Translation of "Ortak" in Japanese

0.008 sec.

Examples of using "Ortak" in a sentence and their japanese translations:

Çoğu özelliğimiz ortak.

とても多くの点が共通していました

- Bizim ortak bir şeyimiz yok.
- Ortak hiçbir şeyimiz yok.

僕らには何も共通点がない。

Ortak bir kanı yok.

しかし意見はまとまりません

Burada ortak olan şey,

ここで共通するのは

Ortak bir şeyimiz var.

私たちには共通点があります。

O, ortak bir bilgi.

みんな知ってることだろ。

Bu araçlar ortak kullanımdadır.

これらの道具は一般に用いられている。

- Onların pek çok ortak yanı var.
- Birçok ortak noktaları var.

彼らには、共通点が多い。

Ayrıca üstün düzeyde ortak çalışabiliyoruz.

また 私たちが優れた協力行動者である ということもわかってきました

Inanılmaz fedakârlığımız ve ortak çalışmamız.

私たちの利他行動と協力行動は 驚異的なのです

Ortak varlık satılamaz, başkasına verilemez

売却されたり 譲渡されたりしない 共有地のことです

Ortak ilgi alanlarımızın bizi yakınlaştıracağı

共通の興味を通じて 人々が繋がり合い

ortak bir mutfaktan çay içebilir.

同じキッチンを使用して お茶会を楽しみます

Ortak bir sürü sempatimiz var.

我々は共鳴する点がおおい。

Birçok Asyalının ortak dili İngilizce'dir.

多くのアジア人の共通言語は英語だ。

Onunla ortak hiçbir şeyim yok.

彼女と私には共通点が何もない。

Onların ortak bir şeyi yok.

- 彼らは共通点が何も無い。
- 彼らは共通した物をもっていない。

Onunla ortak bir şeyim yok.

彼と私には共通点が何もない。

Onların ortak bir şeyi var.

彼らは似たところがある。

Onların hiç ortak yanı yok.

- 彼等にはお互いに共通点がまったくありません。
- 彼らはお互いに共通点がまったくありません。

Ortak bir bildiri üzerinde anlaştılar.

彼らは共同声明に同意した。

Onunla çok ortak yönüm var.

私と彼は共通することが多い。

Onların birbirleriyle ortak yanı var.

彼らには何か共通したところがある。

Birkaç etkili ve ortak prensipte anlaşarak

いくつかの強い一般原則を定め

Bu aracı, ortak hatıralar olarak düşünüyorum.

皆で共に代々伝えていくものを 創ることです

çok ortak yanları yokmuş gibi görünüyorlar.

あまり共通点は多くなさそうですね

Bence para sevgisi hepimiz için ortak.

金銭欲は私達全てに共通のものだと思う。

Müzik insanlık için ortak bir dildir.

- 音楽は人類共通の言葉である。
- 音楽は人類の共通語である。

Tom ve benim ortak yanımız yok.

- トムと私は共通したところが何もない。
- トムと私には共通点がありません。

Fakat hiç ortak bir yönümüz yok.

でもね、わたしたち全然共通点がないんですもの。

İki dilin ortak çok yanı var.

その2つの言語には共通点が多い。

Onun ve benim ortak yanımız yok.

彼女と私には共通点が何もない。

Onunla bir sürü ortak yönüm var.

私と彼は共通することが多い。

Fransa'nın İtalya'yla ortak bir sınırı vardır.

フランスはイタリアと国境を接する。

Bizim kesinlikle ortak bir şeyimiz yok.

- 私たちは全く共通のところがない。
- 私たちには全然共通点がない。

Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.

彼らは共通の利害によって結ばれている。

İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.

- 二人の首相は何一つ共通点がなかった。
- 二人の首相には何一つ共通点がなかった。

Bazı semboller ürkütücü şekilde ortak özelliklere sahip.

シンボルの中には不気味なほど 似ているものもあります

Bu kadar ortak yanım olması fikrine katlanamıyordum.

自分と多くの共通点があると思うと 我慢がなりませんでした

Edinilen bilgiler için ortak bir kaynak oluşturmak

銀河ウィキペディアを共同制作したり

Unut gitsin. Sonuçta o bizim ortak arkadaşımız.

やめろよ。あいつは俺たちの友達だろ。

İngilizce dünya çapında ortak bir dil gibidir.

英語は世界共通語のようなものだ。

Japonun Koreli ile ortak bir şeyi var.

日本語は朝鮮語と共通点がある。

Siz ikinizin çok ortak yönü olduğunu düşünüyordum.

