Translation of "Yanı" in Japanese

0.008 sec.

Examples of using "Yanı" in a sentence and their japanese translations:

Parkın her yanı ağaçlık.

公園は樹木がよく茂っている。

Ve aile yanı bakımı desteklemek.

家族を基盤とした支援の 提唱者となることです

Onun özel bir yanı var.

‎彼女には何かを感じた

İngilizcenin yanı sıra Fransızca konuşabilir.

- 英語の他に、彼はフランス語も話せる。
- 英語のほかに彼はフランス語も話せる。

Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?

日本語学習のむずかしい部分は何ですか。

Bir altıgenin altı yanı var.

六角形には辺が6本ある。

Onların hiç ortak yanı yok.

- 彼等にはお互いに共通点がまったくありません。
- 彼らはお互いに共通点がまったくありません。

Onların birbirleriyle ortak yanı var.

彼らには何か共通したところがある。

Orada, asistanlarımızı görünmez yapmanın yanı sıra

ここでは 助手を消すだけではなく

Yönlendirmenin işleri basitleştiren bir yanı var.

本当に大事なことにだけ 意識が向くようになります

Öğrencilerinin yanı sıra öğretmen de geldi.

学生はもちろん先生も来た。

İngilizcenin yanı sıra Almanca da konuşur.

- 彼は英語は言うまでもないが、ドイツ語もはなす。
- 彼は英語はもちろんのことドイツ語も話す。
- 彼の英語は言うまでもないが、ドイツ語も話す。
- 英語は言うまでもなく、彼はドイツ語も話せる。

İngilizcenin yanı sıra, Almanca da konuşur.

英語のほかに、ドイツ語を話す。

İki dilin ortak çok yanı var.

その2つの言語には共通点が多い。

Sporun yanı sıra müziği de severim.

スポーツだけでなく、音楽も好きだ。

İngilizcenin yanı sıra İspanyolca da konuşur.

彼女は英語は言うまでもなく、スペイン語も話す。

İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşur.

- 彼女は英語とフランス語も話す。
- 彼女は英語とさらにフランス語も話す。

Yanı başımda güzel bir kız buldum.

すぐ近くにかわいい子がいるのを知った。

Nancy Paris'in yanı sıra Londra'ya da gitti

ナンシーはパリばかりでなくロンドンへも行った。

Tom İngilizcenin yanı sıra Almanca da konuşabilir.

- トムは英語の他にドイツ語も話せる。
- トムは英語に加えてドイツ語もできる。

Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.

テレビは視聴者に娯楽ばかりではなく、知識も与える。

Sekreter güzel olmasının yanı sıra İngilizcede iyidir.

その秘書は美人の上に英語が得意だ。

Yemek, içeceğin yanı sıra tatlı da içeriyor.

その食事には飲み物だけでなくデザートも含まれています。

Müzisyen Japonya'nın yanı sıra yurtdışında da ünlüdür.

その音楽家は、日本だけでなく外国でも有名だ。

O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.

- 彼女は情報ばかりでなく助言も私にくれた。
- 彼女は情報だけでなく助言も私にくれた。

Müziğin yanı sıra o sporları da sever.

彼は音楽と同様スポーツも好きです。

İngilizce ve Almanca yanı sıra, İspanyolca konuşuyor.

彼は英語とドイツ語はもちろん、スペイン語も話す。

İngilizcenin yanı sıra Tay dili de konuşabiliyor.

彼は、英語だけでなくタイ語も話せます。

Fransızca Fransa'nın yanı sıra İtalya bölgelerinde konuşulur.

フランス語はフランスだけでなく、イタリアの一部でも話されている。

O İspanyolcanın yanı sıra İngilizce de konuşabilir.

彼女は英語だけでなくスペイン語も話せる。

Onun karısı İngilizcenin yanı sıra İspanyolca konuşur.

あの人の奥さんは、英語だけでなくスペイン語も話します。

Öğretmenimiz İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşur.

私達の先生は英語だけでなくフランス語も話す。

İngilizce ve Fransızcanın yanı sıra, Almanca konuşabilir.

彼は英語とフランス語は言うまでもなく、ドイツ語も話せる。

Tom ve Mary'nin birçok ortak yanı var.

トムとメアリーは共通点が多い。

Ama alevlere bakmanın büyüleyici bir yanı da vardır.

それに火を見ていると 不思議な気持ちになる

Chobani’nin en önemli yanı benim için şu oldu:

チョバーニで一番いいのは

Kulak ve kollarındaki yaraların yanı sıra topallayarak yürüyor,

耳と腕に傷を負い 脚が不自由になり―

Bunun zor olan yanı, aşağıdayken yönümüzü belirlemek olacak.

1度下りたら― 方向を維持するのが難しい

O bir bisikletin yanı sıra bir motosiklet sürebilir.

彼女は自転車はもちろんのこと、オートバイにものれる。

Bir doktor olmanın yanı sıra, o bir yazardır.

- 彼は医者であるばかりではなく作家でもある。
- 彼は医師であるばかりではなく作家でもある。

O İngilizcenin yanı sıra, Almanca ve Fransızca bilir.

彼は、英語は言うまでもなく、ドイツ語とフランス語も知っている。

Zaman yalanın yanı sıra gerçeği de ortaya koyar.

時は虚偽のみならず真実も明らかにする。

Gitmiyorum, çünkü diğer nedenlerin yanı sıra param yok.

私は、他にもいろいろ理由があるが、とりわけ金がないから行かない。

Kızın yanı sıra anne babası da çok sempatikti.

