Translation of "Yakışıklı" in Japanese

0.011 sec.

Examples of using "Yakışıklı" in a sentence and their japanese translations:

O sadece yakışıklı.

彼は決してハンサムではありません。

Tom yakışıklı mı?

- トムって、ハンサム?
- トムって、イケメン?

Tom yakışıklı mıydı?

トムってハンサムだった?

Yakışıklı olmak bir avantajdır.

顔が美しいことは一つの長所である。

O yakışıklı bir adam.

彼は二枚目だ。

O, yakışıklı olduğunu söyledi.

- 彼女は彼をハンサムだといった。
- 彼女は「彼はハンサムです」と言いました。

O, yakışıklı ve akıllıdır.

彼はハンサムで頭もよい。

Şu yakışıklı çocuğa bak.

あのハンサムな男の子を見て。

Yakışıklı olduğumu düşünüyor musun?

私はハンサムだと思いますか。

Tom yakışıklı bir adam.

トムはイケメンだ。

O, onu yakışıklı buldu.

彼女は彼をハンサムだと思った。

Tom dünyanın en yakışıklı aktörüdür.

トムは、世界でいちばんハンサムな男優だ。

Tom her zamanki gibi yakışıklı.

トムって相変わらずハンサムだねえ。

Tom gerçekten yakışıklı, değil mi?

トムって本当に顔がいいよね?

O, onu yakışıklı olarak tanımladı.

彼女は彼をハンサムだといった。

O zengin, genç ve yakışıklı.

- 彼、金持ちで若くてハンサムなの。
- やつには金も若さもあり、おまけに二枚目だ。

O oldukça yakışıklı, değil mi ?

彼はいい男ね。

Yakışıklı mıyım yoksa değil miyim?

私はハンサムなのだろうか、それとも、そうではないのだろうか。

Tom John kadar yakışıklı değil.

トムはジョンほどハンサムじゃないよ。

Şu yakışıklı erkek çocuğuna bak.

あのハンサムな男の子を見て。

O, yakışıklı bir genç adamdır.

彼はハンサムな若者です。

Tom oldukça yakışıklı bir adam.

トムって、なかなかの美男子よ。

O, yakışıklı genç bir adam oldu.

彼はりっぱな若者になった。

Keşke ben onun kadar yakışıklı olsam.

彼ぐらいハンサムだったらいいのになあ。

Tom uzun boylu ve yakışıklı idi.

トムは長身のイケメンだった。

O bir beyefendi, yakışıklı, zeki ve zengindir.

彼はハンサムで才気も金もある紳士である。

O hem yakışıklı hem de çok zengin.

彼はハンサムで、その上大変な金持ちである。

Bu benim erkek kardeşim. Yakışıklı, değil mi?

これは兄です。かっこいいですね。

Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.

私のボーイフレンドは頭がよくてハンサム、その上優しい。

Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.

あの俳優はハンサムだし、演技もうまい。

O yakışıklı değil, şüphesiz, fakat o iyi huyludur.

確かに彼はハンサムでないが、人がよい。

Takım elbisesi ve kravatı ile oldukça yakışıklı görünüyordu.

彼はスーツにネクタイを締めてとてもかっこよく見えた。

Tom Mary'yi yakışıklı bir adamla konuşurken gördüğünde kıskandı.

メアリーがハンサムな男に話しかけているのを見てトムは嫉妬した。

Babam uzun boylu ve yakışıklı olmaktan gurur duyuyor.

父は背が高くてハンサムなのを自慢している。

- Benim yakışıklı olduğumu düşünüyor musunuz?
- Sizce ben yakışıklımıyım?

- 俺ってハンサムかな。
- 私はハンサムだと思いますか。

Diğer sınıftaki nakil öğrenci süper yakışıklı bir tiptir.

隣のクラスの転校生、超イケメンだって。

Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.

とてもハンサムな王子が世にも美しい王女に出会った。

O iyi bir çocuk ve daha da iyisi, çok yakışıklı.

彼は善良な少年だ。そして、さらによいことには、非常に美男だ。

"Tom hakkında ne düşünüyorsun?" "Onun güzel bir sesi var." "Sadece güzel bir ses mi?" "Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi?" "Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı."

「トムのことどう思った?」「声はかっこいいよね」「声だけ?」「顔は別にって感じじゃない?」「えー、私はかっこいいと思うけどなあ」