あなたたち二人には共通点がたくさんあるだろうと思っていました。

Sen ve ben ortak bir şeye sahibiz.

私と、あなたには共通点がある。

İngilizce ve Almanca ortak bir soyu paylaşırlar.

英語はドイツ語と同語族である。

Solak erkek arkadaşımla ortak çok şeyim yok.

私は私の左利きの彼と共通点がない。

Japonların Çinlilerle bir sürü ortak yönü var.

日本人は中国人と多くの共通点を持つ。

Stresin ortak nedenleri iş ve insan ilişkileridir.

ストレスの一般的な原因は、仕事と人間関係である。

Onların eski nesille hiç ortak yanları yok.

彼らは年上の世代と何の共通点もない。

Tom ve Mary'nin birçok ortak yanı var.

トムとメアリーは共通点が多い。

çığır açacak keşiflerin ilk adımını ortak noktada buluşturuyor.

地球上の生命に関する 革命的発見の発火点なのです

Antlaşmanın gizli makaleleri ortak olarak belirtildi savaş hedefleri,

条約の秘密条項には共通の目標が記してあった

Ortak anlaşma imzalanır imzalanmaz, ithalat üzerindeki kısıtlamaları kaldırabiliriz.

協定が調印されれば、輸入規制が解除できる。

Bir kural olarak, ikizlerin ortak çok şeyi var.

概して双子には似た所が多い。

Tom ve Mike ortak arkadaşları sayesinde arkadaş oldular.

トムとマイクはお互いの友人を通じて知り合った。

İkiz olmalarına rağmen, onların birkaç ortak ilgisi var.

彼らは双子だが、共通の興味がほとんどない。

Anladığım kadarıyla, bu iki deneyin ortak faktörleri yok.

私の理解ではその二つの実験には共通の因子はない。

Ortak çok şeyimiz var: örneğin hobilerimiz, eğitim durumu.

私たちは趣味、学歴など、いろいろと共通したものを持っている。

Bu onların diğer uluslarla ortak neye sahip olduklarıdır.

これは彼らが他の諸国民と共通してもっているものである。

O hâlde dünya genelindeki insanlarla ortak bir noktanız var.

世界中の人々と一緒のものを 手にできます

İngilizce artık dünyadaki çeşitli ulusların ortak dili haline gelmiştir.

英語は今や世界のいくつかの国の共通語になっています。

Ben ve ben iyi geçinmiyoruz. Bizim ortak yönümüz yok.

ベンと私は仲良くやれない。共通点がないのです。

Sanırım, bu tüm sorularım için ortak cevap bu olacak.

それは、私の全ての質問への答えとなりますね

İkiz olmalarına rağmen, onların çok az ortak ilgi alanları var.

彼らは双子だが、共通の興味がほとんどない。

Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.

私たちは趣味・教育的背景など、いろいろと共通したものを持っている。

Bu, onların diğer insanlarla ortak bir şeyi olmadığı anlamına gelmez.

このことは彼等が他の諸国民と何も共通点がないことを意味するものではない。

İngiltere ve Japonya'nın politik sistemlerinin ortak bir sürü şeyi var.

イギリスと日本とは、政治の仕組みにかなり共通点がある。

Sen ve ben iyi arkadaşlarız fakat çok az ortak yönümüz var.

君とぼくは仲がよいが、共通するものはほとんどない。

Bir bütçe açığını finanse etmek için ortak bir yöntem tahviller çıkarmaktır.

財政赤字の埋め合わせの一般的方法は債券発行です。

Tom'la hiçbir ortak yanım yok bu yüzden ne hakkında konuşacağımı bilmiyorum.

トムとは共通の話題がないから何話せばいいか分かんないんだよね。

Şirket birleşmeler ve diğer fırsatlar üzerinde çalışmak için 25 yeni ortak ekledi.

合併その他の交渉のために同社は25人の担当者を加えた。

Neden böyle iyi arkadaş olduklarını anlayamıyorum. Onların neredeyse hiç ortak yönleri yok.

彼らがなぜそんなに仲が良いのか僕には分からない。彼らには共通点がほとんど無いのだから。

Onların neden böyle iyi arkadaşlar olduklarını anlayamıyorum. Onların ortak çok az şeyi var.

彼らがなぜそんなに仲が良いのか僕には分からない。彼らには共通点がほとんど無いのだから。

Bu yolculuk boyunca harika bir ortak oldunuz ve kararlarınız güvende kalıp panzehri bulmamıza yardımcı oldu.

君はよきパートナーだ 君の決断で 安全に抗毒液を捜し出せる