両親同様に少女も大変思いやりがあった。

Diğer sera gazlarının yanı sıra, atmosfere karbondioksit salınımı yapılır,

メタンや亜酸化窒素などの温室効果ガスも 大気中に放たれます

Hepimiz şimdiki zamanın yanı sıra geçmişle ve gelecekle bağlandık.

われわれはみんな、現在はもちろん過去や未来とも関係がある。

Bir doktor olmasının yanı sıra o iyi bir piyanistti.

彼は医師であるばかりでなくピアノの名人だった。

Bir cerrah olmanın yanı sıra, o ünlü bir yazardı.

彼は外科医である上に著名な作家であった。

Bu sayede de dengeli bir dönüş ekseni eğikliğinin yanı sıra,

地球に 一定の地軸の傾きと

Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?

君が勉強した学校ではタイプに加えて常識というものを教えてもらわなかったかい。

Ünlü bir fizikçi olmanın yanı sıra, o büyük bir romancıdır.

- 有名な物理学者である上に、彼は偉大な小説家でもある。
- 有名な物理学者であることに加えて、彼は偉大な小説家でもある。

- Onların pek çok ortak yanı var.
- Birçok ortak noktaları var.

彼らには、共通点が多い。

Yanı sıra ordu yönetiminin her yönü; verimli hareket ve tedarik sağlamak;

軍政のあらゆる側面と同様に;効率的な移動と供給を確保する。

Karısı iki çocuğunun yanı sıra şimdi kocasının dedesine de bakmak zorundaydı.

彼の妻は今や彼らの2人の子供は言うまでもなく、彼の祖父も面倒を見なければならなかった。

Benim düşünceme göre hava yolculuğunun en kötü yanı, havaalanı salonlarında beklemektir.

私の考えでは空のたびで最悪な面は、空港の待合室でぶらぶらしなければならない。

Sincaplar böcekler ve mantarların yanı sıra tohumlar ve fındıklar da yer.

リスは種やナッツ、そして虫やキノコも食べます。

Fakat işin hileli bir yanı da bu halde bile meditasyon yapabiliyor olmam.

しかし実は こんなふうに

Ne kadar derin olduğunu bile göremiyorum. Bu tür tünellerin tehlikeli yanı budur.

深さが分からない このトンネルは危険だ

Biz başkaları ile iletişim kurmak için sözlerin yanı sıra jestler de kullanırız.

我々はお互いにコミュニケーションするのに、言葉だけでなくジェスチャーも使う。

İyi bir doktor olmasının yanı sıra, o çok ünlü bir roman yazarıydı.

彼は、医者であるだけでなく、非常に有名な小説家でもある。

- Her adamın zayıf bir yanı vardır.
- Her adam zayıf bir yana sahiptir.

人には誰でも弱点はある。

- O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.
- Fransızcanın yanı sıra İspanyolca da konuşur.

彼はフランス語だけでなくスペイン語も話す。

Bunu yapmanın iyi yanı, yüksekte kalmayı sağlaması. Böylece yön belirlemek daha kolay olur.

この方法なら 高い場所にいられる 方向が維持できる

- İngilizcenin yanı sıra matematik de öğretir.
- O, İngilizce öğrettiği gibi matematik de öğretiyor.

彼は英語と同様数学も教えます。

- Jane gitarın yanı sıra keman çalabilir.
- Jane hem keman hem de gitar çalabilir.

ジェーンはギターは言うまでもなく、バイオリンもひける。

Sir Winston Churchill, büyük bir devlet adamı olmanın yanı sıra, büyük bir yazardı.

サー・ウィンストン・チャーチルは偉大な政治家であっただけでなく、偉大な作家でもあった。

- Tokyo ile birlikte, Osaka bir ticaret merkezidir.
- Tokyo'nun yanı sıra Osaka bir ticaret merkezidir.

日本では東京とならんで大阪は商業の中心地である。

Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.

まっすぐ下りられる でもここは 結ぶ場所があまりない

İlki, ek birlik hareketlerinin yanı sıra hastaneler, askeri polislik, savaş esirleri ve ikmal hatlarının güvenliği

。最初の セクションで は、追加の部隊の動きに加えて、病院、

- O, ona hem yiyecek hem de para verdi.
- O, ona yiyeceğin yanı sıra para da verdi.

彼女は彼に食べ物だけでなく金も与えた。

- Bay Nakajima İngilizceye ek olarak Almancayı akıcı biçimde konuşabiliyor.
- Bay Nakajima, İngilizcenin yanı sıra, akıcı Almanca konuşabilir.

中島さんは英語に加えて、ドイツ語も流暢に話せる。

- Dün sert rüzgarların yanı sıra, yoğun yağmur yağdı.
- Dün hem güçlü rüzgarlar vardı hem de yoğun yağmur yağdı.

昨日は風が強かっただけでなく雨も激しく降った。

- Michael sadece İngilizce değil Japonca da konuşur.
- Michael İngilizcenin yanı sıra Japonca da konuşur.
- Michael hem İngilizce hem de Japonca konuşur.

マイケルは英語を言うまでもなく、日本語も話します。

- O güzel olmasının yanı sıra zekiydi.
- O hem zeki hem de güzeldi.
- O zeki olmakla birlikte güzeldi.
- Güzel olduğu kadar zekiydi de.

彼女はきれいな上にものわかりがよい。

- Yalnızca İngilizce değil, Fransızca da konuşabiliyor.
- O hem İngilizce hem de Fransızca konuşabilir.
- Sadece İngilizce değil, Fransızca da konuşabilir.
- İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşabilir.

彼女は英語だけでなくフランス語もしゃべることができます。