Translation of "Işleri" in Japanese

0.011 sec.

Examples of using "Işleri" in a sentence and their japanese translations:

İşleri karıştıracağım.

ひと騒動起こしてやります。

Görecekleri fabrika işleri

街から街へと移り

İşleri yarım bırakmamalısın.

君は物事を中途半端にしてはいけないよ。

İşleri yarım bırakma.

物事は中途半端にするなかれ。

İşleri berbat ettim.

失敗した。

İşleri önceden hazırlayalım.

- あらかじめ準備しておこうじゃないか。
- 事前に準備しておこうよ。

- Burada işleri böyle yapmıyoruz.
- Burada işleri böyle halletmiyoruz.

ここではそんなやり方はしません。

Bill yazı işleri kadrosunda.

ビルは編集部員です。

İşleri yarım yamalak yapma.

物事は中途半端にするな。

Sanırım işleri değiştirmemim zamanıdır.

もうすぐ渡り歩く時間だと思う。

Ev işleri ile meşguldü.

彼女は家事で忙しかった。

İşleri çok uyduruk bir biçimde yapıyorsun. Lütfen işleri daha dikkatli yap.

お前は物を雑に扱い過ぎる。もっと丁寧にやれよ。

Tek işleri, tesisi parçalara ayırmak

彼らの仕事は 工場を解体し

Oturanlar başkalarının işleri hakkında meraklılardı.

そこの住民達は他人の事にやたらと興味を持つ人たちだった。

Ev işleri ile meşgul oldu.

彼女は家事で忙しかった。

Ben işleri kendi tempomda yaparım.

- 私はのんびり屋さんです。
- 私はマイペースなの。

Tom işleri kaybetme eğilimi içinde.

トムはよく物をなくす。

Tom işleri nasıl yaptıracağını biliyor.

トムはやり方を知っていた。

Bütün bu işleri hemen yapamazsın.

これらすべてを同時にやる事はできない。

İşleri o kadar ciddiye almayın.

あまり物事を難しく考えすぎるな。

Işleri nasıl tersine çevirdiğini size gösterebilirim.

ヒップホップが状況を好転させうる 1つのアートの形だということです

Yönlendirmenin işleri basitleştiren bir yanı var.

本当に大事なことにだけ 意識が向くようになります

Yapay zekâ rutin işleri yok ettikçe

AIが単純労働を奪っていく一方で

Babam Pazar günleri bahçe işleri yapar.

私の父は日曜日に庭いじりをする。

İşleri tartışabileceğim bir sürü arkadaşım var.

私には相談する友達がたくさんいる。

Bilgisayarlar son derece karmaşık işleri yapabilirler.

コンピューターは極めて複雑な仕事をすることが出来る。

"Önemli olan bahçe değil, yapılan bahçe işleri."

「大事なのは庭じゃなくて 庭仕事だ」

Onların işleri fareler ve sıçanları yok etmektir.

彼らの仕事はネズミを絶滅させる事である。

İnsan işleri planlar ama Allah karar verir.

事を計るは人、事を成すは神。

Sen işleri hatırlamada benden daha iyi değilsin.

君は僕と同様、物覚えが悪い。

Çocuk sık sık getir götür işleri yapar.

あの子はよくお使いをする。

İşleri bizim yolumuzla yapmanız için ısrar etmiyoruz.

あなたに私たちのやり方でやれとは強要していません。

Evimi satmak zorunda olsam bile, işleri devam ettireceğim.

たとえ家を出る事になっても事業は続ける。

O, hep işleri yapma tarzımla ilgili hata bulur.

彼女は私のやり方にいつも文句ばかり言う。

İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.

- 非常にたくさんの人が失業しているので仕事は得がたい。
- 仕事は非常にたくさんの人が失業しているので得るのに難しい。
- こんなに多くの人が失業中では仕事は得にくい。

Bir hava alanı ve onunla bağlantılı bütün işleri düşünün.

空港とその周辺産業のことを 考えてみてください

- Yardımı reddetmen olayları karıştırdı.
- Yardım etmeyi reddetmen işleri karıştırdı.

君が援助を断ったので、事態がややこしくなった。

O her zaman işleri yapma tarzım hakkında şikayet ediyor.

彼はいつも私のやり方に文句を言っている。

Tanınmadan önce maaş zammından bahsedersen senin işleri ters yaptığını düşünme eğiliminde olurum.

君が自分の仕事ぶりを認められる前に給料の値上げのことをいうと、本末転倒しているのではないかと私は思いたくなる。

Pekala, otuzundan sonra işleri değiştirmek zordur bu yüzden bunu gerçekten yapmak istemiyorum.

30過ぎての商売替えは大変だからしたくないのですけれどね。

Bir kişi zengin ya da fakir olup olmadığına göre işleri farklı görür.

人は金持ちか貧乏人かによって物の見方が違う。

Tom Mary'yi seviyor fakat Mary John'u seviyor. İşleri daha ilginç hale getiren, John Alice'i seviyor fakat Alice Tom'u seviyor.

トムはメアリーが好きだが、メアリーはジョンが好きだ。さらに面白いことに、ジョンはアリスが好きだが、アリスはトムが好きなのだ。