었을 뿐이에요

Tadı oldukça kötü ama... ...iyi protein, iyi enerji.

맛은 아주 형편없지만... 좋은 단백질이자 에너지입니다

Tadı oldukça kötü ama... ...İyi protein, iyi enerji.

맛은 아주 형편없지만... 좋은 단백질이자 에너지입니다

Tadı oldukça kötü, ama... ...İyi protein, iyi enerji.

맛은 아주 형편없지만... 좋은 단백질이자 에너지입니다

İşte başlıyoruz. Bunun kötü bir karar olmamasını umalım.

됐습니다 나쁜 결정이 아니었길 바랍시다

Tüm o kemoterapi vücudumu kalıcı olarak kötü etkilemişti.

항암치료는 제 몸에 영구적인 피해를 남겼습니다.

Biz iyi insanlarız, onlar kötü insanlar, bu kadar.

우린 착하고 저 사람들은 나빠. 끝.

Hastaneyi geldiklerinden daha kötü terk ettikleri sonucuna varmış.

병원에 입원했을 때보다 퇴원했을 때 상태가 더 심각해졌습니다.

Görsel bir klişe ne zaman iyi veya kötü?

시각적으로 진부한 표현은 언제 좋고 나쁠까요?

Kısım iki, şehirdeki en kötü mahkeme olarak bilinir,

제2부는 그 시에서 최악의 법정으로 알려져 있었습니다.

Ve nazik olmanız kötü insan olmadığınız anlamına gelmez.

예의 바른 사람이라고 해서 그게 곧 나쁜 사람이 아님을 뜻하진 않습니다.

Çok kötü hareket ediyordu. Yavaşça, çok zayıf şekilde.

‎문어는 힘이 쭉 빠져서는 ‎천천히 겨우겨우 움직였어요

En kötü isyanlardan biri Urumçi eyaletinin başkentinde gerçekleşti.

주도 우루무치에서 최악의 폭동 중 하나가 발생했습니다

Ancak bu davranışın iyi mi kötü mü olduğu sorusunun

하지만 이런 질문

Panzehirlerin dağıtımının kötü olması ve panzehir etkisinin tutarsız olmasının

저조한 해독제의 배분, 일정하지 않은 해독제 효과 등

çünkü çevre git gide artarak daha kötü hale geldi.

왜냐하면 환경이 급격하게 유독해졌거든요.

Kötü şans ya da bağışlanabilir bir hata için cezalandırılmayacaklardı.

운이 없었던 결과나 정직하게 실수한 것에 벌을 받지 않는 것이죠.

Kanınıza karışırlarsa enfeksiyona ve kötü bir döküntüye neden olurlar.

털이 혈관에 들어가면 감염과 정말 심한 발진을 일으킬 수 있습니다