Translation of "Zorladı" in Japanese

0.011 sec.

Examples of using "Zorladı" in a sentence and their japanese translations:

Yoksulluk onu çalmaya zorladı.

- 貧乏のせいで彼は盗みを働くようになった。
- 彼は貧しいために盗みをはたらいた。

Tom kapı kolunu zorladı.

トムはドアノブをガタガタ鳴らした。

Beni konuşma yapmaya zorladı.

彼は無理やりに私に演説させた。

Ve Valensiya'ya geri çekilmeye zorladı ...

バレンシアに撤退しました...

Savaş askerleri cepheye gitmeye zorladı.

戦争で兵士達は戦線に行かざるをえなかった。

Onunla çıkmam için beni zorladı.

- 彼女は強制的に私を連れ出した。
- 彼女は強制的に私を一緒に連れ出した。

O, erken gelmemiz için zorladı.

彼はもっとはやくくるように我々に強要した。

Tom beni kutuyu açmaya zorladı.

トムは私に箱を開けるよう強制した。

Sınav beni sıkı çalışmaya zorladı.

試験の為に私は一生懸命勉強せざるを得なかった。

Çocuklar babalarını hızla ayrılmaya zorladı.

子供たちは早く行こうと父親をせきたてた。

O, onu oturması için zorladı.

彼は無理矢理彼女を座らせた。

- O işi yaptırmak için beni zorladı.
- O görevi bana yaptırmak için beni zorladı.

彼女はその仕事を私に押し付けた。

Hırsız parayı vermesi için onu zorladı.

強盗は彼女にお金を出させた。

Şartlar bizi toplantıyı ertelememiz için zorladı.

我々はやむを得ない事情で、その会合を延期した。

O oğlunu, yerindeki toplantıya katılmaya zorladı.

彼は自分の代わりに息子をその会合に出席させた。

Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.

病気のため、彼はやむを得ず退学した。

- Sinirle kapıyı tıklattı.
- Öfkeyle kilitli kapıyı zorladı.

彼は怒って、鍵のかかったドアをがたがたゆすった。

Tom parayı ona vermesi için Mary'yi zorladı.

トムはそのお金を自分に渡すようメアリーに強要した。

O çabuk bir cevap için beni zorladı.

- 彼は僕に即答をしつこく求めた。
- 彼は私に迅速な回答を執拗に求めた。

Anne babam beni beyzbol kulübünden ayrılmaya zorladı.

私の両親は私にどうしても野球部を辞めなさいと言った。

Bu beni bir hafta daha kalmaya zorladı.

このために私はやむなくもう1週間滞在しなければならなかった。

Bu onların arzularını frenledi ve öz-kontrola zorladı

これが若者の衝動を抑え 自制を促し

Açlık çocuğu yazar kasadan para çalmak için zorladı.

空腹のためにその少年はやむなくレジからお金を盗んだ。

Ani bir hastalık onu randevusunu iptal etmeye zorladı.

- 急病のために、彼女は約束を取り消した。
- 急病により、彼女は約束の取り消しを余儀なくされた。

Borsa krizi birçok emekliyi yeniden iş piyasasına zorladı.

株式市場の暴落で、定年退職者の多くが労働市場に戻らざるを得なかった。

Dick onun planını kabul etmem için beni zorladı.

ディックは私を彼の計画に同意させた。

Kötü hava pikniği iptal etmemiz için bizi zorladı.

天候が悪かったので、私たちはピクニックを中止せざるをえなかった。

Ve beni her gün dört saat alıştırma yapmaya zorladı

何時間も何時間も 毎日欠かさず 練習を強いられました

Gecikme bizi pahalı bir otelde bir gece kalmaya zorladı.

- ぐずぐずしていたために、高いホテルに一晩泊まらざるをえなくなった。
- その遅れは私たちに高級ホテルでの宿泊を余儀なくさせた。

- Onlar gerçeği söylemesi için onu zorladı.
- Onu gerçeği söylemeye zorladılar.

彼らは彼に真実を話させた。

Yaralar ve ateş, onu Varşova'da iyileşmeye zorladı ve bu nedenle Eylau Savaşı'nı kaçırdı.

傷と熱が彼をワルシャワで回復させたので、アイラウの戦いを逃した。